Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1674 E. 2021/922 K. 18.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

…..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/02/2019
NUMARASI :…..

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/02/2019 tarih ve…. K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili adına tescilli “… … …” ibareli markasının bulunduğunu, müvekkili şirket adına tescilli bu markanın varlığına ve tüketici nezdindeki bilinirliğine rağmen davalı Şirket tarafından, müvekkili tescilinden çok sonra 25.12.2015 tarihinde … başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusunun yapıldığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın önce …, sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, davalının, halk arasında iyi bir … olduğu yönünde olumlu bir intiba bulunan “…” ibaresi kullanılmak suretiyle suyun … dağından çıkan bir … olduğu konusunda haksız bir intiba yaratmayı amaçladığını, bu durumun 556 sayılı KHK’nın 7/1-f maddesine aykırı olduğunu, davalı Şirketin, tüketici nezdinde müvekkili markasının bilinirliğinden faydalanmaya çalıştığını, “…” ibaresinin anılan şekilde kullanımını haklı kılacak hiçbir dayanağı olmayan davalı Şirketin söz konusu başvurusunun kötü niyetli olduğunu, “…” markasının tanınmış marka statüsünde yer aldığını ve 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi gereği tanınmış markanın ya da benzeri ibarelerin hangi sınıfta olursa olsun tescilinin mümkün olmadığını, dava konusu marka ile müvekkili adına tescilli “… … …” ibaresi ile görsel ve işitsel olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve markaların kapsamlarındaki malların da benzer bulunduklarını, bu durumun iltibasa yol açacağını ileri sürerek, YİDK’in …. sayılı kararının iptaline ve tescil edilmiş ise dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da dayanaksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili adına tescilli “…” ibareli markaların bulunduğunu, uzun yıllardır bu marka altında faaliyetlerini sürdürdüğünü, davacının itirazına mesnet markayla müvekkili başvurusu arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik olmadığını, davacının “…” ibareli markasının tanınmış olduğu ispat edilemediğinden 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi koşullarının oluşmadığını, müvekkilinin “…” markası üzerinde kazanılmış hakkının bulunduğunu, müvekkilinin “…” markasının herhangi bir coğrafi kaynağı işaret etmediğini, davacının sunmuş olduğu diğer örneklerin de hep “…” unsurunu içeren kararlar olduğunu ve hiçbir surette işbu davaya uygulanabilir olmadıklarını, müvekkilinin kötü niyetli olduğunu ispatlayan bir delil de bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının tescilini talep ettiği markanın, 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesinde sayılan tüm fonksiyonlara sahip olduğu, aynı KHK’nın 7/1-c maddesi anlamında somut ayırt edici niteliğe de sahip bulunduğu, 29, 30 ve 32. sınıflardaki mallar bakımından coğrafi kaynak belirtmediği, “…” ibaresinin, “…” sözcüğünden farklı anlamsız bir ibare olduğu, sözcüklerin benzer yazılımı haiz olmasının, aynı anlamda olmaları sonucunu doğurmayacağından ve … kelimesi ile karşılaşan bir tüketici bu ibareyi … olarak algılamayacağından, ortalama bir tüketicinin malların coğrafi kaynağı konusunda yanılgıya düşmesinin ve bu yanılgı ile ilgili malı satın almasının hayatın olağan akışı içinde mümkün olmadığı, bu kapsamda 556 sayılı KHK’nın 7/1-f bendi anlamında bir yanıltıcılıktan söz edilemeyeceği, “… … …” ibareli davacı markasında yer alan “…” ibaresinin, suyun coğrafi kaynağını belirten ve markasal ayırt ediciliği olmayan tanımlayıcı bir unsur olduğu, bu kapsamda markanın ayırt edici/esaslı unsurunun … kelimesinden oluştuğu, buna göre dava konusu başvuru ile davacı markası arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi şartlarının da somut olayda gerçekleşmediği, kötü niyet iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, gerek yerel mahkemece ve gerekse dosya kapsamında inceleme yapan bilirkişi heyetince, sundukları delillerin, emsal mahkeme kararlarının ve Yargıtay içtihatlarının değerlendirilmediğini, mahkemece hüküm kurmaya elverişli nitelikte olmayan bilirkişi heyeti raporuna dayalı olarak hüküm tesis edildiğini, davalı yan başvurusunun, tescilini talep ettiği mal ve hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltıcı nitelik taşıdığından 556 sayılı KHK’nın 7/1-f bendine göre reddinin gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yer alan tespitlerin aksine, davalı başvurusu ile müvekkil şirket markası arasında iltibasın varlığının kuşkusuz bulunduğunu, davalının marka olarak başka bir ibare seçme olanağı mevcutken özellikle “…” ibaresinin tercih edilmesinin iltibas ve haksız rekabet şeklinde kötüniyetin bir göstergesi olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu başvurunun, meşhur bir kaynak suyunun çıktığı dağın adı olan “…” ibaresinden değil, “…” ibaresinden oluştuğu, bu ibarenin tüketicilerce de “…” olarak algılanmayacağı, dolayısıyla değerlendirmenin anılan ibare dikkate alınarak yapılmasının gerektiği, buna göre “…” ibaresinin, başvuru kapsamındaki 29,30 ve 32. sınıf mallarda tescili yönünden bir mutlak tescil engelinin bulunmadığı, davacı tarafça emsal olarak sunulan mahkeme kararlarının, dava konusu uyuşmazlık ile ilgili olmadıkları, davacının itirazına mesnet markada yer alan “…” ibaresinin coğrafi kaynağa işaret etmesi nedeniyle markanın asli unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, “…” asıl unsurlu davacı markası ile “…” ibareli başvuru arasında iltibas bulunmadığının açık olduğu, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığı iddiasının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 18/06/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/07/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip