Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1145 E. 2022/585 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/10/2019
NUMARASI :…..

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/10/2019 tarih ve 2018/259 E. – 2019/448 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı Şirketin, müvekkili ile dava dışı şirket tarafından tasarlanan ve “…” olarak adlandırılan …, …, …, …, … ve … karakter tiplemeleri ile ilgili olarak 2016/77747 numaralı marka tescil başvurusu yaptığını, söz konusu başvuruya müvekkili tarafından yapılan itirazın önce Markalar Dairesi Başkanlığı, sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa marka tescil başvurusuna konu “…” olarak adlandırılan reklam figürlerinin eser sahipliğinin müvekkiline ait olduğunu, FSEK bağlamında yasal koruma altında bulunan ve güzel sanat eseri niteliğindeki bu figürlerin antenlerinin baş seviyesinden kesilerek dava konusu başvurunun oluşturulduğunu, müvekkili Şirketin eser sahibi olduğu … bebeğin, davalı tarafından yasal veya yasal olmayan yollardan 1997 yılından beri bilfiil kurumsal kimlik ve tüketici markası olarak kullanıldığını, 2011 yılında …’in, … …’in orijinal antenlerini diplerinden kesip bir yuvarlak içerisine yerleştirmek suretiyle, …’ten habersiz yeni bir kurumsal kimlik ve tüketici markası şekline dönüştürdüğünü, bu marka şeklinin imalat biçimini üstlenen … …. isimli yabancı firmanın uluslararası planda bilhassa …’nın tartışmalı … ile temayüz etmiş bir şirket olduğunu, … ….’nın, … eseri … …’i kullanarak … için yeni bir kurumsal kimlik ve tüketici markası oluşturduğunu, … …’in FSEK bağlamında bir güzel sanat eseri olduğunu ve …’in eser sahipliğinin kurumca bilindiğini, tescili tartışılan marka şeklinin, … …’in özgün antenlerini yani …’in yaratımı bir güzel sanat eserinin FSEK tarafından koruma altındaki parçalarını ihtiva ettiğini, müvekkilinin eseri olan … … sembolünün başı üzerindeki antenlerin, …’in 2011 yılından beri kurumsal kimlik ve tüketici … olarak kullanıldığını, yuvarlak içerisine yerleştirilmiş olan antenlerin, …’in lanse ettiği, … reklam figürlerinin başları üzerine iliştirilen antenlerin her üçünün de tıpatıp aynı özgün işlev ve formasyonda olduklarını, …’in iletişimini temsil eden güzel sanat eserinden tıpkı alıntı yapılarak, iktibasen ve intihalen kullanıldığını, “…” olarak adlandırılan, müvekkili Şirketin eser sahibi olduğu … bebekten iktibas ve intihal suretiyle oluşturulan dava konusu başvuruya yaptıkları itirazın kabulünün gerektiğini ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-1397 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, başvuruya konu marka işareti içerisinde yer alan unsurların, davacıya ait ad, fotoğraf içermediği gibi bir telif hakkı ya da herhangi bir fikri mülkiyet hakkını da ihtiva etmediğini, bu itibarla 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi hükmünün uygulama ihtimalinin bulunmadığını, Kurum kararının yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, “…” ibareli seri markaların son dönemde yoğun bir şekilde reklam ve tanıtımı yapılan, büyük tüketici kitleleri tarafından bilinir hale gelen markalar arasında bulunduğunu, “…” olarak adlandırılan karakterlerin/tiplemelerin özgün bir şekilde tasarlanmış, yeni, ayırt edici ve piyasaya sunulduğu ilk andan itibaren her yaştan tüketicinin bildiği karakterler olduğunu, karakterlerin her birinin stilize tasarlanmış göz, ağız, diş, kaş gibi vücut-yüz unsurlarına, ismi ile çağrışım yapan yüz mimiklerine ve karakterlere özgün aksesuarlara (gözlük, gitar, dondurma) sahip bulunduğunu, davacının, itiraz ve dava gerekçesi yaptığı “… … … …” üzerinde herhangi bir surette fikri mülkiyet hakkının bulunmadığını, ayrıca davacı ile müvekkili şirket arasında 20.05.2004 tarihinde ve oldukça yüksek bir bedel karşılığında akdedilen sulh sözleşmesi ile “… … …” logo ve karakterine ait tüm manevi ve mali hakların, süresiz ve her mecrada sınırsız ve münhasıran müvekkiline devredildiğini, marka başvurusuna ve davaya konu … karakterleriyle davacının gerekçe gösterdiği “… …” görseli bir arada değerlendirildiğinde, şekli unsurları arasında herhangi bir benzerliğin de bulunmadığını, İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/98 E., 2017/126 K. ve 30.05.2017 tarihli ve İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/191054 soruşturma, 2017/104066 K. sayılı kararlarıyla da, davacının itiraz ve dava gerekçesi yaptığı “… … … …” üzerinde herhangi bir hakkının bulunmadığının, itiraz ve dava konusu yaptığı hususların daha önce sulh sözleşmesi ve mahkeme kararıyla kesin hükme bağlandığının teyit edildiğini, davacının daha önceki davalarda feragat ettiği hususları tekrar gündeme getirmesinin haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi ve 6769 Sayılı Kanun’un 6/6 maddesi uyarınca; dava konusu başvuruyu oluşturan “…” karakterleri ile davacı eser sahibinin meydana getirdiği “… …” … arasında, altı ayrı karakterin ilk … logosuyla aralarında iletişimi sembolize eden kulak çizimlerinin ortak olduğu gözlemlenmişse de, söz konusu altı çizimden oluşan logonun ayrı ayrı çeşitli karakteristik özelliklere sahip bulundukları, farklı şekillerde figürize edilerek tasarlandıkları, bir bütün olarak incelendiğinde davalının seri markalarının devamı niteliğinde ve artık yeni, farklı bir şekilde piyasaya sunulmuş oldukları, dava konusu logonun, asıl eserden intihal yoluyla değil, taraflar arasındaki sulh sözleşmesinde davalıya tanınan haklar kapsamında asıl eserden esinlenmek suretiyle asıl eserden bağımsız, müstakil bir eser olarak meydana getirildiği, dolayısıyla 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi ve 6769 sayılı Kanun’un 6/6 maddesinde hüküm bulan telif hakkına ilişkin itiraz koşullarının somut davada vücut bulmadığı, 556 sayılı KHK’nın 35. ve 6769 Sayılı Kanun’un 6/9 maddesi kapsamında dava konusu başvurunun kötü niyetli de olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, inceleme konusu olan, bir güzel sanat eserine ait telif hakkı olduğuna göre, bilirkişi tetkik alanlarının münhasıran, fikir ve sanat eserleri ve hukuku alanları olarak belirlenmesi, hukuki koruma alanı olarak, FSEK’in öncelikli kabul edilip, güzel sanatlar fakültelerinden, bilhassa resim, grafik branşlarından ve eser sahibi hukukçu akademisyenlerden bilirkişi teşkil edilmesi gerekirken, bir endüstriyel tasarım hocasının ve marka patent vekilinin bilirkişi sıfatıyla tayininin, yargılamanın seyrini müvekkil aleyhine değiştirdiğini, müvekkilinin, … … isimli güzel sanat eseri üzerinde hiçbir şekilde devri mümkün olmayan manevi hakların asli sahibi olduğunu, mali haklarının kullanımını devrettiğinde dahi istediği anda eserin kullanım şeklinde bir olumsuzluk bir uyumsuzluk tespit ettiği anda hiçbir ihbara gerek kalmadan duruma müdahale etmek hakkına sahip bulunduğunu, eser sahibinin kullanımını devrettiği manevi haklarını sözleşmeden dönüp sebepsiz ve ihbarsız geri alması halinde dahi caymaya itiraz davası açılamayacağını, dava konusu … figürlerinin, müvekkili eserinden intihalen oluşturulmuş, üç boyutlu kılınmış, “…” çirkin çizimlerden ibaret olduğunu, somut olayda soyut bir “esinlenme” keyfiyeti mevcut olmayıp müvekkilinin eseri üzerinden açık bir intihal vakası ve izinsiz işlenme fiilinin söz konusu bulunduğunu, bir eserden koruma sınırları içerisinde kalan küçük bazı kısımların alınmasının dahi bu yararlanmayı bağımlı bir eser olan işlenme haline sokacağını, … figürleri ile … bebeğin kulak çizimlerinin ortak yani tıpkı olduklarını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının eser sahibi olduğunu ileri sürdüğü … … … ile dava konusu başvuruyu oluşturan “…+şekil” ibareli marka arasında benzerlik olmadığı, sırf iletişimi sembolize eden kulak çizimlerinin ortak olmasının, işaretler arasında benzerlik kurmaya yetmeyeceği, işaretler arasında benzerlik olmadığının ilk bakışta anlaşılması karşısında davacı vekilinin bilirkişi heyetinin teşekkülüne ilişkin istinaf itirazlarının da yerinde bulunmadığı, bu nedenle dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi anlamında bir tescil engelinden söz edilemeyeceği, taraflar arasındaki davalar gözetildiğinde dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunun da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 21/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/05/2022

….

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.