Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1107 E. 2022/349 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/01/2020
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 31/01/2020 tarih ve 2019/33 E. – 2020/16 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, 2000 yılında İstanbul’da kurulan davacı firmanın alanında tecrübeli ve eğitimli çalışanları ile hijyenik koşullarda yemek hizmeti sunan bir kuruluş olduğunu, 2016 yılı itibariyle … merkezli …… ile yaptığı ortaklık ile gıda sektörüne yeni bir ivme katmaya hazırlandığını, günlük 50.000 kapasiteli fabrikası ve Ankara, Bilecik, Eskişehir, Denizli’de bulunan butik mutfaklarında hizmet verdiğini, davacının ulusal ve uluslararası tanınmışlığa haiz bulunduğunu, davacının çok uzun yıllardır sektöründe “…” olarak var olduğunu, markalaşmaya verdiği önem sebebiyle 16.08.2018 tarihinde bu ibare için yaptığı başvurunun davalı Şirketin itirazı üzerine reddine karar verildiğini, oysa dava konusu markaların benzer olmadığını, karıştırılma ihtimali bulunmadığını, markaların başlangıç seslerinin farklı bulunduğunu, davalı Kurum nezdinde içinde “…” ibaresi geçen 43. sınıfta tescilli birçok marka olduğunu, “…” ibaresinin davacının ticaret unvanı ve alan adında da yer aldığını, ayrıca davacı ile davalının faaliyet gösterdiği bölgelerin farklı olduğunu, davalının sadece Antalya bölgesinde hizmet verdiğini ileri sürerek dava konusu 2019-M-6196 sayılı YİDK kararının iptali ile 2018/76293 sayılı “3 … … …” ibareli marka başvurusunun tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, taraf markalarında “…” ibaresinin asıl unsur olarak yer aldığını, tescili istenen 43. Sınıf hizmetler yönünden SMK’nın 6/1 maddesindeki koşulların oluştuğunu, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili markasının tanınmış olduğunu, davacının davalı markasını bilmediğinin kabul edilemeyeceğini, davacı tarafın ortalama tüketici nezdinde karışıklığa neden olacak şekilde kötü niyetli olarak marka tescil talebinde bulunduğunu, yüksek mahkeme kararları gereğince davacı markasının tescilinin iltibasa neden olacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 43 .sınıf hizmetler ile davalı şirketin redde mesnet markası kapsamında yer alan 43. Sınıf hizmetlerin aynı ve aynı tür oldukları, davacıya ait marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet markada ortak bulunan “…” kelimesine bağlı olarak markalar arasında kısmen görsel benzerlik bulunduğu, “…” ve “…” anlamlarına gelen ibare nedeni ile kavramsal benzerliğin söz konusu olduğu, işitsel açıdan “…” kelimesinin kulakta bıraktığı tını bakımından da aralarında işitsel benzerliğin bulunduğu, ortalama tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma imkanının olmadığı, markada yer alan yardımcı unsurlar ile ayrım gücü zayıf olan ifadeleri de her zaman hatırında tutmasının da kendisinden beklenemeyeceği, daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın ya da hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadarıyla hafızasında kalan özelliklerine dayanarak sonraki aynı veya benzer mal ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü ya da hizmeti satın almak isteyen tüketicinin genel yaklaşım biçimi dikkate alındığında, davacıya ait marka başvurusunu gören ortalama tüketicinin bu işareti üzerinde taşıyan hizmetleri önceki tescilli redde mesnet alınan marka ile ilişkilendirme ihtimali dahil doğrudan ve/veya dolaylı karıştırma ihtimali bulunduğu, her ne kadar davacı gerçek hak sahipliği, önceki tescilli ticaret unvanı ile önceki alan … sahipliği iddialarını da itiraz sebebi olarak ileri sürmüşse de söz konusu itirazların 6769 sayılı SMK m.6/1 bağlamında başvuru engelini bertaraf edici nitelikte olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkiline ait dava konusu başvuru ile davalı şirkete ait redde mesnet arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik bulunmadığını, markaların karıştırılma ihtimali olmadığını, dava konusu başvurunun sadece “…” ibaresinden oluşmadığını, başvuruda yer alan diğer unsurlarla ayırt edciliğin sağlandığını, diğer taraftan tarafların faaliyet gösterdiği şehir ve bölgelerin de farklı bulunduğunu dava konus ibarenin, öncelikli ve eskiye dayalı kullanımı nedeniyle gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, kuruluşlarından bu yana dava konusu ibarenin ticaret unvanında yer aldığı gibi aynı ibareli alan adının da bulunduğunu, ayrıca 43. Sınıfta tescilli “…” ibareli birçok markanın olduğunu, buna rağmen müvekkili başvurusunun reddedilmesinin idari işlemde eşitlik ilkesine aykırı bulunduğunu, “…” ibaresinin herkesin kullanımına açık , ayırt ediciliği zayıf bulunan bir ibare olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının “3 … … … ” ibareli marka başvurusu ile davalı Şirketin “…+şekil” ibareli 2006/23925 sayılı markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzerlik bulunduğu, zira davalı Şirkete ait redde mesnet markanın asli unsurunun “…” ibaresi olup dava konusu başvuruda da anılan ibarenin, aynen asli unsur olarak yer aldığı, “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu 43. Sınıf hizmetler bakımından ayırt ediciliğinin düşük olduğunun da söylenemeyeceği, dava konusu başvuruda yer alan 43. Sınıf hizmetlerin redde mesnet davalı Şirket markasında da yer aldığı bu itibarla taraf markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu, ayrıca davacının gerçek hak sahipliği iddiasının, marka başvurusunun reddine ilişkin Kurum kararının iptaline ilişkin işbu davada tartışılmasının mümkün bulunmadığı, diğer bir deyişle gerçek hak sahipliğinin ancak SMK’nın 6/3 maddesi kapsamında, marka tescil başvurusuna itiraz hakkı sağlayacağı, bunun dışında marka hukukunda tescilde teklik ilkesi söz konusu olduğundan, kendisinden önce tescilli bir marka mevcutken, öncelik hakkına dayanarak tescilsiz bir markanın tesciline imkan vermeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı Şirket tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı Şirket üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 17/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 31//03/2022

….