Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1004 E. 2022/281 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2019
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 07/11/2019 tarih ve 2017/242 E. – 2019/463 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı Şirketin 2015/104608 başvuru numaralı “… …” ibareli marka başvurusuna müvekkili tarafından … ibareli markalarına dayanılarak itiraz edildiğini, bu itirazın YİDK tarafından 22.05.2017 tarih ve 2017-M-3711 sayılı karar ile nihai olarak reddedildiğini, oysa dava konusu … … ibareli marka başvurusu ile müvekkilinin … ibareli markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 8/4 maddeleri anlamında iltibas tehlikesi bulunduğunu, “…” esas unsurlu başvuru markasının gerek müvekkiline ait … markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olması, gerekse de “…” markasının tanınmış bulunması sebebi ile söz konusu iki marka arasında bağlantı kurulacağını, dava konusu markada yer alan … ibaresinin markada yardımcı unsur konumunda olduğunu, … kelimesinin taraf markalarında ortak unsur olduğunu, … ibaresinin müvekkili şirketin … şubesi izlenimini uyandırdığını, dava konusu markanın 10. sınıfta tescil edilmek istendiğini, davalı markasındaki tüm mal ve hizmetlerin müvekkilinin davaya dayanak gösterilen markaları kapsamında koruma altında bulunduğunu, bu nedenle iltibasın kaçınılmaz olduğunu, müvekkilinin tanınmış olan ve her sınıf bakımından koruma sağlanan … markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olan … esas unsurlu markanın farklı sınıflarda dahi tescilinin mümkün bulunmadığını ileri sürerek 22.05.2017 tarih ve 2017-M-3711 sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, uyuşmazlık konusu 10. sınıf malların tüketicisinin bilinçli olduğunu, davacının itirazına mesnet markaları kapsamında uyuşmazlık konusu 10 sınıf mallar bulunsa da davacının anılan sınıfta markalarını kullanmadığını, markalar arasındaki görsel, anlamsal, işitsel farklılıklar da göz önünde bulundurulduğunda markalar arasında herhangi bir karıştırılma riski bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu marka ile ile … ibareli davacı markaları 10. sınıf itibariyle aynı/aynı tür emtiaları kapsamakla birlikte, marka işaretleri benzer olmadığından, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının … markalarının “…” sektöründe tanınmış marka olduğu, taraf markaları arasından iltibas tehlikesi bulunmadığından, 556 sayılı KHK’nın 8/4 bendinde sayılan koşulların somut olayda gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu marka bitişik yazılmışsa da … ve … olmak üzere iki kelimeden oluştuğunu, markada yer alan … ibaresi, coğrafi bölge ismi olup markada yardımcı unsur konumunda bulunduğunu, … kelimesinin taraf markalarında ortak olarak yer aldığını, müvekkili markasının aynısını birebir içeren ve müvekkil markasını çağrıştıran davalı şirket markasının aynı sınıf mal ve hizmetler bakımından kullanılacağı da dikkate alındığında müvekkil şirket markaları ile karıştırılma riski ve markalar arasında seri marka imajı oluşması ihtimalinin çok yüksek olduğunu, yine 10. sınıfa yer alan prezervatifler, biberonlar, biberon emzikleri, emzikler vs ürünlerinin de müvekkil şirket mağazalarında satıldığını, anılan malların ortalama tüketiciye hitap ettiğini, mahkemece alınan 26.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda da taraf markaları arasında iltibas bulunduğunun bildirildiğini, müvekkili şirkete ait … markasının … hizmetleri yönünden yüksek ayırt ediciliği bir başka deyişle tanınmışlığı nedeniyle, dava konusu markanın … bölgesindeki … mağazası izlenimi yaratacağı ihtimali de göz önünde bulundurulduğunda tüketicinin taraf markaları arasında ilişki kurabileceğinin kaçınılmaz olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE: Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin 18/12/2015 tarihinde 2015/10468 sayılı “… … ” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 10. sınıf malların yer aldığı, başvurunun ilanı üzerine davacı tarafından “…” ibareli markalarına dayalı olarak yapılan itirazın nihai olarak YİDK’in 2017-M-3771 sayılı kararıyla reddedildiği, kararın 24/05/2017 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği ve iş bu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 21/07/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında iltibas bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup, istinaf itirazları gözetildiğinde istinaf incelemesine konu uyuşmazlık dava konusu “… …” ibareli başvuru ile davacının “…” ibareli markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı, aynı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, t tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, taraf markalarının sınıfsal açıdan benzerliği hususu değerlendirildiğinde, mahkemece görüşüne başvurulan iki ayrı bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu başvuru kapsamında 10. sınıfta yer alan tüm mallar ile davacının itirazına mesnet markalarının kapsamında yer alan 10. sınıf mallar aynı/aynı türdür.
Marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru “… …” ibaresinden oluşmaktadır. Başvuruda yer alan “…” ibaresi “…” ibaresinin kısaltması olarak algılanacağından ayırt ediciliği bulunmayan tali unsur konumundadır. Davacının itirazına mesnet markaları ise “…” asıl unsurundan oluşmaktadır. Görüldüğü üzere davacı markalarının asıl unsuru dava konusu başvuruda aynen yer almaktadır. Her ne kadar başvuru bir bütün olarak “…” ibaresinden oluşsa da “…-…” şeklinde telaffuz edileceğinden tüketici nezdinde de bu şekilde algılanacaktır. “…” ibaresinin coğrafi bölge adı olması, bu sebeple kimsenin tekeline bırakılamayacağı gözetildiğinde anılan ibarenin dava konusu marka başvurusunu davacının “…” esas unsurlu markalarından uzaklaştırmaya yetmediği , aksine tüketiciler nezdinde “…” markasının “…” bölgesine özel olarak tasarlanmış ve oluşturmuş, seri markalarından biri olarak algılanabileceği kanaatine varılmıştır. Her ne kadar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09.01.2020 gün, 2019/598 E-2020/224 K sayılı ilamında belirtildiği üzere uyuşmazlık konusu 10. Sınıfa malların tüketicisi, ortalamanın üzerinde bilinçli tüketicilerden oluşsa da başvuruda yer alan “…” ibaresi açıklanan nedenlerle yeterli ayırt ediciliği sağlamadığından taraf markaları arasında işaretler yönünden de 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi çerçevesinde görsel ve işitsel benzelik bulunduğu kabul edilmiştir. Nitekim ilk derece mahkemesince alınan 26/08/2018 tarihli bilirkişi raporunda da aynı tespitlere yer verilmiş olup aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kabulü isabetli görülmemiştir.
Dairemizce taraf markaları arasında, başvuru kapsamında yer alan tüm mallar yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğu kabul edildiğinden, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi koşullarının somut uyuşmazlıkta bulunup bulunmadığı yönünden bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiş, davacının “…” ibareli markalarının tanınmış olması markalar arasındaki iltibası arttıran önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir.
Bu itibarla ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 07/11/2019 gün ve 2017/242 E. – 2019/463 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, … YİDK’in 22.05.2017 tarih, 2017-M-3711 sayılı kararının İPTALİNE
3-Davalı Şirket adına tescilli ,2015/104608 sayılı, “… …” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL. maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40 TL. harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 3.000,00 TL bilirkişi ücreti, 300,50 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 108,80 TL olmak üzere toplam 3.409,30 TL yargılama gideri ve 31,40 TL peşin harç, 31,40 TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 3.472,10 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2022