Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
…
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
…
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/10/2019 tarih ve 2019/89 E.-2019/464 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirketin 2005/04501 ve 94/012780 sayılı “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin ise bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, 2017/97861 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın davalı Kurum tarafından nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkili markaları ile dava konusu başvurunun görsel, işitsel ve alfabetik olarak aynı olduğunu, marka başvurusunun kapsamındaki mal ve hizmetlerin de müvekkili markalarının kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle benzer bulunduğunu, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma tehlikesinin olduğunu, dava konusu başvurunun tescili halinde müvekkili markalarının tanınmışlığının zarar göreceğini, davalı marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-10720 sayılı kararının iptaline, tescili halinde tüm sınıflar yönünden dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, dava konusu marka başvurusu ile davacı Şirket markalarının benzer olmadığını, taraf markalarının tamamen aynı ya da benzer mal ve hizmetleri de kapsamadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, başvuru kapsamında yer alan 06,07,11. sınıf malların tamamı ile 35. sınıftaki bir kısım hizmetlerin, itiraza dayanak markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer oldukları, marka işaretlerinin ise benzer olmadıkları, buna göre her ne kadar dava konusu marka ile davacı markalarının kapsamlarındaki emtia kısmen benzer olsa da, marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile davacıya ait markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların da oluşmadığı, davalı Şirketin başvurusunun kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesince, dava konusu başvurunun müvekkili markaları ile aynı sınıflarda tescil edildiği kabul edilmesine rağmen, müvekkilinin seri markasını oluşturan “…” markasının, bir harf değişikliği yapılan “…” ibareli başvuru ile benzer görülmeyişinin kararı hukuken sakatladığını, oysa ki taraf markalarının asli unsurlarının, görsel, işitsel ve hatta renk olarak dahi ayniyet ölçüsünde benzer olduklarını, “…” markasını 1994 yılında ihdas, tescil, kullanım ve yatırımlarıyla tüketici nezdinde tanınmış hale müvekkilinin getirdiğini, “…” markaları üzerinde üstün ve öncelikli hakkın müvekkiline ait olduğunu, SMK’nın 6/1 maddesinde öngörülen tüm unsurların somut olayda gerçekleştiğini, ortalama tüketicilerce dava konusu başvurunun müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, dava konusu başvurunun tescili halinde müvekkili markalarının itibarından haksız yararlanılacağı gibi müvekkili markalarının ayırt edici karakterinin zedeleneceğini ve markaların itibarına zarar verileceğini, davalının, müvekkili markasının ayniyet ölçüsünde benzerini tescil başvurusuna konu etmesinin, kötü niyetli bir davranış olduğunu, mahkeme kararının, yerleşik Yargıtay kararlarına da aykırı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” ibareli markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira başvuru konusu ibare ile davacı markaları arasında anlamsal bir benzerlik olmadığı gibi işitsel olarak da başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, markaların bütün olarak görsel kompozisyonlarının da farklı olduğu, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından davacı markalarının tanınmış oldukları kabul edilse dahi SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının oluşmayacağı, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği, her başvurunun kendi koşullarına göre değerlendirilmesi esas olduğundan, davacı vekilinin belirttiği Yargıtay kararlarının işbu uyuşmazlığa emsal teşkil etmeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 100,00.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 19,30.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/05/2022
…