Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2019
NUMARASI :
DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti,
Ref’i, Men’i ile Maddi ve Manevi Tazminat
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/10/2019 tarih ve …. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin en önemli markaları arasında yer alan “…” markasının mevcut olduğunu, davalı şirketin müvekkilinin markasının herhangi bir sözleşmeye dayanmaksızın ve hukuka uygun amacı olmaksızın kullandığını, davalıya ait … adresinde anahtar sözcük olarak, …/…./… uzantılı sayfasında adres uzantısı olarak kullandığını ve ürünleri tanıttığını, … uzantılı sitenin kaynak kodlarında toplam iki adet “…” olmak üzere markanın izinsiz kullanıldığını, söz konusu kullanımların müvekkilinin marka tescilinden doğan haklarını ihlal ettiğini, davalı şirketin “…” markasını kaynak kodunda, anahtar sözcük olarak ve sayfalarının uzantılarında kullanarak hilali davranışlarla müşterileri kendi sitesine yönlendirmeye çalıştığını, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, … sitesinde gerçekleştirilen bu kullanımlar ile ilgili olarak Kadıköy 27. Noterliği’nin 09.07.2018 tarih ve …. yevmiye sayılı elektronik tespit işlemlerinin gerçekleştirildiğini, sunulan tespitte fiziki görüntüler mevcut olmakla birlikte sayfanın kaynak kodu ve açıklayıcı kodlarında müvekkiline ait “…” markasının kullanıldığının tespit edildiğini, sayfa kaynak kodlarında bu şekilde kullanımların marka hakkına tecavüz olarak kabul edildiğini, davalının, müvekkili şirket ile hiçbir meşru bağlantısının bulunmadığı halde sitesinde, “kontaksız smart kartlar” başlığı altında “… kartlar” ürünlerini tanıttığını, davalının web sitesi üzerinden 200 adet … marka kartın 1.25 $ fiyat üzerinden satın alındığını, satın alma sonrasında gelen ürünler üzerinde “…” marka ve logosunun yer almadığını, dolayısıyla davalının müvekkilinin markasını ticari faaliyetini ve kazançlarını arttırmak için kullandığını, davalı tarafından gönderilen faturada ise “… 1k baskısız kart” ifadesinin yer aldığını, söz konusu eylemin bir tecavüz fiili olduğunu, müvekkilinin yoksun kaldığı kazancının eldeki veriler ile belirlenebilmesinin mümkün olmadığını, davalının eylemlerinin aynı zamanda haksız rekabete de sebebiyet verdiğini, davalının müvekkili adına tescilli markaya tecavüz teşkil eden eylemleri sonucunda elde ettiği kazancın tazminat hesaplamasında dikkate alınmasını talep ettiklerini ileri sürerek müvekkilinin marka hakkına yönelik tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, ref’i ve devam eden eylemler yönünden men’i talepleri ile 5.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, “…” ibaresinin bir teknolojiyi ifade ettiğini, bu teknolojinin 1994 yılında … …. – Avusturya firması tarafından geliştirildiğini ve … kelimelerinin kısaltması olarak yaratıldığını, tüm dünyada davacı firma dışında pek çok markanın … teknolojisinde kart ve ürünler ürettiğini ve bu ürünlerin dünyanın her yerinde kullanılmakta olduğunu, anılan ibarenin 1996 yılında Güney Kore’nin başkentinde toplu ulaşım sisteminde ödeme ve ücret toplama işinde kullanıldığını, müvekkili şirketin sahibi olan …’nin de 15.07.1996 tarihinde … A.Ş. Proje Müdürü sıfatıyla … Firması ile görüştüğünü ve gizlilik anlaşması imzalayarak bu anlaşma çerçevesinde o dönem tüm bilgileri alarak kendi ekibiyle birlikte ürünleri geliştirmeye başladığını, daha sonra müvekkili şirketin…. 2000 yılında … A.Ş. ile birlikte kurduklarını, bu sistemin hala devam ettiğini, aynı dönemde pek çok firma için de yine kurulumu gerçekleştirdiklerini, davacının, marka hakkı ihlali iddialarına dayanarak ileri sürdüğü iddialarının haksız kazanç elde etme amacı taşıdığını, marka tescili iddiasının aksine müvekkili şirketin … firmasından da önce bu teknolojiyi kullandığını ve tamamen yerli ürünler geliştirdiğini, müvekkilinin … teknolojini kullanarak …Sistemlerini ürettiğini, kurulduğu günden bugüne birçok kurum ve kuruluşta bu sistemin hizmet verdiğini, davacının tuzak şekilde talep ettiği satışlarda, müvekkilinin hiçbir şekle … firmasının adını ya da markasını kullanmadığını, 2000 yılından bugüne kadar … teknolojisini kullanıyor olmalarının doğru bir kullanım şekil olduğuna inandıklarını, … ibaresinin bir teknoloji olduğunu ve bir marka olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı yanın, dava konusu web sitesi üzerinden gerçekleştirdiği “…” ibaresine dair markasal kullanımların, normal şartlarda, davacı adına aynı ibare ile tescilli markalardan doğan hakları ihlal eder nitelikte kabul edilmesi gerekeceği, ancak davalı tarafın “…” ibaresini uyuşmazlık konusu elektronik – manyetik kart emtialarında, dava tarihinden önce 15 yılı aşkın bir süredir ticari etki doğuracak şekilde, markasal nitelikte faturalarında ve web sitesinde bilfiil ve aktif olarak kullandığı, tescilli marka sahibi olan davacı yanın bu kullanımlara karşı bunca süre hiçbir hukuki müdahalede bulunmadığı halde tespit edilebilen ilk kullanımdan yaklaşık 15 yıl sonra iş bu davayı açmış olması nedeniyle davacının, davalıya karşı sessiz kalmaya bağlı hak kaybına uğradığının kabulünün gerekeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalının “Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı” müessesine dair hiçbir savunması yahut mahkemenin bu hususta bir inceleme talebi bulunmamasına rağmen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25. vd. maddelerine aykırı olarak bu yönde karar tesis edildiğini, dilekçeler aşaması tamamlanmış ve bu yönde bir savunma yapılmamışken, mahkemenin bu hususta bir değerlendirme yapması kanuna açıkça aykırı bulunduğunu, HMK’nın 266. maddesi uyarınca, hukuki değerlendirme yapma yasakları bulunmasına rağmen, dava dosyasında hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa da sahip oldukları anlaşılmayan ve raporda da ayrı uzmanlıkları ile ilgili bir değerlendirmede bulunmayan heyetin verdiği raporun, açıkça hukuka aykırı bulunduğunu, sessiz kalma yoluyla hak kaybı teknik ve esas olarak oluşmadığını, bir firmanın o ülkede markasını tescil ettirmesi, o ülkede aktif olarak ticaret hayatı içerisinde bulunduğu şeklinde yorumlanamayacağını, müvekkilinin Türkiye’de bir faaliyetinin bulunmadığını, salt markasını tescil ettirdiği, ölçek ve mesafe itibariyle davalıdan haberdar olmasının beklenemeyeceğini, dosya kapsamında davalıdan haberdar olduğuna dair bir delilin de bulunmadığı gözetildiğinde, sessiz kalma yoluyla hak kaybına dair kararın temelinin hatalı olduğu, davalının yerel ölçekte ticaret yapan bir şirket olduğu, davalının kestiği faturalara, dava açılmadan önce ulaşma imkanı bulunmadığı, sessiz kalma yoluyla hak kaybının, 6769 Sayılı SMK’dan sonra yalnızca hükümsüzlük davalarında ileri sürülebileceğini, 6769 SMK’nın 25. maddesinin 6. fıkrası ile, sessiz kalma yoluyla hak kaybı kurumu kanunumuzda yer bulduğunu, SMK’nın yürürlüğe girmesinden önce MK m.2’den hareketle, dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı parelelinde kendisine yer bulan bu hak kaybı türünün, SMK m. 25/6 ile açıkça bir hükümsüzlükle ilgili müessesenin içine konduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, ref’i, men’i ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.06.2012 tarih, Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, marka hakkı sahibinin, hareket tarzı ile hakkın ihlaline zımnen müsaade ettiği hallerde, markayı uzunca bir süre izinsiz kullanan kişinin bu kullanımına artık karşı çıkamayacağı, hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı duruma son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimsenin TMK’nın 2. maddesinde anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp davranmadığının değerlendirilmesinin gerekli bulunduğu, zira, haklı başka bir gerekçe olmadığı sürece, uzun süre tecavüze sessiz kalarak üçüncü kişiler nezdinde güven yaratan kişilere dava açma hakkı tanınmaması gerektiği, somut olayda da davalı tarafın cevap dilekçesinde, … teknolojisinin davacının başvurusundan önce kullanıldığının savunulduğu, kaldı ki sessiz kalma yolu ile hak kaybının resen de gözönünde tutulacağı, dosya kapsamında davalının … ibaresini dava tarihinden önce 15 yılı aşkın bir süredir ticari etki doğuracak şekilde, markasal nitelikte faturalarında ve web sitesinde bilfiil ve aktif olarak kullandığının tespit edildiği, davalı yanın, dava konusu web sitesi üzerinden gerçekleştirdiği “…” ibaresine dair markasal kullanımlarına karşı davacının hiçbir hukuki müdahalede bulunmadığı, bu nedenle davacının davalıya karşı sessiz kalmaya bağlı hak kaybına uğradığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/09/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/09/2021
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…
##