Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1061 E. 2022/405 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1061
KARAR NO : 2022/405
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2019
NUMARASI : 2019/17 E. – 2019/548 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/12/2019 tarih ve 2019/17 E. – 2019/548 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirketin 2015/78930, 2015/09615, 2015/09609, 2014/89265, 2013/94771, 2013/73890, 2013/73884, 2013/73881, 2013/73812, 2013/73801, 2013/04901, 2013/04891, 2002/02722, T/03142 sayılı ve “…”, “….”, “….”, “….”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvurduğunu, … kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın önce Markalar Dairesi Başkanlığı, sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” ibaresini ilk olarak 2004 yılında kullanmaya başladığını ve bu marka üzerinde yatırımlar yaparak markalarını da arttırdığını, müvekkilinin “…” ibaresini esaslı unsur olarak içeren WIPO nezdinde tescilli 55 adet markasının bulunduğunu, müvekkilinin “…” markalarına ilişkin yapılmış olan kamuoyu araştırmalarında, tüketicilerin %70’inin “…” markasını bildiğini ifade ettiğini, “…” markasının TÜRKPATENT tarafından tanınmış marka olarak kabul edildiğini dava konusu “…” markası ile müvekkilinin markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, dava konusu marka ile müvekkilinin markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin tanınmış “…” markasının imajına zarar vereceğini ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-9769 sayılı kararının iptaline, … başvuru numaralı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı TÜRKPATENT vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu … sayılı ve “…” ibareli marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmaması nedeniyle dava konusu markanın, davacı markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlamayacağı, markanın itibarına zarar vermeyeceği veya ayırt edici karakterini zedelemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, mahkemece müvekkili Şirkete ait “…” ibareli markaların tanınmış marka statüsünde bulunduğunun ve tanınmış markalarda iltibas ihtimalinin görece daha yüksek olduğunun hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, her ne kadar taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik olmadığı kabul edilmiş ise bu tespitin hatalı bulunduğunu, zira dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik olduğunu, mahkemece verilmiş olan kararda ortalama tüketicinin bakış açısının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü
istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı gerçek kişinin 18.05.2017 tarihinde … sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 29. ve 30. sınıf malların yer aldığı, davacı tarafından adına tescilli “…” asıl unsurlu markalara dayalı olarak başvuruya itiraz edildiği, itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiği, bu karara yönelik davacı itirazının ise YİDK’in 12.11.2018 tarih, 2018-M-9769 sayılı kararı ile reddine karar verildiği, ret kararının davacı tarafa 14.11.2018 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere dava konusu başvuru kapsamında yer alan 29. ve 30. sınıf mallarla, davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında yer alan 29. ve 30. sınıf mallar aynı/benzer olup, emtia benzerliğine ilişkin koşul gerçekleşmiştir. Nitekim bu husus, ilk derece mahkemesinin de kabulünde bulunmaktadır.
Marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru “…” ibarelidir. Başvuruda herhangi bir ibare öne çıkarılmamış, yalnızca “…” harfi diğer harflere göre biraz daha büyük yazılmıştır. Bu haliyle markanın bütünü asli unsur konumundadır. Davacının itirazına mesnet markaları ise “…”, “….”, “….”, “….”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “… …”, “…”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden oluşmaktadır. “…” ibaresinin davacının çatı markası olduğu ve itiraza mesnet markalardaki diğer unsurların tali planda kaldıkları gözetildiğinde davacının itirazına mesnet markaların asli unsurunu “…” ibaresi teşkil etmektedir. Bu ibarenin dilimizde bilinen bir anlamı olmayıp, yaratılmış bir ibare olarak ayırt ediciliği bulunmaktadır. Buna göre, …” ibaresi ile görsel ve işitsel benzerlik taşıyan “…” ibaresinin dava konusu başvuruda da asli unsur olarak kullanılması markalar arasında benzerliğe ve karışıklığa yol açacaktır. Gerçekten de dava konusu başvurunun, davacının itirazına mesnet markalarla aynı şekilde yazılması ve özellikle davacı markalarında olduğu gibi dava konusu başvuruda da “…” harfinin, diğer harflere göre daha büyük konumlandırılması, markalar arasında yüksek düzeyli bir görsel benzerlik yaratmaktadır. Başvuruda farklı olarak yer verilen “…” ibaresi ile ayırt ediciliği sağlamaya yeterli değildir. Zira, yukarıda belirtildiği üzere davacının itirazına mesnet markaların asli unsurunu oluşturan ve ayırt edici nitelikteki “…” ibaresinin çok benzeri olan “…” ibaresi, dava konusu başvuruda da asli unsur olarak kullanılmıştır. O halde, ilk derece mahkemesince taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel ve işitsel olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, dava konusu başvurunun, kapsamındaki ürünlerin ortalama tüketicilerince davacı markalarının devamı/serisi olarak algılanacağı gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Her ne kadar davacı tarafça tanınmışlık vakıasına da dayanılmış ise de yukarıda açıklandığı üzere başvuru kapsamında yer alan malların tamamı, davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında bulunduğundan bu mallar yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılmasına gerek görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/12/2019 gün ve 2019/17 E. – 2019/548 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile TÜRKPATENT YİDK’in 12/11/2018 tarih, 2018-M-9769 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu … sayılı “…” ibareli marka tescilli olmadığından, hükümsüzlük talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 600,00.TL bilirkişi ücreti, 240,90.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 65,20.TL tebligat ve posta giderleri toplamı 906,10.TL yargılama gideri, 44,40.TL peşin harç, 44,40.TL başvurma harcı, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 1.143,50.TL yargılama gideri’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 25/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/04/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip