Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1651 E. 2021/879 K. 11.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/09/2019
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Marka ile İlgili YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/09/2019 tarih ve … K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … ile davalı Şirket tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin ilk olarak 08.01.2014 tarihinde …” unvanıyla kurulmuş olup, şirketin 15.08.2014 tarihinde … …. tarafından satın alınması üzerine, şirket unvanının 16.03.2015 tarihinde ….. Şti. olarak değiştirildiğini, müvekkilinin, dava konu marka üzerinde gerçek hak sahipliğinin bulunduğunu, davalı Şirketin yapmış olduğu başvurunun kötü niyetle yapıldığını, davalı şirketin kurucusu ve tek ortağı …’in müvekkilinin eski ortaklarından olduğunu, kendisinin haksız kazanç ve kar elde etmeye çalıştığını, müvekkili ile gerçekleştirilmiş projeleri sanki kendisi oluşturmuş gibi göstermesinin kötüniyetin başka bir sureti olduğunu ileri sürerek YİDK’nın 09.11.2018 tarih ve…. sayılı kararının iptali ile … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, her ne kadar, delil olarak sunulan görsellerde kullanılan logo ile başvuru konusu logo aynı olsa da, söz konusu logonun davacı şirket tarafından oluşturulmuş olduğunu ispatlar nitelikte herhangi bir belgeye itiraz ekinde rastlanmadığını, dava konusu “… …” ibaresinin “… … …” anlamına geldiğini, söz konusu ibarenin tek başına markasal ayırt edici niteliği bulunmadığını ve söz konusu ibare üzerinde tekel hakkı elde edilmesinin mümkün olmadığını, dava konusu markada ayırt ediciliği sağlayan unsurların şekil unsuru ve “…” ibarelerinin olduğunu, taraflarca ileri sürülen iddia, bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, taraflar arasında geçmişte bir ilişkinin bulunduğu görülmekle birlikte, başvuru konusu işaret üzerinde itiraz sahibinin hak elde ettiği hususu ispatlanamamış olduğundan, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde de yeterli bir kanaat oluşmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, “…. … …” markasında ayırt edici unsurun … ibaresi olduğunu, “…” veya “… …” ibarelerinin markasal anlamda herhangi bir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, müvekkilinin markanın tescilinde kötü niyetinden bahsetmenin söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu markada yer alan logonun bahsi geçen kişilerin … Org. A.Ş.’de çalıştıkları sırada meydana getirildiği, … … … ile ilgili görsellerde “… ….” olarak “….” ibaresinin yer aldığı, söz konusu logo, …,… çerçeve sözleşme imzaladıkları yurtdışı firmasına ait olsa da, organizasyonun “…” ve sonrasında “…..”. tarafından organize edildiği, dava konusu markada yer alan logonun düzenlenen 1., 2. ve 3. “… … …” isimli organizasyonlarında kullanıldığı, dolayısıyla davacının logosu üzerinde “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” bakımından gerçek hak sahipliği bulunduğu, her ne kadar davacının “….” ibaresi üzerinde dava konusu hizmetler bakımından gerçek hak sahipliği bulunmasa da, dava konusu markanın esas unsurunun bütüncül olarak logosu ve “…” ibarelerinden oluştuğu, logonun tüketicinin zihninde markanın esaslı unsurlarından birisi olarak yer alacağı hususları dikkate alındığında, davacının dava konusu marka üzerinde “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” bakımından gerçek hak sahipliği bulunduğu, “gerçek hak sahipliği” ile ilgili yapılan tespitler doğrultusunda, davacının … yıllarında düzenlenen … … … etkinliklerinde organizatör firma olduğu, dava konusu logosunu bahsi geçen organizasyonlarda kullanmış olduğu, davacının eski çalışanlarından …’in, davalı … kurarak, bu şirket üzerinden davacının gerçek hak sahipliği bulunan logoyu kullanarak dava konusu marka için başvuru yapmasının iyi niyetli olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne, YİDK’nın 09.11.2018 tarih ve…sayılı kararının iptaline, davaya konu… sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, bilirkişi raporunda çelişki bulunduğunu, asıl ibarenin …. olduğunun ve öncelik hakkının bulunmadığının belirtildiğini, dava konusu markanın ilk kez müvekkili tarafından kullanıldığını, davacının bu zirvenin organizatörü olduğunu, düzenleyicisinin …olduğunu, davacının düzenleyici dernekler adına hak talep edemeyeceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, 6769 sayılı SMK md. 6/3’e göre; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka ticaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir” hükmünü amir olduğunu, her ne kadar 6769 s. SMK’nın 7(1) maddesinde, “Bu kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir” düzenlemesi mevcut ise de yukarıda anılan hüküm, bu kuralın bir istisnasını oluşturmakta ve maddede sayılan koşullarda tescilsiz markalara koruma sağladığını, söz konusu madde kapsamında tescilsiz bir işaret üzerinde hak edilebilmesi için öncelikle tescilsiz işaretin markanın işlevine uygun biçimde kullanılmasının ve bu kullanımın Türkiye’de gerçekleşmesinin gerektiğini, dava konusu başvurunun tarihi 22/08/2017 olduğunu, davacı tarafın, … … … isimli organizasyonun…. yıllarında kendisi tarafından yapıldığını ve organizasyon tarihlerinde başvuru sahibi diğer davalı şirketin kurucusu …’in çalışanı olduğunu ileri sürdüğünü, bu kapsamda itiraz sahibi tarafından sunulan belgeler incelendiğinde, belirtilen yıllarda “… …” (… … …) isimli etkinliğe dair program görselleri sunulmuş olmakla birlikte, söz konusu görsellerde, etkinliği düzenleyenler kısmında “……” isimli derneklerin isim ve logolarının yer aldığı görülmekte olup, sunulan görsellerde düzenleyenler, destekleyenler ve sponsorlar kısımlarında davacı-itiraz sahibi şirkete rastlanmadığı, her ne kadar sunulan görsellerde kullanılan logo ile başvuru konusu logo aynı olsa da, söz konusu logonun davacı şirket tarafından oluşturulmuş olduğunu ispatlar nitelikte herhangi bir belgeye de itiraz eklerinde rastlanılmadığı, diğer taraftan, dava konusu “… …” ibaresi “… … …” anlamına gelmekte olup, söz konusu ibare, etkinliğin yapıldığı yeri ve konusunu gösteren, tek başına markasal ayırt edici niteliği bulunmayan bir ibare olduğu, başvuru konusu markada, ayırt ediciliği sağlayan unsurların şekil unsuru ve “…” ibareleri olduğu, davacı şirketin başvuru tarihinden önce bir hak elde ettiği yönünde bir sonuca ulaşmak için yeterli kanaat oluşturmadığı, taraflar arasında geçmişte bir ilişkisi bulunduğu görülmekle birlikte, başvuru konusu işaret üzerinde itiraz sahibinin hak elde ettiği hususu ispatlanamamış olduğundan, başvurunun kötüniyetle yapıldığı yönünde de yeterli bir kanaat oluşmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı tarafın dava konusu marka üzerinde “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” bakımından gerçek hak sahipliği bulunduğu, zira davacının 2014-2015-2016 yıllarında düzenlenen … … … etkinliklerinde organizatör firma olduğu, diğer taraftan davacı Şirketin eski çalışanlarından …’in, davalı … kurarak, bu Şirket üzerinden dava konusu marka için başvuru yapmasının iyi niyetli olmadığı anlaşılmakla, davalı Şirket ve davalı … vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … ile davalı Şirket vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılardan ayrı ayrı alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalılar tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davalılardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 11/06/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/06/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip