Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2020
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/06/2020 tarih ve 2017/441 E. – 2020/113 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 1 Ocak 1985 tarihinde İngiltere’nin ilk GSM operatörü olarak kurulduğunu, uzun yıllardır Türkiye dahil dünyanın 5 kıtasında 32 ülkede faaliyet gösterdiğini, davalı Şirketin 2016/23662 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkili tarafından adına tescilli “…” ibareli markalarla dava konusu başvuru arasında iltibas tehlikesinin bulunduğu, başvurunun kötü niyetli yapıldığı, ayrıca 556 sayılı KHK’nın 7/1-a,c,d maddeleri uyarınca da başvurunun tescil edilemeyeceği gerekçeleriyle başvuruya itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığınca 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 35. Maddelerine dayalı itirazlarının reddine karar verildiğini, mutlak ret nedenlerine dayalı itirazları yönünden ise bir inceleme yapılmadığını, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresinin, Türkiye ve dünyada bilişim alanında ortak bilgi paylaşımını sağlayan hizmetin genel adı olduğunu ve bu kelimenin dosyaların sağlandığı konumu işaret ettiğini, “…” ifadesinin ilgili alanda tanımlayıcı bir ifade olduğunu, … bilişime ait ürün ve hizmetlerin sanki sadece ilgili firma tekelinde bulunduğu izlenimi yaratacağını, davalı şirket lehine piyasada haksız avantaj yaratacağını, dava konusu başvuru ile müvekkili markası arasında da iltibas tehlikesinin bulunduğunu, başvurunun kötü niyetli yapıldığını ileri sürerek, YİDK’in 2017-M-7772 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı markaları ile dava konusu başvuru arasında iltibas tehlikesi olmadığı gibi dava konusu başvuru yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-a,c,d maddeleri kapsamında bir tescil engelinin de bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, “…” ibaresinin 556 sayılı KHK’nın 7/1-a kapsamında bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayan, çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen bir işaret olduğunu, tescilini engelleyecek herhangi bir husus olmadığını, markalar değerlendirilirken işaretin bir bütün olarak verdiği anlamında tanımlayıcı olup olmadığına bakılması gerektiğini, “…” ifadesinin tescil edilmek istenen mal ve hizmetlerin hiçbiri bakımından doğrudan atıfta bulunmadığını ve vasıf bildirmediğini, bu nedenle KHK’nın 7/1-c maddesi kapsamında da bir tescil engeli olmadığını, aynı KHK’nın 7/1-d maddesi koşullarının da bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu “…” ibareli markanın sadece kelime unsurundan oluştuğu, çizimle görüntülenebilen, baskı yoluyla çoğaltılabilen bir işaret olarak tescilinin mümkün olduğu, markanın asli işlevi olan belirli bir işletmeye ait mal ve hizmetleri, diğer işletmelere ait benzer mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlama işlevini yerine getireceği, 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi anlamında tescil engelinin bulunmadığı, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi anlamında tescil engelinden bahsedebilmek için ibarenin ilgili sınıfta hiçbir zihni çabaya gerek olmadan doğrudan doğruya malların/hizmetlerin cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirtmesi ya da malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı göstermesi gerektiği, “…” ibaresinin bütün olarak okunup algılanacağı, marka bütünsel olarak incelendiğinde, ayırt ediciliğin sağlandığı, doğrudan doğruya herhangi bir mal ve/veya hizmetin nitelendirmediği, “…” markasının mutad kullanım dışında bir araya getirilmiş, özgün nitelikte ve ayırt edici bir ibare olduğu, bütün olarak ticaret alanında herkesin kullanımına açık olmadığı, markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-d bendi kapsamında tesciline engel bir durum bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, dosya kapsamında alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere dava konusu başvurunun, 556 sayılı KHK’nın 7/1-a,c,d maddeleri karşısında tescilinin mümkün olmadığını, davaya konu başvuru ile müvekkili markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, davalı Şirketin, usul ve yasaya aykırı olarak tescil başvurusunda bulunduğu “…” ibaresiyle, ilgili hizmetin sadece kendisi tarafından sunulduğu izlenimi yaratma çabasında olduğundan ilgili tescil talebinin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davalı Şirketin 2016/23660 sayılı “…” ibareli marka başvurusuna davacı tarafından iltibas, kötü niyet ve 556 sayılı KHK’nın 7/1-a,c,d bentlerinde öngörülen mutlak ret nedenleri ile itiraz edilmiş, davalı Kurum tarafından davacının itirazı nihai olarak reddedilmiş, anılan kararın iptali ve marka hükümsüzlüğü istemi ile açılan eldeki davada ise ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi uyarınca, aynı KHK’nın 5. maddesi kapsamına girmeyen işaretlerin tescili mümkün değildir. O halde, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, başka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaret marka olma kabiliyetini haiz olup bu nitelikleri taşımayan bir işaretin marka olarak tescili mümkün değildir. Dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresi, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, başka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayacak nitelikte olduğundan bu madde kapsamında bir tescil engeli söz konusu değildir.
556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesinde yer alan düzenleme karşısında ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafî kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescili mümkün değildir. Dava konusu başvuruda yer alan “…” kelimesi, bilişim alanında verilerin internet üzerindeki farklı bilgisayarlarda depolanabildiği ve bu verilere yine internet üzerinden kurulum gerektirmeden erişimin sağlanabildiği hizmetin adı olup, bu anlamı itibariyle başvuru kapsamında yer alan 9. sınıftaki “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar.” malları ile 38. sınıftaki “Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil). ” yönünden tanımlayıcı nitelik taşımaktadır. Başvuruda farklı olarak yer verilen “…” ibaresi de esasen “…” ibaresini nitelediğinden ve “…” ibaresi başvuruda asli unsur olarak yer aldığından, başvuruda ayrıca “…” ibaresine yer verilmesi yukarıda varılan sonucu değiştirmeyecektir. Bu itibarla, yukarıda sayılan mal ve hizmetler yönünden, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi anlamında tescil engeli bulunduğundan davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Buna karşılık yukarıda sayılan mal ve hizmetler dışında kalan mal ve hizmetler yönünden ise dava konusu ibare tanımlayıcı nitelikte bulunmadığından, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi anlamında bir tescil engeli bulunmamaktadır.
556 sayılı KHK’nın 7/1-d bendi uyarınca, ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescili mümkün değildir. Böylece, herkesin kullanımına açık olması gereken işaretler üzerinde herhangi bir kimsenin inhisari bir hakka sahip olmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bu madde kapsamında değerlendirildiğinde; yukarıda açıklanan nedenlerle “…” ibaresi sayılan mal ve hizmetler yönünden, ticaret alanında herkesin kullanımına açık bir ibare niteliğinde olduğundan, sayılan mal ve hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-d maddesi koşulları da somut olayda gerçekleşmiş olup, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararı yerinde değildir. Yukarıda sayılan mal ve hizmetler dışında kalan mal ve hizmetler yönünden ise anılan madde koşulları bulunmamaktadır.
Her ne kadar davacı tarafça, “…” ibaresini taşıyan markalarıyla dava konusu başvuru arasında iltibas tehlikesi bulunduğu da ileri sürülmüş ise de taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu gözetildiğinde, bir bütün olarak bıraktıkları izlenim itibariyle markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı kabul edilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/6878 E.,2021/6952 K. sayılı ilamının da aynı yönde olduğu gözetilerek bu yöne ilişkin davacı istinaf itirazları yerinde görülmemiş, yine kötü niyet iddiası da ispat edilemediğinden bu yönden de davacı vekilinin istinaf itirazlarına itibar edilmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 9. sınıftaki “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar.” malları ile 38. sınıftaki “Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil).” yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-c ve d maddesi anlamında tescil engelinin bulunduğu, diğer mal ve mallar yönünden ise herhangi bir tescil engelinin olmadığı gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/06/2020 gün ve 2017/441 E. – 2020/113 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile YİDK’in 21.09.2017 tarih, 2017-M-7772 sayılı kararının, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 9. sınıftaki “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar.” malları ile 38. sınıftaki “Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil).” yönünden İPTALİNE, fazlaya ilişkin iptal talebinin REDDİNE,
3-Dava konusu 2016/23662 sayılı “…” ibareli markanın, 9. sınıftaki “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar.” malları ile 38. sınıftaki “Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil).” yönünden HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin hükümsüzlük talebinin REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 293,50.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 60,00.TL tebligat ve posta masrafı, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.302,10.TL yargılama giderinden, davanın kabul ve ret oranı takdiren 1/2 kabul edilerek 1.151,05.TL.’ye, 31,40.TL peşin harç, 31,40.TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 1.213,85.TL.’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/05/2022
…..
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.