Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1141 E. 2022/472 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1141
KARAR NO : 2022/472
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2020
NUMARASI : 2019/279 E. – 2020/161 K.

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08/07/2020 tarih ve 2019/279 E. – 2020/161 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, davalının 2018/56232 sayılı “…” ibareli marka tescil başvurusunun 09. sınıfta “…, …, … ve bunların kutuları, …, parçaları ve aksesuarları” emtialarını kapsadığını, müvekkilinin “…”, “…”, “…”, “…”, “… …” şeklinde markalarının bulunduğunu, müvekkilinin 25. sınıftaki tescili ile 09. sınıftaki bu emtiaların birbirini tamamlayan ürünler olduklarını, birçok tekstil firmasının günümüzde gözlük ürünlerini de ürettiğini, dava konusu markanın müvekkilinin markaları ile benzer olduğunu, yalnızca sonuna “…” ibaresinin eklendiğini, bunun yeterli bir farklılık yaratmadığını, anlamsal ve görsel olarak da işaretler arasında bir farklılık olmadığını, YİDK kararında dava konusu markanın başlangıç sesinin “…” olduğunun göz ardı edildiğini, başlangıç seslerinin markaların en önemli kısımları olduğunu, müvekkilinin markalarının esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğunun kabul edildiğini, Ankara 3. ve 2. FSHHM’nin emsal kararlarında müvekkilinin “…” markaları ile “…” ve “… …” gibi markaların, müvekkili markaları ile iltibas yaratacağının tespit edildiğini, önceki markanın çekirdek unsurunun korunarak yeni versiyonlar yaratılmasının yaygın bir uygulama olduğunu, buna rağmen müvekkilinin başvuruya itirazlarının 2019-M-4592 sayılı YİDK kararı ile reddedildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, davalı … YİDK kararının 09. sınıf “…, …, … ve bunların kutuları, …, parçaları ve aksesuarları” emtiaları bakımından iptaline ve yine aynı emtialar bakımından 2018/56232 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı … vekili, müvekkilinin markası ile davacı yanın markaları arasında hiçbir benzerliğin bulunmadığını, kelimelerin söyleniş tarzlarının açıkça farklı olduğunu, davacının markalarında “…” ibaresinin yer aldığını, müvekkili markasında “…” kelimesinin bulunmadığını, yine davacı markalarında “…” ibaresinin de yer aldığını, davacıya ait markaların tek başına “…” ibaresinden oluşmadığını, müvekkilinin “…” ibaresinin sonuna “…” eki getirerek yazılışı, anlamı ve kendine has tertip tarzı ile yeni bir marka yarattığını, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkilinin markasının ikinci harfi olan “…” harfinin noktasının taç şeklinde bir simge ile gösterildiğini ve yazı stili ile tamamen farklı ve özgün bir marka olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu 2018/56232 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan “…, …, … ve bunların kutuları, …, parçaları ve aksesuarları.” emtiaları ile davacı yanın önceki tarihli dayanak markaları kapsamında yer alan emtialar arasında benzerlik bulunduğu, dava konusu “…” markası ile davacı yanın “…” ve özellikle “…” markaları arasında, görsel ve işitsel olarak yüksek bir benzerliğin mevcut olduğu, keza yine kavramsal olarak da somut anlamları bulunmayan bu ibarelerde, tüketicinin aynı kelime kökenini algılayacakları, dava konusu markaya eklenen “…” ekinin veya markadaki görsel unsurların, bütünsel anlamda taraf markalarını yeterince uzaklaştırmadığı, bir an için “…” markasından uzaklaştığı varsayımında dahi “…” markası ile arasında hala yüksek düzeyli benzerlik olduğunun kabulünün gerekeceği, bu nedenle bahsi geçen emtialar bakımından iltibas ihtimalinin oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, TÜRKPATENT YİDK’nın 2019/M-4592 sayılı kararının iptaline, davaya konu markanın talep doğrultusunda “…, …, … ve bunların kutuları, …, parçaları ve aksesuarları” emtiaları bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında karıştırmaya yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacı yanın itirazlarına gerekçe olarak gösterdiği markaların hiçbirisinin, müvekkilinin başvurusunun kapsamındaki 09. sınıftaki malları içermediğini, müvekkilinin tamamen davacı ile farklı mal ve hizmetler için marka tescil başvurusunun kabulüne yönelik verilen kararın iptaline dair verilen yerel mahkeme kararının hukuka, usul ve yasalara aykırı olduğunu, ibareler yönünden de tarafların markaları arasında tüketicileri iltibasa düşürecek bir benzerlik bulunmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 26/1. maddesi uyarınca hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
Somut uyuşmazlıkta da mahkemece, davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde açıkça, davalı … YİDK kararının 09. sınıf “…, …, … ve bunların kutuları, …, parçaları ve aksesuarları” emtiaları bakımından iptaline ve yine aynı emtialar bakımından 2018/56232 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. İlk derece mahkemesince kurulan hükmün gerekçe kısmında, tarafların markaları arasında 09/09. alt sınıfta yer alan anılan mallar yönünden iltibas ihtimalinin bulunduğu, diğer emtialar yönünden ise bulunmadığı belirtilmiştir. Davacı tarafça YİDK aşamasında sunulan 31.08.2018 tarihli itiraz dilekçesinde ise, davalının marka tescil başvurusunun tüm sınıflar yönünden reddi talep edilmiştir. Dolayısıyla dava konusu 2019/M-4592 sayılı YİDK kararı ile davacının tüm başvuru sınıfları yönünden itirazının reddine karar verilmiştir. Bu durum karşısında mahkemece, herhangi bir emtia sınıfı belirtilmeden, TÜRKPATENT YİDK’nın 2019/M-4592 sayılı kararının iptaline karar verilmesi suretiyle hem kısa ve gerekçeli karar arasında çelişki oluşmuş, hem de davacının talebinin aşılması sonucu doğmuştur.
Bu husus, az yukarıda açıklanan gerekçeli karar ve hüküm fıkrasının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ile gerekçeli karar ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkeme kararının gerekçesi ve hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ile kararın gerekçesi ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde, HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2- İstinaf kararının neden ve şekline göre, davalılar vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08/07/2020 gün ve 2019/279 E. – 2020/161 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davalılar vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4- Davalılar tarafından ayrı ayrı yatırılan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 07/04/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/04/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip