Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1577 E. 2021/864 K. 11.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/09/2019
NUMARASI : …
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/09/2019 tarih ve ….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin …. sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun ilanına davalı Şirket tarafından “…” asıl unsurlu markalara dayalı olarak itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığınca, davalı Şirket adına tescilli … sayılı “… …+…” ibareli marka müvekkili başvurusu arasında iltibas tehlikesinin bulunduğu gerekçesiyle başvurunun reddine karar verildiğini, müvekkilinin bu karara yaptığı itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin kurulduğu 2013 yılından bu yana sigortacılık alanında hizmet verdiğini, aynı zamanda unvanı olan “… …” ibaresini markasal olarak kullandığını….sayılı marka tescillerinin bulunduğunu, müvekkilinin başvurusu ile redde mesnet gösterilen markanın birbirinden farklı olduklarını, markalar arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, müvekkilinin markasının sigortacılık hizmetlerinde, redde mesnet markanın ise eğitim hizmetlerinde kullanıldığını, her iki hizmetin alıcısının da bilinçli tüketici olduğunu, dolayısıyla markaları karıştırmayacaklarını, müvekkilinin marka başvurusuna itiraz eden davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin SMK’nın 6/6 anlamında “…” ibaresi üzerinde hak sahibi olduğunu ileri sürerek…. sayılı kararının iptaline, başvurunun tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, redde mesnet …. sayılı markanın da bulunduğu toplam 95 markanın, … …… müvekkili tarafından devralındığını, davalının devreden şirket ile aralarındaki idari/ekonomik bağlantı nedeniyle markanın müvekkiline devredildiğinden haberdar olmamasının mümkün olmadığını, bu nedenle hakkını kötüye kullanan tarafın davacı olduğunu, taraf markaları arasında iltibas yaratacak şekilde benzerlik bulunduğunu, savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraf markalarının 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca iltibasa sebebiyet verebileceği, bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için SMK’nın 6/5. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise uyuşmazlık konusu markalar açısından davalı tarafından tanınmışlığa ilişkin deliller sunulmadığı gibi davacının başvurusunun, davalı markası açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği ispatlanamadığından dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı, davacının başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut verilerin dosya kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, taraflara ait markaların SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzer olmadıklarını, aksi yöndeki mahkeme değerlendirmesinin hatalı olduğunu, müvekkili başvurusuna yeterli ayırt ediciliğin sağlandığını, nitekim dosyada mevcut bilirkişi raporunda da bu hususun tespit edildiğini, markalar arası benzerlik değerlendirmesinde hedef tüketici kitlesinin dikkat ve bilinç düzeyinin dikkate alınmasının gerektiğini, somut olayda da markaların hitap ettikleri tüketicilerin yüksek seviyede bir algı ve ayırt etme gücüne sahip olduklarından ve markalarla sunulan hizmetler nitelikli hizmetler olduklarından markaların karıştırılmayacağını, müvekkilinin ticaret unvanının esas unsurunun “… …” olması sebebi ile SMK’nın 6/6. maddesi uyarınca dava konusu başvurunun tescil edilmesinin gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacının 21.09.2017 tarihinde …. sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 36. sınıf hizmetlerin yer aldığı, başvurunun ilanına davalı Şirket tarafından “…” asıl unsurlu markalara dayalı olarak başvuruya itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından… sayılı “…….+…” ibareli marka ile dava konusu başvuru arasında karıştırılma tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle itirazın kabulüne ve başvurunun reddine karar verildiği, davacı tarafından bu karara yapılan itirazın ise YİDK’in 24.10.2018 tarih,… sayılı kararıyla reddedildiği, YİDK kararının davacıya 26.10.2018 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Görüldüğü üzere iki aylık hak düşürücü süre içinde açılan işbu davanın konusu, davacıya ait ….sayılı başvuru ile redde mesnet … sayılı marka arasında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığıdır. Bu itibarla, davacının başvuru üzerinde SMK’nın 6/6 maddesi uyarınca hak sahibi olup olmadığının eldeki davada tartışılması mümkün değildir. Zira, YİDK kararının iptaline yönelik işbu davada, YİDK kararında değerlendirilmeyen hususların tartışılması mümkün değildir.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru, “…” ibaresinden oluşmaktadır. Başvuruda “…” ibaresi yeşil renk ile yazılmış, bu ibarenin hemen yanında daha küçük şekilde turuncu renklerle yazılmış “…” kelimesine ve en altta ise “güven doğasında var” şeklinde slogan ibarelerine yer verilmiştir. Redde mesnet marka ise “… …..+…” ibarelidir. Markada yeşil tonlarının hakim olduğu bir kompozisyonda üstte kalem gövdesi ile oluşturulmuş bir ağaç figürüne yer verilmiştir. Bu şeklin altında ise büyük şekilde yazılmış “…” ibaresi, bu ibarenin altında ise sırasıyla “…”, “bir … … …”, “…” ibareleri bulunmaktadır. Taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresi, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21.01.2020 tarih….karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere düşük seviyede ayırt ediciliğe sahiptir. Öte yandan, başvuru konusu işaretin, davalı şirketin redde mesnet markasında bulunan mesajı ifade etmediği gibi aksine davacı başvurusuna konu “… …” ibaresinde, tamamen davacı şirketin iştigal konusuna yollama yapılmaktadır. Davalı Şirket markasıyla işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsur da dava konusu başvuruda yer almamaktadır. Tüm bu hususlarla beraber başvuru kapsamındaki 36. sınıf hizmetlerin hitap ettiği ortalama düzeydeki tüketici kesiminin dikkat ve özen düzeyi de gözetildiğinde, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama tüketiciler nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21.01.2020 tarih,… karar sayılı ilamında da benzer değerlendirmeler yapılmış ve “… …” ibareli marka ile “…” asıl unsurlu markalar arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı kabul edilmiştir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Her ne kadar davacı tarafça, dava konusu başvurunun tescil işlemlerinin devamına karar verilmesi talep edilmiş ise de HGK’nun 22.03.2017 tarih,…. sayılı ilamında da açıklandığı üzere mahkemelere tescil isteminin kabulü ya da reddi yönünde tanınmış bir yetki bulunmadığından ve tescil işleminin idari nitelikte bir işlem olup Kurul kararının kabulüne bağlı doğal bir sonuç olduğundan bu talep yerinde görülmemiş, anılan talep ayrı bir dava olarak nitelendirilemeyeceğinden bu talebin reddi nedeniyle davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/09/2019 gün ve …. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın Kabulü ile … YİDK’in 24.10.2018 tarih, ….sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davacı vekilinin, marka başvurusunun tescil işlemlerinin devamına yönelik talebinin reddine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL. maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90 TL. harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-HGK’nun 22.03.2017 tarih, ….. sayılı ilamında açıklandığı üzere tescil işleminin devamına yönelik talep ayrı bir dava olmadığından bu talebin reddi nedeniyle davalılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 255,50 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 63,30 TL olmak üzere toplam 2.118,80 TL yargılama gideri ve 35,90.TL peşin harç, 35,90.TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.190,60 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 11/06/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/07/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip