Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1060 E. 2022/404 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/06/2020
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/06/2020 tarih ve 2019/343 E. – 2020/155 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirketin “…/…” asıl unsurlu tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin ise bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… … …+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere diğer davalı Kuruma başvurduğunu, 2018/55471 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın, davalı Kurum tarafından nihai olarak reddine karar verildiğini, oysa davalı Şirket başvurusunun, müvekkiline ait “…” ve “…” ibareli markalar ile görsel anlamda ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, müvekkiline ait markaların esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınması gerektiğini, müvekkiline ait markalarda yer alan ikinci unsurların tanımlayıcı nitelikte olduğunu ve esas unsurun …/… ibaresinden oluştuğunu, dava konusu markanın müvekkil Şirketin seri markalarından biri olarak algılanacağını veya bir firmayla işbirliği yapıldığı yönünde intiba oluşturabileceğini, itiraz konusu markanın müvekkiline ait markaların esas unsurunu oluşturun … ibaresinin birebir aynısını barındırdığını ve işitsel anlamda yoğun derecede benzerlik bulunduğunu, “…, …, …, …” markalarının müvekkilinin herkes tarafından bilinen markaları olduğunu, dava konusu markanın iltibas yaratacağı gibi müvekkilinin tanınmışlığından haksız yararlanacağını ve haksız rekabet oluşturacağını, öte yandan itiraza konu markanın müvekkiline ait ……… ibareli alan adı ile benzer olduğunu, bu hususun davalı Kurum tarafından hatalı değerlendirildiğini, … ve … ibaresinin müvekkiline ait ticaret unvanının ve işletme adının esas unsur olmasının yanı sıra …….. alan adının da esas unsuru bulunduğunu, müvekkil şirketin …/… ibareli seri markalarının yoğun kullanım sonucunda tüketici nezdinde ayırt edici nitelik kazandığını ve tanınmış markalar olduğunu, …/… ibareli markalarının sektörün en prestijli markalarından olan … markasının adı altında piyasaya sürüldüğünü, … markasının tanınmış marka olarak koruma kapsamına alındığını, …’un tanınmışlığı nedeni ile tüketici nezdinde esas unsuru … ve … ibareli markaların bilinir kılındığını, müvekkiline ait markanın bilinirliğinden yararlanmak amacı ile bu ibarenin tescil edilmek istendiğini, dolayısıyla itiraza konu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-4328 sayılı kararının iptaline ve dava konusu markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkiline ait markanın davacı markalarının kapsamlarındaki mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde kullanıldığını, taraf markalarının görsel, biçimsel, anlamsal, ses uyumu, çağrıştırma genel intiba gibi kıstaslar itibariyle birbiriyle aynı ya da benzer olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu marka başvurusu ile davacı markaları arasında benzerlik olmadığı, dava konusu marka kapsamında 35.sınıf hizmetlerin tümü ve 37.sınıftaki “İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri. Madencilik, maden çıkarma hizmetleri” yer aldığı, davacıya ait markaların kapsamında da aynı/aynı türde hizmetlerin olduğu ancak marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından dava konusu marka başvurusu ile davacı markaları arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığı, SMK’nın 6/5 maddesindeki koşulların da somut olayda oluşmadığı, dava konusu markanın davacının alan adından kaynaklı haklarını ihlal eder nitelikte bulunmadığı, dava konusu markanın kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, yerel mahkeme kararının aksine davaya konu “… … …” ibareli marka ile müvekkili Şirkete ait tüm …/… ibareli seri markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu, müvekkil Şirketin seri markalarından biri olarak algılanmasının kaçınılmaz olduğunu, başvuru konusu markanın da müvekkil Şirket markalarının da telaffuzuna “…” ibaresi ile başlanması, taraf markalarının “…” ibaresi ardından yapılan eklemeler ile oluşturulmaları karşısında işitsel açıdan benzerlik bulunduğunun açık bulunduğunu, “… … …” markasının bu haliyle, orta düzeydeki bir tüketici bakımından en azından aynı ve/veya kardeş ve/veya birbiri ile bağlantılı işletmelere ait olduğu kanaatini bıraktığını ve söz konusu bu işaretler arasında iltibas bulunduğunu, yerel mahkeme kararında dava konusu başvurunun, …….. ibareli alan adı ile benzer olmadığının belirtilmesinin de yerinde bulunmadığını, müvekkili Şirkete ait “…/…” ibareli markaların yoğun kullanım ve tanıtım neticesinde ayırt edicilik kazandığını ve tüketici nezdinde tanınmış markalar olduklarını, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesindeki koşulların oluştuğunu, tanınmış markalarda, markanın benzerini seçen ya da kullanan kişinin, bu kullanımı ya da seçimi haklı kılacak bir gerekçeyi ortaya koymasının gerektiğini, somut olayda, dava konusu karara mesnet markanın seçilmesinin haklı bir nedeninin olmadığı, sadece müvekkiline ait markanın bilinirliğinden yararlanmak amacı ile bu ibarenin tescil edilmek istendiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… … …+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…/…” asıl unsurlu marka işaretleri arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin olmadığı, zira “…” ve “…” ibarelerinin Türkçe’de büyük, geniş anlamlarına geldiğinden ayırt ediciliklerinin oldukça düşük bulunduğu, her ne kadar tescilli olduğu sürece markanın korunması esas ise de bu ibareyi içeren markaların koruma kapsamlarının dar değerlendirilmesi gerektiği, diğer bir deyişle, anılan ibarenin ortak olarak yer aldığı markalarda yapılacak küçük değişikliklerin dahi iltibas tehlikesini ortadan kaldıracağının kabulünün gerektiği, bu hususun Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/14005 Esas, 2015/59 Karar sayılı ilamında da kabul edildiği, buna göre dava konusu başvurunun, davacının itirazına mesnet markalarından yeterince farklılaştığı, taraf marka işaretleri benzer olmadığından, davacının itirazına mesnet markalarının tanınmış olup olmadığının tartışılmasının sonuca etkili bulunmadığı, aynı nedenle davacının internet alan adından kaynaklı bir tescil engelinin de söz konusu olmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olarak yapıldığının da ispatlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 25/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/04/2022
….