Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1600 E. 2021/1002 K. 02.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2019
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetten Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat, Cezai Şart Alacağı

Taraflar arasında görülen davada Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 31/05/2019 tarih ve … K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirkette davalı gerçek kişilerin imzalamış oldukları hizmet sözleşmesi ile 1993 yılından itibaren çalışmaya başladıklarını, davalı …’nın görevinin elektrik teknisyeni, davalı …’nın görevinin ise teknik ressamlık olduğu, …’nın 23 yıl süreyle çalıştıktan sonra 26/03/2016 tarihinde, davalı …’nın da aynı şekilde 12/02/2016 tarihinde kendi istekleri ile işten ayrıldıkları, ancak anılan davalıların istifalarının hemen ardından diğer davalı Şirkette çalışmaya başladıklarını, 2014 yılında kurulan davalı Şirketin faaliyete başladıktan kısa bir süre sonra davalı …’nın bu şirkete hissedar olduğunun tespit edildiğini, müvekkili şirkete ait tasarımları kopyalayarak bu şirket altında üretip sattıklarını, davalı …’nın çalıştığı dönemde aynı iş kolunda çalışan şirkete ortak olarak hukuka ve imzaladığı hizmet sözleşmesine aykırı hareket ettiğini, müvekkili Şirketin kilit personellerinden iki tanesinin birbiri ardına istifa ederek müvekkili ile rakip olan davalı Şirkette çalışmaya başlamalarının, bu esnada davalılardan …’nın davalı Şirkete ortak olmasının hayatın olağan akışı dahilinde mümkün olmadığını ileri sürerek, tüm davalıların haksız rekabette bulunduklarının tespitine ve menine, davalıların haksız rekabet eylemi nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat ile 20.000,00 TL manevi tazminatın haksız rekabet eyleminin başladığı günden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalıların rekabet yasağına aykırı davranışları nedeniyle davalı …’dan 57.727,70 TL ve davalı …’dan da 45.977,90 TL’nin temerrüt tarihi olan 18/03/2017 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkilleri …’nın ve …’nın işten ayrılma sebebinin, davacı şirkete sonradan atanan müdürün baskıları ve iş koşullarının çalışılamaz hale gelmesi olduğunu, kendilerinin iş koşullarında değişiklik yapma taleplerinin davacı şirket tarafından kabul görmediğini ve bu sebeple işten ayrıldıklarını, müvekkillerinin, davacı Şirkette çalıştıkları dönemde hiç bir zaman davacı şirkete zarar verecek şekilde ticari sırlara vakıf olmadıklarını, müvekkillerinin meslekleri, davacı firmadaki pozisyonları, davacı firmanın ürettiği ürünler ve müşteri çevresi bakımından davalıların davacıyı zarara uğratacak eylemlerinin olmadığını, bu nedenle rekabet yasağına aykırı bir davranışta bulunmadıklarını, müvekkili …’nın davacı şirketten ayrıldıktan sonra dava dışı şirkette çalıştığını ve doğrudan davalı şirkette çalışmaya başlamadığını, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer ve konu bakımından sınırlandırılmaması dolayısıyla hukuka aykırı ve geçersiz olduklarını, dava dilekçesinde mülkiyeti davacıya ait tasarımların aynen kopyalanarak üretilip satıldığı ifade edilmiş ise de bu iddiaların mesnetsiz olduğunu, haksız rekabetin de bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının somut olarak müşteri kaybına uğradığı ve davalı şirket tarafından piyasaya sunulan ürünlerin davacı şirkete ait ürünlerle iltibas oluşturacak mahiyette olduğu hususlarının ispat edilemediği, davalı şahısların davalı şirkette çalışmak ve davalı şirketin de davalı şahısları bünyesinde çalıştırmak suretiyle, davalı şahısların davacı nezdindeki çalışmaları sırasında öğrendikleri gizli ve ticari bilgiler ile tasarımların kopyasını davalı Şirkete verdikleri yönündeki iddiasının incelenmesinde ise, somut olarak bu hususun ispatına ilişkin herhangi bir belge sunulamadığı, davacının haksız rekabete ilişkin taleplerinin ispat edilemediği, rekabet yasağı yönünden ise taraflar arasında imza edilmiş rekabet yasağı sözleşmelerinde işlerin türü bakımından, anılan yasa hükmüne uygun şekilde bir sınırlama getirilmediği ve tarih yazılı rekabet yasağı sözleşmelerinde … ve … Bölgeleri denilmekle yer bakımından getirilen sınırlamanın hakkaniyete aykırı olduğu, belirleyici mahiyette olmadığı, konu itibariyle de geçerli bir sınırlama içermeyen sözleşmenin davalı şahısların mesleki faaliyetini sürdürmesini bütünü ile engelleyebilecek nitelikte bulunduğu, davalı şahısların davacı nezdindeki iş akitlerini kanunun kendilerine tanıdığı hak çerçevesinde feshettiklerinin anlaşılması ve fakat davalı şahısların davacı nezdindeki çalışmaları sırasında davacı şirketin müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edindiklerinin ve bu bilgilerin kullanılmasının davacı şirketin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olduğunun ispat edilememesi karşısında da rekabet yasağı sözleşmesi uyarınca davacının herhangi bir talepte bulunamayacağı, zira, sadece aynı sektörde başka bir firmada işe girmenin başlı başına haksız rekabet doğurmayacağı, aksi durumun Anayasa’nın çalışma özgürlüğü ilkesine aykırılık teşkil edeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, bilirkişi raporu ile dosyaya sundukları uzman görüşü arasında ciddi şekilde çelişkiler bulunmakta iken, ilk derece mahkemesince, bu çelişkinin giderilmesine yönelik yeni bir heyetten rapor alınmaksızın eksik incelemeye istinaden hatalı karar verildiğini, kök ve ek rapordaki hesap hatalarına dair yeni bir heyetten rapor alınması gerekirken, bu eksiklik giderilmeksizin yanlış hesaplamaya dayanılarak verilen kararın hatalı olduğunu, davalıların müvekkili sırlarına ulaşma imkânı olup olmadığına dair herhangi bir tahkikat yapılmadığını, tanık deliline dayanmalarına rağmen dosyada tanık dinlenmeksizin ve konumları, iş tanımları da dikkate alınarak taşıdıkları ticari sır ve hassas bilgiler nedeni ile davalıların müvekkili şirkete zarar vermiş olup olmadıklarına dair sektörde uzman bir bilirkişiden ayrıca bu yönde bir rapor alınmaksızın eksik tahkikat ile karar verildiğini, herhangi bir hukuki dayanağı olmaksızın rekabet yasağı sözleşmelerinin geçersiz olduğu sonucuna varıldığını, rekabet yasağına dair davalı imzalarına havi sözleşmelerin geçerli olduklarını, hem rekabet yasağı hükümlerinin tamamen geçerli, hem de davalıların eylemlerinin tipik bir haksız rekabet örneği olmasına rağmen, ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı şekilde davayı reddettiğini, rekabet yasağına dair sözleşmelerin eski Borçlar Kanunu döneminde akdedildiğinin gözden kaçırıldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1- Dava, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat ile rekabet yasağı sözleşmesine dayalı cezai şart alacağı istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı tarafça, davalıların kendisine karşı haksız rekabette bulunduklarının ileri sürüldüğü, bu iddianın dayanağını davalı gerçek kişilerin davacı nezdindeki işlerinden ayrılmalarından hemen sonra müvekkili ile rekabet halindeki diğer davalı şirkette çalışmaya başlamaları ve davalı …’nın bu şirkete ortak olması, davalı gerçek kişilerin daha müvekkili Şirkette çalıştıkları dönemde davalı Şirketle anlaştıkları, mülkiyeti müvekkiline ait tasarımların kopyalanarak davalı Şirket tarafından satılması, müvekkili Şirketin imalat ve ticaret sırlarının davalılarca kullanılması hususlarının oluşturduğu, davalı gerçek kişilerin, davacı nezdindeki işlerinden ayrıldıktan sonra davacı ile rekabet halindeki diğer davalı Şirkette çalışmaya başlamalarının tek başına haksız rekabet oluşturmadığı, bunun dışındaki davacı iddialarının ise ispat edilemediği, buna göre haksız rekabet iddiası yönünden ilk derece mahkemesince ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, somut olay açısından haksız rekabet bulunup bulunmadığının hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenebilecek olması karşısında, uzman görüşü ile bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için ayrıca bir bilirkişi incelemesine gerek olmadığı, yukarıda açıklanan nedenlerle davacı tarafça sunulan Uzman görüşündeki haksız rekabete ilişkin değerlendirmelerin Dairemizce yerinde görülmediği anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı taraf, davalı gerçek kişiler tarafından rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranıldığını da ileri sürerek, rekabet yasağı sözleşmesindeki cezai şartın davalılardan tahsilini talep etmiştir.

Davacı ile davalı … arasında imzalanan 21.10.2007 tarihli rekabet yasağı sözleşmesinin 3/b. maddesinde, “İşten ayrılan işçi ayrılma tarihinden itibaren 5 yıl süre ile … ve … çevresinde işverenin faaliyet konusuna giren hiçbir işte çalışmayacak, bu alanda çalışan işyeri kurmayacak, bu alanda çalışan işyerlerine ortak olmayacaktır. İşçi bu sözleşme şartlarına aykırı davrandığı takdirde işverene, son aylık brüt ücretinin 10 katı tutarında tazminat ödemeyi peşinen kabul ve taahhüt eder.” düzenlemesi mevcuttur. Aynı hüküm, davacı ile davalı … arasında imzalanan 18.10.2007 tarihli rekabet yasağı sözleşmesinde de yer almaktadır.
Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4. maddesi uyarınca, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır. Somut olayda taraflar arasında imzalanan iş akdinin TBK’nın yürürlük tarihinden önce olmasına rağmen davalıların, davacı iş yerinden 26.03.2015 ve 12.02.2016 tarihinde ayrıldıkları anlaşıldığından dava konusu olaya, davalının ayrılma tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun uygulanması gerekmektedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin…. Karar sayılı ilamı da aynı yöndedir.)
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin 444. maddesinde; fiil ehliyetine sahip olan işçinin işverene karşı sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten , özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunları dışında rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, aynı maddenin 2. fıkrasında ise rekabet yasağı kaydının ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları yada işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması işverenin önemli bir zararına zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. Rekabet yasağına aykırılıktan söz edilebilmesi için davacının zararının mutlak olarak doğması gerekmeyip zarar doğması ihtimalinin bulunması yeterlidir.
Aynı Yasa’nın 445. maddesinde de, rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı, aynı maddenin 2. fıkrasında ise, hâkimin, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabileceği belirlenmiştir. Burada hakime aşırı nitelikteki rekabet yasağının kapsamını veya süresini sınırlama yetkisi verilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmelerinde, TBK’nın 445. maddesinde belirtilen süre sınırlamasına uyulmadığı, coğrafi sınırı olarak … ve … Bölgelerini kapsadığı, öte yandan konu bakımından da, davacı Şirketin faaliyet konusuna giren hiçbir işte çalışılamayacağının öngörüldüğü, bu hali ile sözleşmelerin zaman, yer ve işlerin türü bakımından aşırı oldukları açıktır. Dairemizce kapsam bakımından aşırı nitelikte kabul edilen rekabet yasağına TBK’nın 445/2. maddesi gereğince müdahele edilerek rekabet yasağı sözleşmesi kapsamının, davalıların davacı şirketle aynı ilde aynı alanda faaliyet gösteren şirkette, davacı Şirketteki çalıştığı pozisyonlarla aynı veya benzer pozisyonda çalışması ve iş akdinin sona ermesinden sonra iki yıl süre ile sınırlı bulunması olarak belirlenmiştir.
Bu kapsamı itibariyle rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olduğu kabul edilerek yapılan değerlendirmede ise davalıların, davacının işlerine, üretim süreçlerine, teknik bilgilerine ve müşteri bilgilerine vakıf olabilecek pozisyonda çalıştıkları, davalı …’nın davacı şirketteki görevinden ayrılmasından itibaren iki yıl dolmadan, davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren diğer davalı Şirkette çalışmaya başladığı, davalı …’nın ise şirkete ortak olduğu, aksi savunulmadığından davacı şirkette çalıştıkları pozisyona benzer pozisyonda çalışmaya başladıklarının kabulünün gerektiği, davalı gerçek kişilerin çalışmaya başladıkları şirketin de davacı ile aynı ilde faaliyet gösterdiği, bu kapsamda TBK’nın 445/2. maddesince verilen yetki doğrultusunda kapsamı belirlenen rekabet yasağı sözleşmesine, davalı gerçek kişilerin aykırı davrandıkları kanaatine varılmıştır.
Davalılar tacir olmadıklarından, TTK’nın 22. maddesi somut olaya uygulanamayacak olup, somut olaya uygulanması gereken TBK’nın 182. maddesine göre taraflar cezai şartın miktarını serbestçe belirleyebilirler, ancak hakim aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.Tarafların mali ve sosyal durumları, asıl borcun ifa edilmesi halinde davacının elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul ve adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı fayda dikkate alındığında, taraflar arasında kararlaştırılan son aylık brüt ücretin 10 katı tutarında cezai şart miktarının fahiş olduğu, cezai şarttan bir miktar hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Dairemizce aylık maaş tutarları gözetilerek davalı … yönünden 20.000, 00 TL, davalı … yönünden ise 15.000,00 TL’lik cezai şart miktarı hak ve nasafet ilkesine uygun bulunarak, bu miktar cezai şart alacağının davalılardan alınmasına karar verilmiş, TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca dava konusu işin davalılar yönünden de ticari iş olması nedeniyle hüküm altına alınan alacağa talep doğrultusunda avans faizi işletilmiştir. Yargıtay 11. HD.nin 24/09/2019 tarih ve … sayılı bir kararında da belirtildiği üzere takdiri indirim yapılması durumunda davalılar lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine de hükmedilemez.
HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM :1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2019 gün ve …. K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile 20.000,00 TL cezai şart alacağının temerrüt tarihi olan 18.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin cezai şart alacağı talebinin REDDİNE,
4-15.000,00 TL cezai şart alacağının temerrüt tarihi olan 18.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin cezai şart alacağı talebinin REDDİNE,

5-Tüm davalılar yönünden haksız rekabetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat taleplerinin REDDİNE,
6-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 2.390,85 TL. nispi karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 2.283,34 TL harcın mahsubu ile bakiye 107,51 TL’nin davalılar … ve …’dan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, davalı … yönünden kabul edilen miktar üzerinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre tayin ve tespit olunan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin, davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, davalı … yönünden kabul edilen miktar üzerinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre tayin ve tespit olunan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin, davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,

9-Cezai şart alacağından takdiri indirim yapılması nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği gözetilerek bu yönden davalılar … ve … lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
10-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından ve Dairemizce bu yönden verilen ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf itirazları reddedildiği gibi istinaf eden davacı aleyhine hüküm kurulamayacağından, haksız rekabet nedeniyle reddedilen maddi tazminat yönünden ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre tayin ve tespit olunan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
11-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından ve Dairemizce bu yönden verilen ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf itirazları reddedildiği gibi istinaf eden davacı aleyhine hüküm kurulamayacağından, haksız rekabet nedeniyle reddedilen manevi tazminat yönünden ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre tayin ve tespit olunan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalılara verilmesine,

12-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 36,00 TL ilk masraf, 3.000,00 bilirkişi ücreti, 401,90 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 62,30 TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 3.500,20 TL’nin, takdiren 1/2’sinin cezai şart alacağına ilişkin dava yönünden yapıldığının kabulü ile hesaplanan 1.750,10 TL.’ye, 2.283,34 TL peşin harç tutarı eklenerek toplam 4.033,44 TL.’nin davalılar … ve …’dan müştereken alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
13-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
14-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
15-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
16-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/07/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/07/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip