Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1109 E. 2022/495 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2020
NUMARASI ….

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 29/01/2020 tarih ve 2019/3 E. – 2020/12 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı/ davacı/müdahil tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 08.12.1998 tarihinden bu yana eğitim ve yayıncılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, “…” ibareli tescilli markasının olduğunu, aynı ibarenin ticaret unvanınında da yer aldığını, markalarının tanınmış olduğunu, özellikle eğitim, öğretim, okul, basılı yayın, hazırlık eğitimleri, akademik kurslar vb. alanlarda yoğun olarak kullanıldığını, davalının “…” ibaresini markasal olarak kullandığını, “….://……/” alan adlı internet sitesinin davalıya ait olduğu gib “…” kullanıcı adıyla Instagram, …, … hes
aplarının da bulunduğunu, davalı tarafından hazırlanan “…” ibaresinin bulunduğu sanal testlerin internet sitesinde yayınlandığını, davalı tarafından kullanılan internet sitesindeki yayınların ve testlerin müvekkili markaları ile iltibas ve haksız rekabet oluşturacağını, müvekkilinin “…” ibaresini … alanında da kullandığını, anılan ibarenin yüzlerce … kitabında ve çeşitli eğitim dokümanlarında kullanıldığını, davalının haksız kazanç elde etmek amacıyla müvekkilinin marka hakkına tecavüz oluşturan eylemlerde bulunduğunu, davalının özellikle … ve eğitim alanında kullanılan “…” markasını bilmeme ihtimalinin olmadığını, bu nedenle davalının kötüniyetli bulunduğunu, davalı eylemlerinin aynı zamanda müvekkili aleyhine haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek “…” markasına yönelik tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, menine, refine; müvekkiline ait markanın aynısını ve ayırt edilemeyecek kadar benzerlerini ihtiva eden her türlü broşür, tabela, ticari evrak vb. materyalin bulunduğu yerden kaldırılmasına, gideri davalıdan alınmak üzere kararın kesinleşmesini müteakip gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, … … ve … … (…) … … faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla 20.01.2011 tarihinde, …’da, davalı … … tarafından kurulduğunu, davalının müşteri kitlesinin … destek ve … almak isteyen kişiler olduğunu, bu yönüyle davacının markaları ile iltibas yaratma amacının bulunmadığını, psikolojinin bir bilim dalı olduğunu ve diğer hizmetlerle karıştırılmaması gerektiğini, davacının faaliyet alanının eğitim ve yayıncılık hizmetleri olduğunu, davalının sürdürmekte olduğu faaliyetlerin ise 44. sınıfta yer aldığını, zira … … hizmeti veren kuruluşların marka tescillerini bu sınıfta yaptırdıklarını, bu nedenle davacı markalarının tescilli olduğu faaliyet alanları ile davalının faaliyet alanlarının birbirinden tamamen farklı bulunduğunu, davacının markaları ile müvekkilinin işletmesinde kullandığı işaretlerin asli ve tali unsurlar bakımından farklılık gösterdiğini, müvekkilinin fiili kullanımlarında açıkça “… …” ibaresinin kullanıldığını ve bu yönüyle işletmelerin hitap ettiği ortalama tüketiciler bakımından iltibas ihtimalinin bulunmadığını, “…” ibaresinin, “… … ve …” sözcük grubunun baş harflerinden oluştuğunu, uzun süredir … … alanında faaliyet gösteren müvekkilinin kötüniyetli olmasından söz edilemeyeceği gibi, alanında belirli bir tanınmışlık düzeyine eriştiğini, davacı markalarının tanınmış olmadığını, bu bağlamda davacıdan herhangi bir çıkar elde edilmesinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı adına tescilli markalar ve tescil işlemleri devam eden marka başvurularının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, anılan ibarenin davalının fiili markasal kullanımlarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile görsel ve işitsel anlamda ayırt edilemeyecek derecede benzer bulunduğu, davalının yalnızca … … ve tedavi alanında faaliyet gösterdiği, bu faaliyetleri kapsamında tedavi ve teşhise yönelik, testler de dahil bir kısım yöntemler kullandığı, bu hali ile davalının markasal kullanımlarının gerçekleştiği hizmetlerin … … ve tedavi olarak somutlaştırılabileceği, anılan hizmetler ile davacı markalarının kapsamında yer alan mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığı, davacının yayıncılık faaliyetleri kapsamında … alanında kitaplar da yayınlamasının sınıfsal farklılığı ortadan kaldıracak nitelikte olmadığı, zira söz konusu durumda, davacı markalarının yayıncılık faaliyeti ile ilişkilendirilebileceği, yoksa … teşhis ve tedavi yöntemlerinde davacı markalarının kullanıldığının ve koruma kapsamı altında olduğunun söylenemeyeceği, bunun yanında davalının … … ve tedavi amacıyla danışanlarına ve hastalarına uygulamış olduğu testlerin de eğitim ve öğretim faaliyeti kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, zira bu testlerin teşhis sürecinin bir parçası olup herhangi bir eğitici ya da öğretici amaca yönelik gerçekleştirilmediği, sınıfsal benzerliğin bulunmaması nedeni ile davacıya ait “…” ibareli tescilli markalar ile davalıya ait “…” ibaresinin markasal kullanımı nedeni ile ilgili tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin meydana gelebileceğinin söylenemeyeceği, davacı her ne kadar tescilli markalarının tanınmış markalar olduğunu iddia etmişse de bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayrımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak tarif edilebilecek tanınmış marka olduğuna ilişkin ispata elverişli yeterli delil bulunmadığı, davalının kötüniyetli olduğuna ilişkin somut olgu ya da olayların bulunmadığı , davalının fiili kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece alınan bilirkişi raporuyla müvekkiline ait “…” ibareli markalar ile davalının “…” ibareli kullanımları arasında ayır edilemeyecek derece benzerlik bulunduğunun tespit edildiğini, davalının internet üzerinden yayıncılık faaliyetinde bulunduğunu ve “…” ibaresini markasal olarak kullandığını, anılan ibarenin bir tedavi teşhis yöntemi olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i ve hükmün ilanı istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının “…” asıl unsurlu markalarının 16., 35., 38., 40., 41. ve 42. sınıf mal ve hizmetlerde tescilli olduğu, davalının “…” ibareli fiili kullanımlarının ise davacının markalarının tescil kapsamında yer almayan … danışmalık ve tedavi hizmetlerine ilişkin bulunduğu, davalının … … ve tedavi amacıyla danışanlarına ve hastalarına uygulamış olduğu test, anket ve diğer yöntemler ile internet sitesinde gerçekleştirdiği faaliyetlerin yayıncılık hizmeti kapsamında değerlendirilemeyeceği, davacı marklarının tanınmış olduğunun da ispatlanamadığı, bu durumda davalının dava konusu fiili kullanımları ile davacı markaları arasında karıştırılma ya da ilişkilendirilme ihtimalinin bulunduğundan söz edilemeyeceğinden ilk derece mahkemesinin davalının fiili kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği yönündeki kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 07/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/04/2022
….