Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2019
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/03/2019 tarih ve 2018/270 E.-2019/119 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirketin… ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin ise bu markalar ile karıştırılma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “artı …+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere diğer davalı Kuruma başvurduğunu, 2017/22570 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin ise YİDK tarafından kısmen kabul edilerek başvuru kapsamından 36. sınıftaki “Sigorta hizmetleri, finansal ve parasal hizmetler, gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri, gümrük müşavirliği hizmetlerinin” çıkartıldığını, kalan hizmetler yönünden ise itirazlarının reddedildiğini, oysa müvekkili markalarının tanınmış olduğunu ve başvurunun bu markalarla karıştırılma ihtimali bulunacak düzeyde benzer bulunduğunu, başvurunun tescili halinde müvekkili markalarının tanınmışlığından haksız yararlanacağını, başvurunun müvekkilin markasının tanınırlığından yararlanmak amacıyla kötü niyetli olarak yapıldığını, bu nedenle davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-4419 sayılı kararının iptaline, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru kapsamında kalan hizmetler yönünden dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, dava konusu marka başvurusu ile davacı markaları arasında iltibas tehlikesinin oluşmadığını, yerleşik içtihatlara göre bir markanın ayırt edici niteliğinin zayıf olması halinde karıştırılma ihtimalinin de zayıf olduğunun kabulü gerektiğini, davacı markasının 37. ve 42. sınıflarda tanınmış olmadığını, davanın haksız olduğunun emsal Yargıtay kararları ile sabit olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluşmadığı, aynı Kanun’un 6/5, 6/6 ve 6/9 madde koşullarının da somut olayda bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, dava konusu başvuru ile müvekkili markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olduklarını ve bu benzerliğin karıştırılma ihtimaline yol açacağını, tanınmışlık iddialarının değerlendirme dışı bırakılmasının hatalı olduğunu, davalı Şirketin faaliyetleri ve YİDK kararının gerekçesinde “…” işaretinin ayırt edici gücünün zayıf olduğunun kabul edildiği göz önüne alındığında, dava konusu “artı …” işaretinin 6769 sayılı yasanın 5-1/a-b-c hükümleri kapsamında marka olabilecek bir işaret olarak kabul edilmemesi gerektiğini, dava konusu başvurunun müvekkilinin “…” markası gibi kullanım sonucu ayırt edicilik de kazanmadığını, hal böyle iken “artı …” işaretinin marka olarak tesciline izin verilmiş olmasının da hatalı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “artı …+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, zira Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, işbu dava açısından emsal alınabilecek nitelikteki 27/10/2020 tarih, 2020/554 E., 2020/4475 K. ve 08.03.2021 tarih, 2020/1683 E., 2021/2144 K. sayılı ilamlarında, davacı markalarının asli unsurlarını oluşturan “…” ibaresinin, mal ve hizmetlerin kalitesini ve hizmetin standardını göstermesi açısından tanımlayıcı bir ibare olduğunun, ticaret alanında herkes tarafından kullanılabilecek ve bu sebeple kullanımı bir kişinin tekeline bırakılamayacak işaretlerden bulunduğunun açıklandığı, bu nedenle anılan ibarenin markalarda ortak olarak yer almasının markalar arasında karıştırılmaya yol açmayacağı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından davacı vekilinin tanınmışlığa dayalı istinaf itirazlarının da yerinde bulunmadığı, dava konusu başvuru yalnızca “…” ibaresinden oluşmayıp, şekil ve başkaca kelime unsuru içerdiğinden SMK’nın 5. maddesi kapsamında bir mutlak tescil engelinden de söz edilemeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/05/2022
…