Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1136 E. 2022/469 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1136
KARAR NO : 2022/469
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2020
NUMARASI : 2019/370 E. – 2020/144 K.

DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Yargılamanın Yenilenmesi

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02/07/2020 tarih ve 2019/370 E. – 2020/144 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacılar vekili, davalı tarafından “…” isimli bilgisayar programının müflis davalı … İnş. Taah. San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. tarafından izinsiz kullanılma iddiası ile dava açıldığını, iddianın tamamen gerçek dışı olduğunu, aynı iddia hakkında yapılan şikayet ile ilgili İstanbul Anadolu FSHCM 2013/658 E.- 2015/795 K. sayılı dosyasında, müvekkillerinin beraatına karar verildiğini ve kararın Yargıtay’ca da onandığını, bu davada dava konusu yazılımın tespit edildiği bilgisayarın müvekkillerinin yetkilisi bulunduğu müflis şirkete ait olmadığının, ilgili bilgisayarın … Müh. Ltd. Şti.’ye ait olduğunun, kaldı ki bu bilgisayarda bulunan yazılımın da lisanslı bulunduğunun tespit edildiğini, bu suretle mahkeme kararının dayanağının ortadan kalktığını ileri sürerek, yargılamanın yenilenmesini ve davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yargılamanın yenilenmesi şartlarının somut olayda gerçekleşmediğini, mahkemece yapılan yargılamada … Müh. Müş. Taah. Ltd. Şti. adına kesilmiş faturanın incelendiğini ve yine programın lisanssız olduğunun tespit edildiğini, davalı ile … Müh. Ltd. Şti. arasında alt işverenlik asıl işverenlik ilişkisinin olmadığını, dosya kapsamında bu yönde bir delilin bulunmadığını, taşeronluk iddiasını kabul etmediklerini, yazılımın bulunduğu bilgisayarın … Mühendisliğe ait olduğuna dair herhangi bir somut delilin bulunmadığını, herhangi bir faturanın sunulmadığını, kaldı ki davalı şirket ve dava dışı şirket arasında alt işverenlik ilişkisinin olduğu ve bilgisayarın dava dışı şirkete ait bulunduğu varsayıldığında dahi davalıların sorumluluğunun değişmeyeceğini, bu iddianın kendi iç ilişkilerini ilgilendirdiğini, üçüncü kişilere verdikleri zarardan müteselsilen sorumlu olduklarını, dava konusu programın lisanslı olmadığını, lisanslı olsa dahi çoğaltım hakkının ihlal edildiğini, zira müvekkili şirket kayıt ve faturalarında açıkça tek kullanıcılı ve kişiye özel olarak satıldığını, eğer birden fazla kullanıcılı kullanım istenirse 2-3 kullanıcı olarak ve o kullanıcılara da usb dongle verilerek satış yapıldığını, dava konusu programda ise bu aparatın olmadığını ve aparatı etkisiz kılan HASP programının da yüklü olduğunu, bu hususun ceza dosyasında atlandığını, sadece faturaya bakarak kullanımın lisanslı olduğunun kabul edildiğini, ceza mahkemesi kararının mahkemeyi bağlamadığını, zira ceza mahkemesinde beraat sebebinin, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedenine dayandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2013/658 E.- 2015/795 K. sayılı kesinleşen kararı ile yazılımın tespit edildiği bilgisayarın, sanıkların yetkilisi olduğu … İnşaat Ltd. Şti.’nin taşeronu olarak hizmet veren … Mühendislik Ltd. Şti.’ne ait bulunduğu ve bu yazılımın lisanslı olduğu, lisanssız yazılımın kullanılmasının söz konusu olmadığı belirtilerek, sanık olan davalıların ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği, davaya konu yazılımın lisanslı olduğuna dair ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağlayacağı, dolayısıyla yargılamanın iadesi için gerekli şartların oluştuğu gerekçesiyle davacı vekilinin yargılanmanın iadesi talebinin kabulüne, asıl davanın reddine, Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/255 E. 2013/174 K. sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yargılamanın yenilenmesi şartlarının somut olayda gerçekleşmediğini, zira davacı yanın yargılamanın yenilenmesi talebini içerir dilekçesinde belirtmiş olduğu sebeplerin, yargılamanın yenilenmesi istenen mahkemece yapılan yargılamada ileri sürülmüş sebepler olup, … Müh. Müş. Taah. Ltd. Şti. adına kesilmiş faturanın incelendiğini ve yine programın lisanssız olduğunun tespit edildiğini, davalı ile … Müh. Ltd. Şti. arasında alt işverenlik asıl işverenlik ilişkisinin olmadığını, dosya kapsamında bu yönde bir delilin bulunmadığını, taşeronluk iddiasını kabul etmediklerini, yazılımın bulunduğu bilgisayarın … Mühendisliğe ait olduğuna dair herhangi bir somut delilin bulunmadığını, herhangi bir faturanın sunulmadığını, kaldı ki davalı şirket ve dava dışı şirket arasında alt işverenlik ilişkisinin olduğu ve bilgisayarın dava dışı şirkete ait bulunduğu varsayıldığında dahi davalıların sorumluluğunun değişmeyeceğini, bu iddianın kendi iç ilişkilerini ilgilendirdiğini, üçüncü kişilere verdikleri zarardan müteselsilen sorumlu olduklarını, dava konusu programın lisanslı olmadığını, lisanslı olsa dahi FSEK’nın 22. maddesi kapsamında müvekkilinin çoğaltım hakkının ihlal edildiğini, zira müvekkili şirketin kayıt ve faturalarında, programın açıkça tek kullanıcılı ve kişiye özel olarak satıldığını, eğer birden fazla kullanıcılı kullanım istenirse 2-3 kullanıcı olarak ve o kullanıcılara da usb dongle vererek satışın yapıldığını, dava konusu programda ise bu aparatın olmadığını ve aparatı etkisiz kılan HASP programının da yüklü olduğunu, bu hususun ceza dosyasında atlandığını, sadece faturaya bakarak kullanımın lisanslı olduğunun kabul edildiğini, ceza mahkemesi kararının mahkemeyi bağlamadığını, zira ceza mahkemesinde beraat sebebinin, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedenine dayandığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, yargılamanın iadesi istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 375. maddesinde belirtilen sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi istenebilir. Davacılar tarafından sunulan dava dilekçesi ile de anılan maddenin ç, ğ ve ı bentlerine dayanılarak, yargılamanın iadesi istenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 375/ç maddesinde “Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.” hali düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta davacılar vekili tarafından, müvekkillerinin yetkilisi bulunduğu şirkette ele geçirilen bilgisayarda kurulu bulunan yazılımın lisanslı olduğunun anlaşıldığı iddiasının dayandığı 15.07.2011 tarih ve … numaralı fatura, yargılamanın iadesi istenen mahkemenin 18.09.2013 gün ve 2012/255 E.- 2013/174 K. sayılı dosyasında da ayrıntılı şekilde incelenmiş ve anılan faturadaki programın, davacıların yetkilisi olduğu bilgisayardaki programdan farklı bulunduğu, kaldı ki faturanın dava dışı … Müh. Ltd. Şti. adına düzenlendiği, bu durumda anılan programın davalı şirketçe kullanılmasının yine de mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmış ve davanın kabulüne karar verilmiştir. Gerçekten de anılan faturada “modülleri tek kullanıcılı lisans güncelleme bedeli” olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta HMK’nın 375/ç. maddesinde belirtilen, yargılama sırasında elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması halinin bulunmadığı açıktır.
6100 sayılı HMK’nın 375/ğ maddesinde “Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.” hali düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesinin 18.09.2013 gün ve 2012/255 E.- 2013/174 K. sayılı kararının, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkması hali de söz konusu olmadığından, uyuşmazlığa anılan bent hükmünün uygulanması da mümkün değildir.
6100 sayılı HMK’nın 375/ı bendinde yargılamanın iadesi nedeni olarak düzenlenen başka bir hal ise “Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.” durumudur.
Somut uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesinin yargılamanın iadesi istenen 18.09.2013 gün ve 2012/255 E.- 2013/174 K. sayılı davasında, davacıların yetkilisi bulunduğu şirkette ele geçirilen bilgisayar ve sunulan fatura incelenmiş, sonuçta anılan şirkete ait işyerinde 04.01.2012 tarihinde yapılan delil tespitinde bir adet bilgisayarda … isimli bilgisayar programının 5.1 GİS modülünü içerecek biçimde, izinsiz ve lisansız şekilde yüklenmek suretiyle kullanılmış olduğunun tespit edildiği, anılan şirket yetkililerinin tespit esnasında sundukları dava dışı şirkete ait faturaya konu yazılım ile tespit konusu yazılımın aynı olmadığı, kaldı ki lisansın FSEK’in 49. maddesi uyarınca programla ilgili hakları devir alan kişiye ait olduğu ve devir olunmayacağı, davalı şirketin bu eylemde bulunabilmesi için, hak sahibi davacı şirket ile FSEK’in 52.maddesine uygun olarak yazılı bir sözleşme yapması ve bu şekilde ya programın malî haklarını devir alması ya da kullanım ruhsatını elde etmesinin gerektiği, oysa davalı şirketin böyle bir ruhsat ibraz edemediği, yine davacıya ait yargılama konusu yazılımın hukuka uygun yükleme ve çalıştırılmasının, ancak … ismi verilen aparat ile birlikte mümkün olduğu, bu aparatın anılan yazılımı hukuka uygun biçimde edinenlere, davacı şirket tarafından lisans hakkı edinilen modülleri çalıştırabilecek fonksiyonu taşıyacak biçim ve işlevde verildiği, dava konusu bilgisayarda ise izinsiz yüklenen programın lisanslı biçimde işlev ifade etmesini sağlayan … USB aparatını çalıştıran … programı yerine, … porgramı kullanılmak suretiyle çalıştırıldığı, bilgisayarın … yazılımını, anılan program sayesinde sanki … varmış gibi algılamasının sağlandığı, bu şekilde davalının davacıya ait eserden kaynaklanan çoğaltma hakkının ihlâl olunduğu, eylemin davalı şirkete ait işyerinde kullanılan bilgisayarında bulunması karşısında, eylemden FSEK’in 66. maddesi uyarınca davalı şirketin doğrudan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Tüm bu hususlar yargılamanın iadesi davasının görüldüğü mahkemece görüşüne başvurulan 10.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda da incelenmiş ve aynı sonuçlara ulaşılmıştır. İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2013/658 E.- 2015/795 K. sayılı kesinleşen dava dosyasında alınan ilk bilirkişi raporu da aynı yöndedir. Esasen dava konusu bilgisayarda kullanılan programın, 15.07.2011 tarih ve … numaralı faturada yer alan programla aynı olmadığı, yaptırılan bilirkişi incelemeleri ile belirlenmiştir. Kaldı ki yasal yollarla edinilmiş olsa bile, FSEK’nın 72. maddesi uyarınca koruyucu programları etkisiz kılmaya yönelik program ve teknik donanımları üretmek, satmak ve kişisel olmayan amaçlarla elinde bulundurmak eylemleri de hukuka aykırıdır. Ayrıca dava dışı … Müh. Ltd. Şti. tarafından kullanılan programa tek kullanıcılı lisans verildiği, anılan faturadan açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan programın davacıların yetkilisi bulunduğu şirkette kullanılması hali, yine de davalı …’nin FSEK’nin 22. maddesinde düzenlenen çoğaltma hakkının ihlalini oluşturacaktır. … Müh. Ltd. Şti.’nin, davacıların yetkilisi bulunduğu şirketin taşeronu olduğunun kabulü halinde dahi, FSEK’nin 66/2, 3. maddeleri uyarınca sonuç değişmeyecektir.
TBK.’nın 74. maddesinde hâkimin, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı bulunmadığı, aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının da, hukuk hâkimini bağlamayacağı düzenlenmiştir.
“Gerçi bazı kavramlar hem medeni hukuk hem de ceza hukukunda kullanılmaktadır. Bunlara örnek olarak kusur, ayırt etme gücü, hukuka aykırılık, illiyet bağı, fiil gibi kavramlar gösterilebilir. Ancak bu kavramların her iki hukuk dalında ifade ettikleri anlam birbirinden farklıdır. Örneğin kusur, ceza hukukunda suçun, sorumluluk hukukunda ise haksız fiilin (kusur sorumluluğunun) kurucu unsurudur. Ancak sorumluluk hukukunda objektif kusur kavramı geçerli iken, ceza hukukunda sübjektif kusur kavramı geçerlidir. Bu yüzden medeni hukuktaki kusur ölçüsü ceza hukukuna oranla daha sert ve katıdır. . . . Ceza hakiminin beraat kararına rağmen, hukuk hakimi zarar vereni kusurlu sayıp, tazminata mahkum edebilir.” (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, s:850). Bu durum karşısında ceza mahkemesince sübjektif açıdan kastının bulunmadığı gerekçesiyle üzerine atılı suçtan beraatına karar verilmesine rağmen, aynı kişilerin hukuk mahkemesince objektif açıdan kusurlu görülüp, maddi ve manevi tazminat taleplerinden sorumlu tutulmasında da bir çelişki bulunmamaktadır.
Esasen tüm bu nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 375/ı maddesinin, eski kanunda karşılığı olan 1086 sayılı HUMK’nın 445/10. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için, her iki hükmün de hukuk mahkemelerinden verilmesinin gerektiği, hükümlerden birinin hukuk diğerinin ceza mahkemesinden verilmiş olması halinde, anılan maddeye göre yargılamanın iadesi yoluna başvurulamayacağı, doktrinde belirtildiği gibi, Yargıtayın yerleşmiş kararlarında da kabul edilmiştir (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt: V, s:5222 vd., dn:103a, s:5177, dn:22/g, s:5194, dn:39b, Yargıtay 19. HD’nin 04.02.2000, 1999/8230 E.- 2000/671 K., Yargıtay HGK 11.12.1985, 9/199-1054).
Dolayısıyla 6100 sayılı HMK’nın 375/ı maddesinde belirtilen yargılamanın iadesi nedeni de somut uyuşmazlıkta bulunmamaktadır.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle yargılamanın iadesi istemli davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 02/07/2020 gün ve 2019/370 E. – 2020/144 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davacılarca açılan yargılamanın yenilenmesi davasının REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 155,90.TL harçtan mahsubu ile bakiye 75,25.TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
4-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak, anılan davalıya verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin davacılardan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davalı … tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 07/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/04/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip