Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1709 E. 2021/963 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2016
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28/12/2016 tarih ve …. K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibaresinin 9, 36, 39. sınıflarda yer hizmetler bakımından tescili için başvurduğunu,… kod numarası verilen başvurunun 556 sayılı KHK’nin 7/1-a-c maddesi uyarınca kısmen reddedildiğini, oysa dava konusu marka başvurularının “… a car” olmadığını, markaların “…” şeklinde olduğunu, bu şekilde 556 sayılı KHK’nın 7. maddesine aykırılık teşkil etmediğini, davacı şahsın zaten reddedilen alt sınıflarda… sayılı “…” ibareli 36. Sınıf ve…. sayılı “…” ibareli 39. Sınıfta tescilli markalarının bulunduğunu, … ve … ibarelerinin bir araya gelmesinin farklılaştırıcı unsur olarak marka içerisinde yer aldığını, dava dilekçesinin içeriğinde örneklerine yer verildiğini, “…” ve “…-…” ibarelerine farklılaştırıcı ek gelmek ile sayısız marka başvurusunun tescil edildiğini ve ortak-genel bir marka ibaresi olarak ele alınması gerektiğini, bu ibarelerin sayı cins tür ifade ettiği veya tescil edilemeyecek ibarelerden olduğu gerekçesinin kabulünün mümkün olmadığını, cins tür olarak kabul edilebilecek ibarelerin ayırt edici unsurlar ile birlikte (dava konusu başvurularda) olduğu gibi, tescil edilebildiğini, davacı şirketin daha önceden tescil edilen “…” ibareli markaların dava konusu markalar ile temel olarak aynı karşılığa geldiğini ileri sürerek YİDK’nın….. sayılı kararının iptaline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu “…” ibareli marka başvurusunun, “……” olan iki İngilizce kelimenin, İngilizce’de kelimeleri genelleştiren (bir anlamı veren) “a” “…” eki ile birleştirilerek oluşturulduğu, İngilizce “…” kelimesinin Ülkemizde de ticaret hayatında çok sık kullanıldığı, “…” kelimesinin Türkçe karşılığının kira olduğu, “…” ibaresini tescil talep edilen mal/hizmetler üzerinde gören ortalama seviyede tüketicinin, bu kelimenin anlamını algılaması ve böylelikle bağlantı kuracağı, markanın Türkçe karşılığı “…..” şeklinde olduğu, iki zayıf ibarenin, her hangi bir ayırt edici özgün bir öğe eklenmeden, düz yazım karakterleri kullanılarak yan yana birleştirilmesi ile oluşturulan marka da yine bu tanımlayıcı özelliğini koruduğu, “…” ibaresini 556 sayılı KHK’nm 7/1- a ve c bentlerinde aranan ayırt edicilik kriterini taşımadığı, davacı şirkete ait ….. sayılı “…” ibareli marka başvurusunun 7/1-a ve 7/1-c bentleri kapsamında marka olma özelliğine sahip olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, emsal bir kararın onandığını, 556 sayılı KHK’nın 7/1-a,c engelinin bulunmadığını, markanın Türkçe karşılığının müvekkili adına tescilli bulunduğunu, bu şekilde birçok başvuru ve marka olduğunu, ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden, davacının, “…” ibaresinin 9., 36. ve 39. sınıfta yer alan bir kısım mal ve hizmetlerde tescili için başvuruda bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığınca 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c bentleri uyarınca, başvurunun kısmen reddedildiği, bu karara davacı tarafça yapılan itirazın ise dava konusu edilen…..sayılı YİDK kararı ile reddedildiği, davanın, iki aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmışolup, somut uyuşmazlığın, dava konusu “…” ibaresinin, belirtilen mal ve hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c bentleri karşısında tescil edilip edilemeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesinde, 5. madde kapsamına girmeyen işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Aynı KHK’nın 5. maddesinde ise “Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.” düzenlemesine yer verilmiştir. O halde, teşebbüslerin mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmesi şartıyla çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretin marka olarak tescili mümkündür. Bu madde kapsamında tanımlanan ayırt edicilik, soyut ayırt edicilik olarak kabul edilmektedir. Bir işaretin soyut ayırt ediciliğinin varlığının kabul edilebilmesi için işaretin belli bir bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Bütünlük arz etmek, işaretin fark edilebilir, bir bütün olarak tanınabilir, sınırlarının tespit edilebilir olması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, işaretin tüketici tarafından uzun incelemeler sonucu anlaşılabildiği hallerde işaretin bütünselliğinden söz edilemez. Örneğin onlarca meyve sebzeden oluşan bir kompozisyon ya da birçok cümleden oluşan bir paragraf bütünlük şartını sağlamadığından soyut anlamda ayırt edici değildir. İşaret birçok unsurdan oluşsa da, bu unsurların kendi içinde bir bütünlük oluşturması halinde bütünlük şartının sağlandığının kabulü gerekir. Dava konusu “…” ibaresi bu anlamda ayırt ediciliğe sahiptir. Diğer bir deyişle bu işaret, bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli, ilgili tüketici kitlesinin algısında belli bir işletmeyle bağ kurabilecek niteliktedir. Dolayısıyla, başvuru konusu ibarenin 7/1-a maddesi kapsamında marka olarak tesciline bir engel bulunmamaktadır.
556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescili mümkün değildir. Bir işaretin anılan bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir. Bir mal veya hizmeti doğrudan çağrıştırmayıp akla getirmeyen ancak imada bulunan kelimelerin tescilinin bu maddeye göre engellenmesi mümkün değildir. Tüketici işareti gördüğünde kesin olarak mal veya hizmetin niteliğinin tanılayamıyor fakat olasılıkları zihninde birkaç seçeneğe kadar indirebiliyorsa o markanın tescili mümkündür.
Somut olayda, başvuru “…” ibaresinden oluşmakta olup, Türkçe’de kiralık kart anlamına gelmektedir. Bu haliyle başvuru konusu ibare, az da olsa belli bir düşünce ürünü olarak yaratılmış, ayırt edicilik vasfı bulunan bir ibare olup, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden anılan madde kapsamında marka olarak tesciline engel bir hal bulunmamaktadır. Zira, yukarıda belirtildiği üzere “…” ibaresi, hiçbir özel bir zihni çabaya gerek kalmadan başvuru kapsamından çıkarılan hizmetleri veya onların karakteristik özelliklerini akla getirmemektedir. Diğer bir deyişle başvuru konusu ibarenin, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetlerle birebir özdeşleştiği, akla derhal bu hizmetleri getireceği söylenemeyecektir. Yine yukarıda belirtildiği üzere, anılan hizmetleri dolaylı olarak çağrıştırması ya da ima etmesi ise başvuru konusu ibarenin tesciline engel olmayacaktır.
Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin ….. Karar ve 17/09/2019 tarihli, somut uyuşmazlıktaki “…” ibaresi ile aynı anlama gelen “…” markasına ilişkin verilen karar da bu yönde bulunmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, başvuru konusu “…” ibaresinin 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c maddeleri kapsamında tesciline bir engel bulunmadığı anlaşıldığından dosyada mübrez bilirkişi raporunda varılan aksi yöndeki sonuçlara itibar edilmemiş ve 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c maddeleri kapsamında bir ibarenin tescil edilip edilemeyeceğine ilişkin değerlendirme hukuki bir konu olduğundan ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/12/2016 gün ve … K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, … Kurumunun …. sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL. maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 29,20 TL. harcın mahsubu ile bakiye 30,10 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 333,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 106,50 TL olmak üzere toplam 1.939,50 TL yargılama gideri ve 29,20.TL peşin harç, 29,20.TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 1.997,90 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/06/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/06/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip