Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1149 E. 2022/589 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2020
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17/07/2020 tarih ve 2019/185 E. – 2020/113 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı Şirketin 2018/31796 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkili tarafından adına tescilli “…” ibareli 2004/25380, 2017/75381, 2019/40072 sayılı markalara dayalı olarak bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından nihai olarak reddedildiğini, oysa dava konusu başvurunun müvekkili markalarına ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, bu başvurunun, müvekkili markalarının tüm esaslı unsurlarını içerdiğini, karşılaştırılan markalar arasında sadece birkaç harf değişikliği olduğunu, marka kapsamlarının da benzer bulunduğunu, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, davalı firmanın bu markayı kullanması halinde müvekkili markalarının tanınmışlığından kaynaklı olarak haksız yarar sağlayacağını, ayrıca müvekkilinin tanınmış markalarının itibarını düşürebileceğini, müvekkilinin seri markalarının bir tanesi şeklinde algılanacağından halkı yanıltabileceğini, sözcük markalarında ayırt ediciliğin bir hece veya harfle basit bir fark oluşturularak sağlanamayacağını, markaların benzerliği araştırılırken markaların bütünü itibariyle bıraktıkları etki göz önüne alınarak birbirlerini çağrıştırıp çağrıştırmadığına bakılması gerektiğini, karşılaştırılan markaların fonetik açıdan da birbirlerine çok yakın benzer olduğunu, işitsel benzerlik incelemesinde dikkat edilmesi gereken hususlardan birinin de sözcüklerin ilk heceleri, ilk sesleri olduğunu, somut olayda karşılaştırılan markalarda bu seslerin birebir aynı bulunduğunu, davalının böyle bir marka tescil ettirmek isteyerek müvekkilinin tanınmış markasının şöhretinden yararlanma amacı taşıdığını ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-5907 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılma tehlikesi bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davaya konu marka başvurusu kapsamında kalan mallarla davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında yer alan malların benzer oldukları, ancak davalı şirkete ait dava konusu markanın, hitap ettiği ortalama tüketici nezdinde, davacıya ait itiraza mesnet markalar ile iltibas tehlikesi oluşturmayacak derecede farklı olduğu, makul derecede dikkatli, özenli ve makul derecede zekaya sahip ortalama tüketicinin, davaya konu marka ile karşılaştığında, bu markanın davacıya ait markalardan farklı bir marka olduğunu hemen ve ilk bakışta algılayabileceği, bu nedenle somut olayda SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluşmayacağı, her ne kadar SMK’nın 6/5 maddesi hükmü bağlamında tanınmışlık iddiasına dayanılmışsa da, karşılaştırılan işaretlerin benzer olmamaları nedeniyle anılan hükmün ön şartının meydana gelmediği, davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olguların da ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, mahkeme tarafından denetime elverişliliği bulunmayan bilirkişi raporu göz önünde bulundurularak karar verildiğini ve bu rapora yönelik itirazlarının karşılanmadığını, mahkemece bilirkişi raporunun gerekçeli karara aynen geçirilerek raporun karar haline getirildiğini, bilirkişi heyetinin hakim yerine hareket ederek karar verdiğini, bunun sonucu olarak hukuki dinlenilme haklarının ve kararların gerekçeli yazılması gereğinin ihlal edildiğini, kararın Anayasanın 141. maddesi anlamında bir gerekçe taşımadığını, müvekkil şirket markasının uzun yıllardan beri kullanıldığı ve satıldığı mağazanın Türkiye çapındaki tanınırlığı düşünüldüğünde söz konusu “…” markalarının tanınmış marka statüsüne kavuştuğunu, ”…” kelimesi eklenerek yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı kanaati üzerine mahkeme kararının oluşturulduğunu, ayırt ediciliği yüksek hale gelmiş müvekkil markasının davalı markası içinde kullanılma amacının, müvekkilinin tanınırlığından faydalanmak olduğunu, “…” kelimesinin ayırt edici unsur olarak alınmasının hukuka aykırı bulunduğunu, benzerlik değerlendirmesinin markanın tümüne bakılarak yapılması gerektiğini, markalara bakan ortalama tüketicinin gözünde seri marka oluşturulduğu izlenimi oluşabileceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira başvuruda “…” ibaresinin öne çıkarılmayarak bir bütün olarak “…” ibaresine yer verildiği, markaları hecelerine bölerek karıştırılma tehlikesinin değerlendirilemeyeceği, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından davacı markalarının tanınmış olmalarının da varılan sonucu değiştirmeyeceği, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının ispat edilemediği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının da yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 21/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/05/2022
……

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.