Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1713 E. 2021/981 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/09/2019
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/09/2019 tarih ve ….K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 16 ve 41.sınıflarda tescil edilmek üzere… sayılı “…” ibareli marka tescil başvurusunun 41. Sınıfta yer alan bir kısım hizmetler yönünden 6769 sayılı SMK’nun 5/1-c maddesi uyarınca nihai olarak YİDK tarafından kısmen reddedildiğini oysa müvekkilinin marka başvurusunun sadece kelime markası olmadığını, aynı zamanda şekil unsurundan da oluştuğunu, “…” ibaresinin 41.sınıfta yer alan hizmetler açısından tanımlayıcı bulunmadığını, ibarenin Arapça olması nedeni ile tüketici nezdinde anlamını bilinmediğinden ayırt edicilik vasfına haiz olduğunu, davalı Kurum nezdinde benzer ibarelerin marka olarak tescil edildiğini, dava konusu ibarenin tanımlayıcı bulunduğu kabul edilse dahi müvekkilinin dava konusu ibareyi kullanım sonucu ayırt edici hale getirdiğini, uzun yıllardır kullandıkları dava konusu ibarenin müvekkili derneğin simgesi haline geldiğini ileri sürerek ….sayılı YİDK sayılı kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, dava konusu “…” ibaresinin “Medrese, ders görülen yer” anlamına geldiğini, bu nedenle redde konu hizmetler açısından tanımlayıcı olup tüketici nezdinde belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmayacağını, dava konusu marka başvurusunun SMK’nın 5/1-c maddesi uyarınca kısmen reddine dair kurum kararının yerinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvurunun asıl unsurunun “…” ibaresi olduğunu, başvuruda yer alan şekil unsurunun kelime unsuru olan …’un sanatsal bir yazım karakteri ile çerçeve içine alındığı bir kompozisyondan oluştuğu bu hali ile kelime unsuruna vurgu yaptığı ve kelime unsurunu pekiştirdiğinden ayırt ediciliğinin zayıf bulunduğu, “…” ibaresinin İslâm dünyasında özellikle dini ilimlerin tahsil edildiği bazı eğitim ve öğretim kurumlarının ortak adı olduğu, ayrıca Hindistan’ın önde gelen medresesinin adı bulunduğu, Arapça kökenli ibarenin Türkçe karşılığının, “…” şeklinde olup doğrudan ve başkaca bir çağrışım yapmaya gerek kalmaksızın 41.sınıfta yer alan ve davalı Kurum tarafından başvuru kapsamdan çıkarılan “Eğitim ve öğretim hizmetleri.” ile bu hizmetler ile bütünlük arz eden, bu hizmetleri tamamlayan yine 41.sınıf “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet rezervasyonu ve bilet sağlama hizmetleri dahil).Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).Tercüme hizmetleri.” yönünden tanımlayıcı olduğu, diğer taraftan “…” ibaresini içerir dava dışı kişilere ait diğer marka başvurularının dava konusu olmadığı ve her markanın kendi içinde değerlendirilmesi gerektiği için bu konuda bir değerlendirme yapılması mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu başvuru, bütünsel olarak ele alındığında ilgili tüketici nezdinde tanımlayıcı olarak algılanmayacağını, zira başvuruda yer alan şekil unsurunun markaya yeterli ayırt edicilik sağladığını, “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu 41.sınıfta yer alan hizmetler açısından tanımlayıcı bulunmadığını, ibarenin Arapça olması nedeni ile tüketici nezdinde anlamının bilinmediğini, müvekkili derneğin “…” markasıyla sunduğu eğitim hizmetleriyle toplum nezdinde tanınır haline geldiğini, müvekkili derneğin hitap ettiği tüketici kitlesinin üniversite çağındaki tüketicilerin olduğunu, “…” ibareli başka marka tescillerinin bulunduğunu, dava konusu ibarenin tanımlayıcı olduğu kabul edilse dahi müvekkilinin bu ibareyi 2013 yılından beri aktif olarak dernek faaliyetlerini tanıtmak için kullandığını , anılan ibarenin kullanımları sonucu ayırt edici hale geldiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.

GEREKÇE :1- Dava, marka başvurusunun kısmen reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu başvurunun “…” ibaresi ve özel bir yazım tekniği ile yazılan bu ibarenin çerçeve içinde alındığı şekil unsurundan oluştuğu, başvuruda yer alan şeklin, kelime unsuru olan “…” ibaresine vurgu yaptığından asıl unsurun “…” ibaresi olduğu, Türkçede “…” anlamına gelen “…” ibaresinin, 41. Sınıf “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet rezervasyonu ve bilet sağlama hizmetleri dahil).Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).Tercüme hizmetleri.” yönünden SMK’nın 5/1-c maddesi uyarınca tanımlayıcı bulunduğu anlaşılmakla davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacı tarafça, dava konusu ibarenin kullanım sonucu ayırt edici hale getirildiği iddiasına dayanılmış olup, mahkemece bu yönden olumlu olumsuz herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Somut olaya uygulanması gereken SMK’nın 5. maddesinin 2. fıkrasına göre bir marka başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise aynı maddenin birinci fıkrasının b,c ve d bentlerine göre tescili reddedilemeyecektir. Buna göre, başlangıçta marka olarak tescil edilebilmesi için gerekli koşulları taşımayan bir işaretin zamanla kullanılarak ayırt edicilik kazanması mümkündür. Ancak; buradaki kullanımla ayırt edicilik kazanma SMK’nın 5. maddesinin 1. fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerinde yazılı mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil edilemeyecek bir işaretin kendisine ait olduğunu ticaret alanında kabul ettirmiş olması anlamına gelmektedir. “Kendisine ait olduğunu kabul ettirme” kavramının aynı Kanun’un 5/1-b maddesinde belirtilen “ayırt etmeyi sağlamaktan” daha güçlü olduğu ve ilgili sektör bakımından da bütün Türkiye’yi kapsadığının kabulü zorunludur. SMK’nın 5 maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen kullanma ile ayırt edicilik kazanıldığını iddia eden kişinin bunu kanıtlaması gerekir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; davacı taraf davalı kurum nezdindeki itirazında dava konusu ibarenin kullanım sonucu ayırt edici hale getirildiği iddiasına dayanmak birlikte buna ilişkin hiçbir delil sunmamıştır. Dava konusu başvurunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkin bu davada, dava konusu YİDK kararının yerinde olup olmadığının YİDK karar tarihindeki duruma göre değerlendirilmesi gerektiğinden davacının bu iddiasını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
Öte yandan, davacı taraf dava dilekçesinde bu iddiası bakımından 21/10/2011 tarihinde açıldığını iddia ettikleri “…” ibareli youtube kanalının 195.521 kez görüntülendiğini , yine 02/03/2013 tarihinde oluşturulduğunu iddia ettikleri “….. adlı facebook hesaplarının da 82000 kullanıcı tarafından takip edildiğini ileri sürmüşse de yukarıda da ifade edildiği üzere SMK’nın 5/2 maddesi uyarınca, aynı maddesinin 1. Fıkrasının c bendi uyarınca tescil engeline tabi olan markaların, tescil başvurusu öncesinde çok yoğun tanıtım ve yaygın kullanım sonucu ayırt edici kılınmaları ve bu suretle tescil olunmaları mümkündür. Bu itibarla, davacı tarafın bahsi geçen youtube kanalının 195.521 kez görüntülenmesi ve facebook hesaplarının 82000 kullanıcı tarafından takip edilmesi, dava konusu ibareyi anılan madde anlamında ayırt edici hale getirmeye yeterli olmadığından davacının bu iddiası yerinde görülmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilebilen, yerel mahkeme hükmünün gerekçesinin değiştirilerek düzelterek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmeyip, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğini düzenlediğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun, ilk derece mahkemesi hükmünün gerekçesine ilişkin olarak yerinde görülmekle kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/09/2019 gün ve … K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 44,40.TL harçtan mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve istinaf kanun yoluna başvuran davacı aleyhine olacak biçimde karar verilmesi mümkün olmadığından ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre tayin ve tespit olunan 3.931,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 44,40.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/06/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/07/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip