Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
…
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2019
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : Cezai Şart Alacağı
Taraflar arasında görülen davada Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 17/10/2019 tarih ve…. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, davalının 19.08.2014 tarihinde müvekkili şirket nezdinde iş geliştirme müdürü olarak görev yapmaya başladığını, 01.05.2017 tarihi itibariyle ise uluslararası iş geliştirme direktörü olarak terfi ettiğini, ancak 21.07.2017 tarihinde ihbar öneline uymaksızın istifa ederek davalının görevden ayrıldığını, davalının hizmet süresi boyunca müvekkilinin müşteri çevresine, üretim ve teknoloji sırlarına, fiyat politikası gibi birçok gizli bilgisine ve iş sırrına vakıf olduğunu, istifadan sonra davalının rakip firma olan ….A.Ş. bünyesinde iş geliştirme müdürü olarak çalışmaya başladığını, davalının yeni işveren nezdinde çalışmasının rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, 50.000,00 TL tutarındaki cezai şartın 18.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın görevsiz ve yetkisiz mahkemede açıldığını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 444. ve devamı maddeleri uyarınca müvekkilinin iş sözleşmesinde ve bu sözleşmenin ekinde yer alan … ve taahhütnamesinin geçersiz nitelikte olduğunu, söz konusu taahhütnameye istinaden müvekkilinden cezai şart alacağı talep edilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu, müvekkili işçinin kişisel niteliği, yeteneği ve bilgisi dolayısıyla sağlanmış olduğu bilgiler için yapılan rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olmadığını, müvekkilinin işçisi olduğu şirketin çalışma alanları ve çalışma bölgelerinin davacıdan farklı olduğunu, müvekkilinin her iki şirkette yaptığı görevlerin de farklı bulunduğunu, müvekkilinin davacının müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında edindiği bilgileri kullanmasının söz konusu olmadığı gibi davacı iş verenin önemli bir zarara uğrama ihtimalinin dahi somut olarak ortaya koyulamadığını, rekabet ve sır saklama yükümlülüğü hükümlerinin iş akdi devam ederken baskı ve zorla alınan 26/04/2017 tarihli …. ve Taahhütnamesi ile değiştirildiğini, 26/04/2017 tarihli taahhütnamesinin süre ve cezai şart miktarı yönünden oldukça ağır olup, iş ilişkisi devam ederken müvekkilinden baskı ile alındığını, müvekkili aleyhine son derece ağır şartlar getiren ve baskı ile alınan 26/04/2017 tarihli taahhütnamenin butlan ile batıl olduğunu, iş verenen tek taraflı olarak belirlemiş olduğu ve baskı altında almış olduğu fahiş nitelikteki cezai şartın tümüyle geçersiz bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının bir dönem işçisi olan davalı tarafından rekabet yasağına ilişkin taahhütte bulunulduğu, fiil ehliyeti bulunan davalı tarafından taahhüdün usulüne uygun olarak yazılı yapıldığı ve hatta güncellendiği, sözleşmeye göre, sözleşmenin sona ermesine takiben iki yıl içinde davalının aynı faaliyet alanında çalışan firmada çalışmamasına yönelik anlaşma yapıldığı, buna aksi hareket halinde son brüt maaşın oniki katı tutarında cezai şartının tahsil edileceğinin kararlaştırıldığı, davalının davacı iş yerinden 21/07/2017 tarihinde çıktığı, dava dışı şirket nezdinde taahhüt edilen süre dolmadan 06/11/2017 tarihinde çalışmaya başladığı, davalının iş geliştirme müdürü olarak görev alması ve nitelikleri gözetildiğinde davacıya ait sırlara vakıf olabileceği ve bu bilgilerin aynı faaliyet alanında çalışan şirket nezdinde de kullanabileceği, her ne kadar sözleşmede coğrafi sınır belirtilmemiş ise de iki şirketin de Ankara ilinde bulunduğu gözetilerek, TBK’nın 445/2 maddesi gereği sözleşme hükmü sınırlandırılarak yasağın aynı il içinde olduğunun yorum ve sınırlandırılması ile sözleşmenin geçerli olduğunun kabul edildiği, sözleşmeye göre hesaplanan cezai şarttan talep edilen miktarın davalı yönünden makul görüldüğü gerekçesiyle davanın kabulü ile 50.000,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, faize dair fazla istemin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili, mahkemece alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin hükmün geçersiz olduğu açıklanmasına ve mahkemece de bu rapor hükme esas alınmasına rağmen, davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını, müvekkilin davacı şirketten sonra bir süre çalıştığı şirketin İzmir’de bulunduğunu, bunun yanında, müvekkilinin davacı şirketin yurtdışı satışlarına aracılık ettiğini, iç piyasada hiç satış ve pazarlama işini yürütmediğini, buna rağmen iki şirketin de Ankara ilinde bulunduğu kabul edilerek yanlış karar tesis edildiğini, son derece geniş bir üretim alanı olan savunma sanayi alanında, belirtilen dava dışı şirket ile davacı şirketin üretimlerinin birbiri ile örtüşmediğini, bu yönde hiçbir araştırma yapılmadan karar tesis edilmesinin eksik inceleme sonucunu doğurduğunu, haksız rekabetten söz edebilmek için davacı şirketin mevcut bir zararının bulunması gerektiğini, oysa böyle bir zararın doğmadığının, davacı tanığının beyanı ile sabit olduğunu, müvekkilinin bir süre çalıştığı şirketin iş alanı, davacı şirkete rakip olup olmadığı, müvekkilinin çalıştığı dönem içinde dava dışı şirket yararına ve davacı şirket zararına olabilecek şekilde müvekkilinin katkı sağladığı satışların ekonomik durumunun değerlendirilmesi gerekirken bu yönde de bir araştırma yapılmadığını, hüküm tesis eden mahkemenin görevsiz olduğunu, müvekkili aleyhine hüküm tesis edilmesine dayanak teşkil eden rekabet yasağı sözleşmesinin, sadece müvekkili işçiye yükümlülük yüklediğini, TBK’nın 420. maddesi uyarınca sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğunu, 26/04/2017 tarihli … ve Taahhütnamesi ile taahhüdün ihlali halinde müvekkil işçinin “işveren nezdinde çalışırken son aldığı brüt ücretin 12 aylık tutarı cezai şart” olarak belirlendiğini, işverenin tek tarafı olarak belirlediği ve baskı altında almış olduğu fahiş nitelikteki cezai şartın tümüyle geçersiz bulunduğunu, bununla birlikte, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bu talepte makul bir takdiri indirim yapılmadan, tümden kabulünün de hatalı olduğunu, dava dilekçesi yetki yönünden reddedildiği halde, yararlarına vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının da hatalı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart alacağı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı tarafın açıkça davalının iş akdinin sona ermesinden sonraki rekabet yasağına aykırı davranışını konu ettiği, HGK’nın 25.12.2013 tarih,… Sayılı ilamında açıklandığı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış kararlarında kabul edildiği üzere bu tür davaların, 6102 sayılı TTK’nın 4/1-3 maddesi kapsamında mutlak ticari dava niteliğinde oldukları, dolayısıyla eldeki davaya bakma görevinin iş mahkemesine ait olmayıp, ticaret mahkemesine ait bulunduğundan davalı vekilinin mahkemenin görevine ilişkin istinaf itirazının yerinde olmadığı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin geçerli olup olmadığının, hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenecek bir husus olması nedeniyle bilirkişi raporundaki aksi yöndeki tespite iştirak edilmemesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, …’dan alınan yazı cevabından, davalının, davacı nezdindeki işinden ayrıldıktan sonra Ankara’da çalıştığının anlaşıldığı, davalının sonradan çalıştığı dava dışı şirketin merkezinin İzmir’de bulunmasının, işbu uyuşmazlığa bir etkisinin olmadığı, davalının, davacı nezdindeki işinden ayrıldıktan sonra rekabet yasağı sözleşmesinde öngörülen 2 yıllık süre içinde davacı ile aynı sektörde faaliyet gösteren dava dışı şirkette çalışmaya başladığı, davacı Şirketin ve davalının sonradan çalıştığı iş yerinin Ankara’da bulundukları, davalının, sonradan çalıştığı şirketteki görevinin, davacı Şirketteki görevi ile benzer olduğu, bu itibarla rekabet yasağına aykırılığın gerçekleştiği, her ne kadar rekabet yasağı sözleşmesinde yer bakımından sınırlama yok ise de hakimin TBK’nın 445/2. maddesi kapsamında, yer yönünden rekabet yasağını Ankara ili sınırladığı ve bu değerlendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, öte yandan rekabet yasağına aykırılığın gerçekleşmesi için mutlaka somut bir zararın doğmasının aranmayacağı, koşulların gerçekleşmesi halinde rekabet yasağına aykırı davrananın sorumluluğuna gidilmesinin gerektiği, TBK’nın 420. maddesinin, işçi ve işveren arasında düzenlenen hizmet sözleşmesine ilişkin olup hizmet sözleşmelerinde taraflardan sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğunun düzenlendiği, somut olayda ise davacının hizmet sözleşmesine dayanarak değil, TBK’nın 444. maddesi ve devamında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararları gereğince iş ilişkisinin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağı sözleşmelerinde kararlaştırılan ceza koşulunun karşılıklı olmasının gerekmediği (Özel Dairenin 24/06/2020 tarih,… K. Sayılı ilamı), rekabet yasağı sözleşmesinin zorla alındığı savunmasının ispat edilemediği, sözleşmede belirlenen cezai şart alacağının 299.877,84 TL olduğu ve davacı tarafça 50.000,00 TL’nin talep edildiği, mahkemece de bu meblağın hüküm altına alındığı dikkate alındığında davalının cezai şarttan indirim yapılması gerektiği yönündeki istinaf itirazının da yerinde bulunmadığı, son olarak dava dilekçesinin daha önce yetki yönünden reddedilmesi nedeniyle davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği bir istinaf itirazı olarak ileri sürülmüş ise de HGK’nın 23.02.2021 tarih,… Sayılı ilamında da açıklandığı üzere, yetkili mahkemede devam eden davada, daha önce yetki itirazının kabul edilmesi nedeniyle ayrıca bir vekalet ücretine hükmedilemeyeceği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 3.415,50.TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 640,50.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 2.775,00.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı vekili tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/09/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/10/2021
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…