Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1740 E. 2021/1006 K. 02.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2019
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/07/2019 tarih ve….K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin….. sanayi ve ticaret ltd. şti.”, “… …” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı gerçek kişinin bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazlarının nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili şirkete ait “…” ibareli markalara ilişkin ilamlarda anılan markalarının ülke genelinde tanınmış marka olduğunun sabit görüldüğünü, 2010 ve 2017 tarihli “… … … Tanınırlık ve Algı Araştırması” dokümanlarında davacıya ait markaların ülke genelinde en çok tanınan ve ayırt edicilik kazanmış markalar olduğunun tespit edildiğini, “… …” markasını tanıyıp tanımadıkları sorusuna deneklerin %65’inin “evet” yanıtı verdiğini, YİDK kararında da belirtildiği gibi “…” kelimesinin sektörde yaygın olarak kullanılan bir sözcük olup ayırt edici niteliğe haiz olmadığını, davalı markasını meydana getiren kelime olan “…” kelimesinin ise Avrupa dil kökenli olup birçok Avrupa dilinde “deri” anlamına geldiğini, “…” ibaresinin esasen İtalyanca kökenli olmasına rağmen tüm Avrupa dillerinde kullanılmakla yüksek bilinirliğe sahip olduğunu, dava konusu markada yer alan anılan ibarenin, müvekkilinin marklarının esas unsuru olan “…” ibaresine vurgu yaptığını, esaslı unsur olamayacak ve ayırt edilme kabiliyeti son derece düşük olan bu iki kelimenin birleşiminden oluşan “… …” markasının tescilinin hukuken mümkün olmadığını ileri sürerek … YİDK’nın …sayılı kararının iptalini ve dava konusu markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, taraf markalarının benzer olmadığını, markalarda orta olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük bulunduğunu,556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların bulunmadığını ve kötüniyet iddialarının ispatlanmadığını, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, “…” ibaresinin piyasada sıklıkla kullanıldığını, taraf markalarının benzer olmadığını, iş yerinin… olup daha çok yabancı müşterilere ayakkabı sattığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece,taraf marka işaretleri arasında görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, dava konu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile davacının itirazına mesnet marka kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerin aynı/aynı tür olduğundan taraf markları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas tehlikesi bulunduğu, davalının marka başvurusunun davacı tarafın tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği kanıtlanmadığı gibi dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığının da ispatlanamadığı esasen bu durumu sonuca etkisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü il …. sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu…. sayılı marka tescilli olduğundan hükümsüzlüğüne, sicilden terkin edilmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, taraf markalarının benzer olmadığını, markalarda orta olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük bulunduğunu, dava konusu markanın bütün olarak ele alınması gerektiğini, “…” ibaresinin ortaklığından kaynaklanan iltibas iddiasının ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların bulunmadığını ve kötüniyet iddialarının ispatlanmadığını, ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, mahkemece ayrıntılı, denetime elverişli ve çelişki bulunmayan bilirkişi raporuna aykırı olarak, salt davacı tarafın iddialarına dayalı olarak karar verilmesinin yasaya aykırı bulunduğunu, taraf markalarının benzer olmadığını, markalarda ortak olarak yer alan … ibaresinin piyasa sıklıkla kullanıldığını, müvekkilinin iş yerinin Antalya /…’ te olup ,yabancı müşterilere satış yaptığını, satılan ürünlerinde … ve … dışında farklı ürünler olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesini aksi halde yeniden görülmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinde; davalı gerçek kişinin, “… …” ibaresini 18, 25 ve 35. sınıfta yer alan mal ve hizmetlerde tescili için yaptığı… sayılı marka başvurusuna, davacının …. “… … … sanayi ve ticaret ltd. şti.”, “… …” ibareli tescilli markalarına dayanarak, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b, 8/3, 8/4 ,8/5 maddeleri uyarınca ve kötüniyet iddiasıyla yaptığı itirazının nihai olarak YİDK tarafından reddedildiği, YİDK kararının davacı tarafa 05/02/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davanın iki aylık hak düşürücü süre içinde 17/03/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne verilmiş olup, istinaf itirazları gözetildiğinde istinaf incelemesine konu uyuşmazlık dava konusu “… …” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…”, “… …”, “… … …”, “… …”, “… … … …”, “… … … sanayi ve ticaret ltd. şti.”, “… …” ibareli tescilli markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; mahkemece alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacının itirazına mesnet …. sayılı markaları dava konusu başvuru tarihi itibariyle hükümden düştüğünden iltibas değerlendirilmesinde dikkate alınamayacak olup, davacının itirazına mesnet diğer markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetler, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 18,25 ve 35. Sınıfta yer alan mal ve hizmetlerle aynı türdür.
Marka işaretlerinin karşılatırılmasına gelince; davalının başvurusu “… …” ibaresinden, itiraza mesnet davacı markalarının ise ” … …”, “… … …”, “…”, “… …” ibarelerinden meydana gelmekte olup, markalarda ortak olarak bulunan “…” kelimesinin asıl unsur olarak yer aldığı görülmektedir. Ancak markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığı değerlendirilirken, markaların birbirlerine olan görsel, sescil ve kavramsal benzerlikleri yanında, markaya konu unsurların ayırt edicilik gücünün de dikkate alınması gerekir. Bu anlamda markalarda yer alan ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı olan ibarelerin karşılaştırmada dikkate alınmaması, tanımlayıcı olmamakla birlikte tanımlayıcılığa yakın olan ibareler yönünden ise koruma düzeyinin düşük tutulması gereklidir. Somut olayda “…” ibaresi tek başına tanımlayıcı bir ibare olduğundan ve kimsenin tekeline bırakılacak ibarelerden olmadığından, davalının başvuru markasında yer alan “…” ibaresinin markaya ayırt edicilik kattığının kabulü gerekir. Emsal olaylara ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin….. Karar ve 16/12/2019 tarih;…7 Karar ve 06/11/2019 tarihli kararlarının da bu yönde olduğu anlaşılmaktadır. Hatta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin … ve 16/12/2019 tarihli ilamında, nitelik ve değer belirten işaretlerden olmakla tek başına “…” ibaresinin KHK’nın 7/1-c maddesince tanımlayıcı bir ibare olduğuna ve kimsenin tekeline bırakılacak ibarelerden olmadığına, davalının ”…” ibareli başvuru markasında yer alan “…” ibaresinin ise markaya ayırtedicilik katacağının kabul edilmesi gerektiğine karar verilmiştir.
Diğer taraftan davacı tarafça “…” ibaresinin birçok Avrupa dilinde “deri” anlamına geldiği, bu nedenle ayırt edici olmadığı ileri sürülmüşse de İtalyanca olan ve Türkçe’de “deri” anlamına gelen anılan ibarenin ülkemizde yaygın olarak kullanılıp bilindiğinden bahsedilemeyeceğinden davacının bu iddiası yerinde görülmemiştir.
Nitekim mahkemece alınan bilirkişi raporunda da aynı tespitlere yer verilerek taraf marka işaretleri arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunmadığı bildirilmiştir.
O halde mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu “… …” ibareli marka ile davacının itirazına mesnet ” … …”, “… … …”, “…”, “… …” ibareli markaları arasında emtia benzerliği şartı gerçekleşmesine rağmen marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesindeki koşulların gerçekleşmediği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10/07/2019 gün ve ….K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın REDDİNE,

3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan posta giderleri toplamı 6,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı Kuruma verilmesine,
7-Davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalılar tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/07/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/07/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip