Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1151 E. 2022/591 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1151
KARAR NO : 2022/591
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/07/2020
NUMARASI : 2019/91 E. – 2020/128 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesİ’nce verilen 01/07/2020 tarih ve 2019/91 E. – 2020/128 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı gerçek kişinin 2018/10731 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, marka kapsamında 16. ve 41. sınıf mal ve hizmetlerin yer aldığını, müvekkilinin adına tescilli “…” ibareli markalarına dayalı olarak bu başvuruya itiraz ettiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazlarının reddine karar verildiğini, bu karara yönelik itirazlarının ise YİDK tarafından kısmen kabul edildiğini ve başvuru kapsamından bir kısım mal ve hizmetlerin çıkarıldığını, oysa hem müvekkili markalarının, hem de dava konusu başvurunun esas unsurunun “…” sözcüğünden oluştuğunu, dava konusu başvuruda farklı olarak yer verilen “…” kelimesinin zayıf bir ibare olduğunu, ayrıca müvekkili markasının geçmişten günümüze gelen köklü bir dergi olarak tanınmış bulunduğu dikkate alındığında “…” kelimesinin dava konusu başvuruya ayırt edicilik katmayacağını, bu bağlamda markalar arasındaki benzerlik koşulunun gerçekleştiğini, kısmen kabul kararı mucibince davaya konu marka kapsamından çıkarılmayan emtianın müvekkili markaları kapsamında birebir tescilli olduğunu, bu nedenle emtia benzerliğine ilişkin koşulun da gerçekleştiğini, dolayısıyla dava konusu YİDK kararının 16. sınıftaki “basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler” malları yönünden de kısmen iptal edilmesi gerektiğini, davalının, müvekkili markalarını bilebilecek ya da öğrenebilecek durumda olduğunu, yine müvekkili markalarının reklam ve tanıtım faaliyetleri ile bilinen bir marka haline gelmesi sebebiyle davalının müvekkiline ait … markalarını bilmediğinin kabul edilemeyeceğini, buna karşın dava konusu marka başvuru yapılmasının kötüniyet göstergesi olduğunu, davalı tarafından müvekkilinin kalite, güven ve tanınmışlık fonksiyonları sayesinde haksız kazanç elde edilmeye çalışıldığını, dava konusu marka başvurusunun dürüstlük kurallarına ve basiretli tacir ilkesine aykırı olduğunu, davalı markasının tescilinin aynı zamanda haksız rekabet oluşturacağını ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-11526 sayılı kararının 16. sınıftaki “basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler” malları bakımından kısmen iptaline ve dava konusu marka tescil edilmiş ise aynı mallar yönünden kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında, başvuru kapsamında kalan mal ve hizmetler yönünden karıştırılma tehlikesi bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, markalar arasında bir benzerlik bulunmadığını, dava konusu YİDK kararı ile neredeyse davacı lehine bir karar verilmişken davacının işbu davayı açmasının bir gerekçesi bulunmadığını, başvuru kapsamında kalan mal ve hizmetler yönünden markalar arasında bir benzerlik bulunmadığını, davacının tanınmışlık iddiasını şirketler grubu bünyesinde yer alan diğer tescilleri referans göstererek ileri sürdüğünü ancak davacının itirazına mesnet 2008/59524 ve 2006/50980 sayılı markaların, müvekkili başvurusunun tescilini engelleyecek seviyede bir tanınmışlıklarının bulunmadığını, kötü niyet iddiasının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu markalar kapsamında mal ve hizmetler arasındaki ayniyet/benzerlik koşulunun gerçekleşmediği, buna göre dava konusu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının SMK’nın 6/3 maddesine dayalı önceye dayalı hak iddiasını ispat edemediği, yine davacının aynı Kanunun 6/6 maddesi kapsamında bir hakkının bulunmadığı, davacının … markasının SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddeleri kapsamında tanınmış markalardan olmadığı, kötü niyet iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, müvekkili markasının kapsamındaki mal ve hizmetler ile dava konusunu oluşturan 16. sınıf malların benzer olduklarını, marka işaretleri arasında da benzerlik bulunduğunu, dolayısıyla SMK’nın 6/1 madde koşullarının oluştuğunu, müvekkilinin önceye dayalı kullanım nedeniyle de hak sahibi olduğunu, SMK’nın 6/5,6/6 ve 6/9 maddesi koşullarının da oluştuğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten anlaşılacağı üzere davalı gerçek kişinin 2018/10731 sayılı “…” ibareli marka başvurusuna, davacı tarafından 2008/59254 ve 2006/50980 sayılı “…” asıl unsurlu markalara dayalı olarak yapılan itiraz, davalı Kurum tarafından kısmen kabul edilerek başvuru kapsamından bir kısım mal ve hizmetler çıkarılmış, davacı tarafça başvuru kapsamında yer alan 16. sınıftaki “basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler” malları yönünden da dava konusu başvurunun reddi gerektiği ileri sürülerek işbu dava açılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru “…” ibarelidir. Başvuruda herhangi bir ibare öne çıkarılmamış olup, bu haliyle başvurunun asli unsuru bir bütün olarak “…” ibaresidir. Davacının itirazına mesnet 2006/50980 sayılı markası ” …” ibareli iken 2008/59254 sayılı marka ise ” …” ibarelidir. 2006/50980 sayılı markada “…” ibaresi çok küçük puntolarla yazılmış ve “…” ibaresi öne çıkarılmış olduğundan bu markanın asli unsurunu “…” ibaresi oluşturmaktadır. Davacının itirazına mesnet diğer markada ise davacının uzun yıllardır kullandığı “…” harfi büyük biçimde ve ilk bakışta dikkati çekecek şekilde konumlandırılmış, “… ibaresi ise bu harfin altına daha küçük puntolarla yazılmıştır. O halde, bu markanın asli unsuru bir bütün olarak ” …” ibaresidir. Davacı markalarının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresi, dava konusu başvuruda aynen asli unsur olarak kullanıldığından, davacının itirazına mesnet marka işareti ile dava konusu başvuruyu oluşturan işaret arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca benzerlik ve karıştırma tehlikesi bulunmaktadır. Zira başvuruya eklenen “adress” ibaresi, markalar arasındaki ilişkilendirme ihtimalini ortadan kaldıracak düzeyde başvuruya ayırt edicilik katmamış, başvuruyu davacı markalarının serisi olarak algılanmaktan kurtarmamıştır. Öte yandan, her ne kadar mahkemece “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu kabul edilmiş ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/8410 E., 2016/2724 K. ve 2020/561-4338 E.K. sayılı ilamlarında da kabul edildiği üzere anılan ibarenin ayırt edici niteliği bulunduğundan, mahkemenin bu değerlendirmesine Dairemizce iştirak edilmemiştir.
Marka kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin karşılaştırılmasına gelince; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere mal ve hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı değerlendirilirken her iki grup mal ve hizmetlerin aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/tamamlayıcı olup olmadıkları gibi hususlarının dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre, dava konusu başvuru kapsamında yer alıp dava konusu edilen 16. sınıftaki “basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler” malları ile davacının itirazına mesnet 2006/50980 sayılı markanın kapsamında yer alan 41. sınıftaki “Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetleri” benzerdir. Zira bu mal ve hizmetler, aynı tüketici kitlesine hitap eden, aynı dağıtım ve dolaşım yollarına sahip, aralarında hammade-mamul ilişkisi bulunan, birbirlerini tamamlayıcı mal ve hizmetlerdir. Esasen bu husus, ilk derece mahkemesince alınan ikinci bilirkişi heyeti raporunda da kabul edilmiş ancak “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olması nedeniyle marka kapsamları arasındaki dolaylı ilişkinin karıştırılma tehlikesine yol açmayacağı açıklanmış olup, yukarıda açıklandığı üzere “…” ibaresinin ayırt ediliğinin zayıf olmadığı kabul edildiğinden, Dairemizce bilirkişi raporundaki bu değerlendirmeye iştirak edilmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu edilen 16. sınıftaki “basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler” malları bakımından dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunduğunun kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Her ne kadar davacı markalarının tanınmış olduğu ileri sürülmüş ise de dosya kapsamında bu iddia ispat edilemediği gibi esasen dava konusu edilen 16. sınıf mallarla, davacının itirazına mesnet 2006/50980 sayılı markanın kapsamındaki hizmetler arasında benzerlik bulunduğu kabul edildiğinden başkaca bir incelemeye gerek görülmemiş, davacının SMK’nın 6/3 ve 6/6 maddelerine dayalı iddiaları ile dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu yönündeki iddiası ispat edilemediğinden, bu yöndeki istinaf itirazlarına itibar edilmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 01/07/2020 gün ve 2019/91 E. – 2020/128 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile TÜRKPATENT YİDK’in 31/12/2018 tarih, 2018-M-11526 sayılı kararının taleple bağlı kalınarak 16. sınıftaki “basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler” malları bakımından KISMEN İPTALİNE,
3-Davalı adına tescilli 2018/10731 sayılı “…” ibareli markanın, taleple bağlı kalınarak 16. sınıftaki “basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler” malları bakımından KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 3.600,00.TL bilirkişi ücreti, 316,50.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 60,00.TL tebligat ve posta giderleri toplamı 3.976,50.TL yargılama gideri, 44,40.TL peşin harç, 44,40.TL başvurma harcı, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 4.213,90.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 21/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/05/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip