Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1524 E. 2021/943 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2019
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10/07/2019 tarih ve…. K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar ile davalılar …., …., …, … ve … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili, müvekkili … Şirketinin … … sektöründe faaliyet gösterdiğini, diğer müvekkili … A.Ş.’nin, bu şirketin iştiraki olup, ürettiği … maddeleri Türkiye’de pazarladığını, davalılardan … … … A.Ş.’nin aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, şirketin çoğunluk paylarının 2011 yılında diğer davalı … … Ltd. tarafından edinildiğini ve bu pay edinimini müteakiben Türkiye’deki pazar payını artırmak amacıyla çeşitli girişimlerde bulunduğunu, davalılardan …’ın müvekkil şirketin eski pazarlama ve satıştan sorumlu genel müdür yardımcısı olduğunu, 2012 yılının ikinci yarısında, müvekkil şirketle hizmet sözleşmesi sürerken, … … … Ltd. nezdinde genel müdürlük görevini yürütmeye başladığını, müvekkili şirketin ticari sır niteliğindeki bilgilerini davalı şirketlerin kullanımına sunduğunu, davalılar … ve …’in müvekkili … A.Ş.’nin müşterileriyle, iş ortaklarıyla ve çalışanlarıyla temasa geçerek, bu kişileri davalı şirketlerin saflarına çekmeye çalıştığını, 01.01.2012 tarihinden hizmet sözleşmelerinin bitimine değin, gerçek kişi davalıların müvekkili şirketle olan hizmet sözleşmeleri devam etmesine rağmen, davalı şirketlere hizmet ettiklerini, bu dönemde kendilerine ödenen maaşlar, vergi ve SGK giderleri ve telefon ücretleri toplamının 356.543,66 TL olarak hesaplandığını, ayrıca … ve …’e istifa ederek şirketten ayrılmalarına rağmen, toplam 46.384,28 TL kıdem tazminatının ödendiğini, toplam zararın 402.927,94-TL’ye ulaştığını ileri sürerek, davalıların eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, her bir davalının müteselsilen 402.927,94-TL tutarında manevi tazminata mahkûm edilmesine, haksız rekabetin başladığı 01.01.2012 tarihinden, davalıların hizmet sözleşmesinin noktalandığı tarihe değin, müvekkili şirketçe gerçek kişi davalılara ödenen 402.927,94 TL TL’lik tutarın müteselsilen tazminine, davalı … … … A.Ş.’nin 01.01.2012 gününden, dava tarihine kadar olan dönemdeki elde ettiği ciroya ve müvekkil şirketten sızdırılan bilgi ve….. karşılık olarak şimdilik 20.000 TL maddî tazminatın tahsiline, hüküm özetinin ilanına ve davalı … … … A.Ş.’nin internet sitesinde bir ay boyunca yayımlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 24.07.2014 tarihli talep açıklama dilekçesinde, her bir davacı yönünden taleplerini ayırarak, müvekkili … için 30.000 TL manevi, 10.000 TL maddi tazminatın, davacı …. için 70.000 TL manevi, 402.927,94 TL haksız rekabetin sürdüğü dönem boyunca davalı gerçek kişilere ödenen ücretler ve 10.000 TL haksız rekabetten kaynaklı maddi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, 04/04/2018 havale tarihli ıslah dilekçesi ile müvekkili … için talep edilen 10.000 TL maddi tazminat miktarını 469.979,30 TL’ye yükseltmiş, 22.01.2019 tarihli ikinci ıslah dilekçesi ile hükmedilecek tutarlara haksız rekabetin başladığı 01.01.2012 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasını talep etmiştir.
Davalı … … … A.Ş. vekili, davacı … … Firmasının dava açmasında hukuki menfaatinin bulunmadığını, müvekkilinin yabancı yatırımcılar ile birleşmesi sonrasında ithalat ve satış faaliyetine son verdiğini, 2011 yılı Mart ayında Eskişehir İli … İlçesinde … madde üretim ve depolama fabrikası inşaatına başladığını, davalı şahısların müvekkili nezdinde çalışmaya başladıkları 2012 Temmuz ayı itibariyle belirtilen … madde üretim ve depolama fabrika inşaatının sadece 1/3’lük kısmının (depo inşaatı) tamamlanmış olduğunu, inşaatın halen devam ettiğini, davacıların müşterileri ile ticari bir ilişkiye girilmediğini, müvekkilinin davalı şahısları istihdam etmesindeki tek gayesinin, … sektöründe tecrübeli personel ile çalışmak istemesi olduğunu, ticari sırların müvekkiline aktarılması gibi bir amacın söz konusu olmadığını, … ile …’ın 24.04.2012 tarihinde fesih bildirimi yaparak davacı ile olan iş akitlerini 8 haftalık ihbar süresi sonunda (18.06.2012 tarihinde) geçerli olacak şekilde sonlandırdığını, müvekkilinin söz konusu şahıslarla iş ilişkisinin 01.06.2012 tarihi itibariyle başladığını, davacıların kendi kanuni mükellefiyeti gereği işçisine ve ilgili kurumlara yaptığı ödemeleri müvekkilinden “zarar” adı altında talep etmesinin hukuka uygun olmadığını, davacıların manevi zarar talebinin de yerinde bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … … Ltd. vekili, müvekkilinin Hindistan yasaları uyarınca kurulduğunu, davalı … … … A.Ş.’nin hiçbir zaman hissedarı olmadığını, Türkiye içerisinde doğrudan veya dolaylı hiçbir yatırımının bulunmadığını, müvekkili hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddinin gerektiğini, davacı tarafın iddialarının gerçek dışı ve temelsiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı gerçek kişiler vekili, müvekkillerinin davacılardan … A.Ş.’de uzun süre çalıştıklarını, 10/08/2010 tarihinde davacı şirketin yönetiminde değişiklik olduğunu, bu tarihten itibaren işyerinde devamlı surette ve giderek artan huzursuzluklar yaşanmaya başladığını, müvekkillerinden … ile …’ın bu nedenle 24.04.2012 tarihinde, haklı nedenle işten ayrıldıklarını, davacı şirket tarafından kendilerine ödeneceği belirtilen kıdem tazminatlarının ödenmediğini, bu amaçla itirazın iptali davası açıldığını, dava dilekçesinde müvekkilleri tarafından gerçekleştirildiği iddia edildiği gibi herhangi bir işlemlerinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacı …. nezdinde hizmet sözleşmesiyle çalışmakta olan davalılardan … ve …’nın 13.07.2012, … ve …’in 01.06.2012 tarihinden itibaren, davalı İnci … … A.Ş.’nde işe başladıkları, dosyaya sunulan ve davalılarca varlığı inkar edilmeyen elektronik posta yazışmalarından, … dışındaki davalıların, davacı ile hizmet akitleri devam ederken, davalı … …. Ltd’nin iştiraklerinden olan … … … A.Ş.’nin faaliyete geçirilmesi konusunda, … … ….. Ltd.’nin yetkilileriyle çeşitli yazışma ve toplantılar yaptıkları, yazışmalar kapsamında İnci … … A.Ş.’nin Türkiye’deki pazar payının artırılması konusunda çeşitli görüş ve önerilerde bulundukları, davacı firmadan ayrılıp … … … A.Ş.’nde çalışmaya başlayacakları tarihleri ve pozisyonları planladıkları, bu kapsamda … Yetkilisi tarafından davalı …’a gönderilen 12.04.2012 tarihli e-posta mesajında, davalılara yapılacak ödeme için banka bilgilerinin talep edildiği, davalı … tarafından gönderilen e-posta mesajında banka hesap numarasının ve yapılacak ödeme tutarlarının bildirildiği, dosyaya sunulan banka hesap ekstrelerinden … … A.Ş. tarafından … … ve …’a T. … A.Ş. nezdindeki hesaplara para yatırıldığı, davalılardan …’in bu toplantı ve çalışmalara katıldığına dair dosyaya herhangi bir bilgi ve belgenin sunulmadığı, adı geçenin …’tan ayrılarak 01.06.2012 tarihinde … … … A.Ş.’nde çalışmaya başladığı, bu davalının eyleminin iş ve çalışma hürriyeti kapsamında değerlendirilmesinin gerektiği, davalı … … A.Ş’nin büyük hissedarı konumunda olan … … …. firmasının, davalı … … Ltd.’nin iştiraki olduğu, bunun yanı sıra davalılar …, …, … ve …’in, davacı … ile yaptığı hizmet sözleşmeleri ile eki taahhütnamelerde, işverenin yazılı müsaadesi olmaksızın iş saatleri içinde veya dışında başka bir işverene ait işyerinde çalaşamayacağı, şirkete ait gizlilik içeren veya ticari sır niteliğindeki bilgileri 3. şahıslara ifşa etmeyeceği, haksız rekabet ortamı yaratacak çalışmalarda bulunmayacağı düzenlemesine yer verildiği, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle kusurun ağırlığına göre, davacı … firması yönünden takdiren 20.000 TL manevi tazminat talebinin yerinde olduğu, haksız rekabetin başladığı 01.01.2012 tarihinden itibaren davalıların hizmet sözleşmesinin noktalandığı tarihine değin, davacı tarafından davalı gerçek kişilere ödenen 402.927,94 TL’lik tutarın maaş, gelir vergisi, SGK pirimi ve kıdem tazminatından oluştuğu, kıdem tazminatı olarak ödenen 46.384,20 TL’lik kısmın İş Mahkemesinde dava konusu edilmesinin gerektiği, diğer ödemelerin ise davalıların çalışmalarının karşılığı olup, iş akdinin sona erdiği tarihe kadar davalıların işe gelmediği, işlerini aksattığı yönünde herhangi bir tespitin bulunmadığı, davacılar vekilinin kar kaybına yönelik talebiyle ilgili olarak davalı … … … A.Ş.’nin 2011 yılında herhangi bir ticari faaliyetinin olmadığı, 2012 yılında net satış tutarının 3.058.187 TL, 2013 yılında 13.213.637 TL olduğu, davacı … firmasının net satış tutarlarının 2011 yılında 145.124.821 TL, 2012 yılında 101.622.737 TL, 2013 yılında 168.666.661 TL olduğu, davacı … ve davalı … … … A.Ş.’ne ait ticari defterler üzerinden yapılan incelemede, daha önce … müşterisi iken 30.06.2012-31.12.2012 tarihleri arasında … … … A.Ş.’nden mal alımı yapan 19 adet firmanın toplam alış miktarının 3.221.242 TL olduğunun tespit edildiği, hal böyle olmakla birlikte … A.Ş. ve … İnş. Ltd. Şti. dışındaki firmaların aynı dönemde … ile çalışmaya devam ettikleri, alım tutarlarının 30.06.2012 tarihi dönemi öncesindeki tutarlara yakın olduğu, her ne kadar bilirkişi raporunda haksız rekabet nedeniyle davacının uğradığı kay kaybının (3.221.242,65 TL x %14,59) = 469.979,30 TL olduğu hesaplanmış ise de, hesaplamaya dahil edilen 19 şirketten sadece 5 adediyle ilgili olarak davacı vekiline kar kaybı iddiasında bulunduğu, diğer 14 adet şirketle ilgili olarak ciro kaybı iddiasının ileri sürülmediği, davacı vekiline 20.09.2013 havale tarihli dilekçesinde yer alan şirketlerden…… ise 30.06.2012-31.12.2012 döneminde … ile çalışmaya devam ettikleri, alım tutarlarının 30.06.2012 öncesindeki tutarlara yakın olduğu, bu durumda bu firmalarla ilgili olarak davacının ciro kaybı iddiasının yerinde olmadığı, bu firmaların davacı ile ticari ilişkilerinin yıllara sari olarak artış gösterdiği yönünde de bir tespitin yapılmadığı, davacı vekiline 20.09.2013 tarihli dilekçede belirttiği şirketlerden sadece … A.Ş’nin davacı ile olan ilişkisini keserek davalı … … A.Ş’den mal alımı yaptığı, mal alım tutarının 315.303,60 TL olduğu, bilirkişi raporunda saptanan %14,59 karlık oranı üzerinden davacının ciro kaybının (315.303,60 TL x %14,59) = 46.002,79 TL olabileceği anlaşılmakla davacının ciro kaybına yönelik talebinin kısmen yerinde olduğu, davacı vekilince müvekkili … A.Ş’nin … firmasının kontrolü altında, bağlı şirket olduğunun iddia edilmesine karşın, 18.03.2011 tarihli ….. örneğine göre davacı … ortakları arasında …’in yer almadığı, ayrı bir tüzel kişiliği olan … firmasının, …’a karşı yapılan haksız rekabet eylemlerinden ne şekilde zarara uğradığının kanıtlamadığı gerekçesiyle davacı … tarafından açılan davaların reddine, davacı …. tarafından açılan davada, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi talebi bakımından davalı … hakkında açılan davanın reddine, davalılar …, … ve …’ın davacı ….. çalıştığı dönemdeki faaliyetlerinin bir bütün olarak haksız rekabet oluşturduğunun tespitine ve men’ine, hüküm özetinin ilanına, gerçek kişi davalılardan 01/01/2012 tarihinden hizmet akdinin sona erdiği tarihe kadar yapılan tüm ödemelerin tahsili talebinin reddine, ciro kaybına ve manevi tazminata bağlı olarak davalı … hakkında açılan davanın reddine, diğer davalılara yönelik talebin kısmen kabulü ile 46.002,79 TL maddi tazminatın diğer davalılardan tahsiline, alacağın 36.0002,79 TL’ne 14/04/2018 ıslah tarihi itibariyle yasal faiz uygulanmasına, yine 20.000,00 TL manevi tazminatın diğer davalılardan tahsili ile davacı …’a ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin davalı … … … A.Ş.’nden TTK.’nın 58/1. maddesi uyarınca haksız rekabet eylemleri neticesinde elde ettiği tüm kazancı, kar kaybı olarak talep ettiğini, mahkemece bu konuda bilirkişi raporundaki hesaba rağmen müvekkilinin birkaç müşteriye ilişkin talepte bulunduğu sonucunun çıkarılarak yazılı şekilde hesap yapılmasının hatalı olduğunu, yine mahkemece belirsiz alacak davalarının kısmi dava, talep sonucunu belirttikleri 04.04.2018 tarihli dilekçelerinin de ıslah dilekçesi olarak nitelendirilmesi suretiyle, 22.01.2019 tarihli ıslah dilekçelerinin değerlendirme dışı bırakıldığını ve sonuçta tüm kar kaybı talepleri yönünden 01.01.2012 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmemesinin hatalı olduğunu, davalı gerçek kişilerin müvekkili ile iş akitleri devam ederken diğer davalılar yararına çalıştıkları halde, tüm ödemelerini müvekkilinden aldıklarını, dolayısıyla TTK.’nın 58/1. maddesi uyarınca davalı gerçek kişilere müvekkili şirketçe yapılan tüm ödemelerin talep edilmesinin haklı olduğunu, mahkemece davalı gerçek kişilere yapılan hoş geldin ödemelerinden dahi daha az miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin haksız bulunduğunu, ayırca davalı … .. de diğer davalılarla birlikte haksız rekabet eylemlerinde aktif rol aldığını, davalı … Şirketi’nin bu davalıya da müvekkili ile iş sözleşmesi devam ederken 6.000,00 ABD Doları hoş geldin ödemesi yaptığını, müvekkilden ayrıldıktan 15 gün sonra … … … A.Ş. nezdinde işe başlamasının haksız rekabetini kanıtladığını, 09.04.2012 tarihli e posta ile müvekkiline ait ticari sır niteliğindeki bilgileri anılan davalı ile paylaştığını, müvekkili …. Şirketinin diğer müvekkili şirketin hisselerinin tamamını yavru şirketleri aracılığıyla elinde bulundurmakta olup, TTK.’nın 195/1-b maddesi uyarınca hakim şirketi olduğunu, dolayısıyla müvekkili … A.Ş.’ne karşı gerçekleşen haksız rekabet eylemlerinden, anılan müvekkilinin de zarara uğradığını, kaldı ki gerçek kişi davalıların, diğer davalı şirketlerle müvekkili …. Şirketine ait sır niteliğindeki bilgileri de paylaştığını, dolayısıyla anılan müvekkilinin haksız rekabet eyleminden doğrudan da zarar gördüğünü ve bu müvekkili adına açılan davanın reddine karar verilmesinin de hatalı bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … … … A.Ş. ile … … … Ltd. vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacıların haksız rekabet eyleminin gerçekleştiğini iddia ettiği tarih aralığının 01.01.2012 ile davalı gerçek kişilerin iş akitlerinin sona erdiği tarihler olduğunu, yani haksız rekabetin devam eder mahiyette olmadığını, TTK.’nın 60. maddesi uyarınca ıslah yoluyla arttırılan maddi tazminat talepleri yönünden zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddinin gerektiğini, dava dışı … … …. firması ile müvekkili … … … Ltd.’nin ortaklarının tamamen farklı olduğunu, anılan şirketler arasında TTK.’nın 195. maddesi anlamında bir bağlılık ilişkisinin de olmadığını, anılan müvekkilinin diğer müvekkili … … … A.Ş. ile ticari satım sözleşmelerinden başka hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, dolayısıyla müvekkili … … … Ltd.’nin haksız rekabet iddiasına muhatap olamayacağını, müvekkili … … … A.Ş.’nin davalı gerçek kişilerle görüşmelerinin kendi ticari faaliyetlerine ilişkin olduğunu, haksız rekabete sebebiyet verecek hiçbir eyleminin bulunmadığını, müşterilerinin çoğunun davacı ile çalışmayı bırakmadığının mahkemece de tespit edildiğini, yani davacının uğradığı bir zararın olmadığını, davalılara yapılan ödemenin kurulacak iş aktine ilişkin olduğunu, davacı tarafça davalı gerçek kişilere yapılan ödemelerin açıkça tüm davalılardan tahsiline karar verilmesinin istendiğini, mahkemece bu talebin reddine karar verildiğine göre, tüm davalılar yararına vekalet ücretine karar verilmesinin gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar …, … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilleri tarafından davacının ticari sır niteliğindeki bilgilerinin davalıların kullanımına sunulduğuna ilişkin hiçbir delilin bulunmadığını, davacı tarafça müvekkillerinin haksız rekabette bulunduğuna dair hiçbir somut eylemin ortaya konulamadığını, müvekkillerinin davacı şirketle olan iş ilişkilerinin bitmesinden sonra davalı şirkette çalışmaya başladığını, bu amaçla davalı şirketle ileride kurmaları muhtemel iş ilişkisi ile ilgili görüşmeler ve yazışmalar yapmalarının haksız rekabet olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, davacıdan mal alan bir şirketin mal alımı yapmamasının nedeninin müvekkilleri olduğunun söylenemeyeceğini, ciro değişikliğinin ve başka şirketlerle ilişki kurulmasının, piyasa koşullarına göre her zaman mümkün bulunduğunu, davacı şirketin manevi zarara uğradığının da ispat edilemediğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, haksız rekabetten kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
05.12.1977 tarih, 4/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı üzere, mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olup, kıyas veya yorum yolu ile genişletilmesi veya değiştirilmesi mümkün değildir. İş Mahkemeleri, 25.10.2017 tarih ve … sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 10/1. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olan mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile kurulmuş bulunan istisnai nitelikte özel mahkemelerdir. Kanunda sınırlı olarak sayılmış dava ve uyuşmazlıklar ile diğer kanunların iş mahkemelerini görevlendirdiği dava ve işler dışındaki dava ve işlere, iş mahkemelerinde bakılamaz.
Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114/1-c maddesine göre “mahkemenin görevli olması” dava şartlarından biri olup mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
06.03.2013 dava tarihi itibariyle uyuşmazlığa uygulanması gereken mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun l. maddesi uyarınca İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında, iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri İş Mahkemeleridir. Anılan maddede belirtildiği üzere, iş mahkemesinin görevli olması için şu iki unsurun birlikte gerçekleşmesi koşuldur:
a)Uyuşmazlığın tarafları işçi ve işveren (ya da işveren vekili) olmalıdır.
b)Uyuşmazlık, iş sözleşmesinden veya İş Kanunu’ndan kaynaklanmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta da davalı gerçek kişilerin, davacı … San. A.Ş.’nde işçi olarak çalışmakta iken, davalılardan … ….. 14.05.2012, … 16.05.2012, …’un 14.06.2012 tarihlerinde işten ayrıldıkları, davalı … … … A.Ş.’nde de davalılar … ve …’un 13.07.2012, davalılar …. 01.06.2012 tarihlerinde işe başladıkları sabittir. Dosyaya sunulan bilgi ve belgelere göre, davalılara isnat edilen haksız rekabet eylemi, Şubat 2012 tarihinde işlenmeye başlamış, işten ayrıldıktan sonra da devam etmiştir.
Dolayısıyla somut olayda da davacı … San. A.Ş. ile iş akdi çerçevesinde çalışan gerçek kişi davalıların, iş akdi devam ettiği sırada özen yükümlülüğüne aykırı davranışa dayalı eylemlerinin değerlendirilmesi, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında İş Mahkemesinin görevi dahilindedir. İş akdinin feshinden sonraki dönemde meydana gelen eylemler yönünden ise bu eylemler ile daha önceki eylemler arasındaki bağlantı iddiası nedeniyle uyuşmazlığın bütün olarak değerlendirilmesi, hukuki yarar ve usul ekonomisi ilkelerinin gereğidir. Üstelik davacı … San. A.Ş. tarafından, davalı gerçek kişilerden, iş akdi devam ederken ödenen maaşlar, vergi ve SGK giderleri, telefon ücretleri ve kıdem tazminatının da iadesi istenmiştir. O halde davalı gerçek kişiler yönünden davayı görmeye iş mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gerekir.
Davalı şirketler yönünden ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi düzenlenmiş, hâkimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 57. maddesinde “ihtiyari dava arkadaşlığına” yer verilmiş, 166/4. maddesinde “davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantının varsayılacağı” hükme bağlanmıştır. Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinde hangi davaların birlikte görüleceği ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61. maddesinde ise “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde aralarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta ise davalı şirketler ile davacılar arasında bir iş sözleşmesi ilişkisi yoktur. Dolayısıyla anılan davalılar yönünden uyuşmazlığı inceleme görevi ticaret mahkemesine ait ise de işbu dava, davalı şirketler ile gerçek kişi olan davalılara karşı birlikte açılmıştır. Bu durumda davalar arasında bağlantı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği de muhtemeldir. Hal böyle olunca usul ekonomisi, daha isabetli bir karar verilmesi ve davaların makul bir süre içinde bitirilmesi yükümlüğü açısından, davaların birlikte görülmesi gereklidir. Ayrıca davalı şirketler hakkındaki davanın da ticaret mahkemesine göre daha özel nitelikteki iş mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir. Yargıtay 11. H.D.’nin benzer uyuşmazlıklardaki emsal uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay 11. H.D.’nin 06.11.2012 tarih ve….).
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesince taraflar arasında haksız rekabetten kaynaklanan işbu davaya bakmaya iş mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, tüm davalılar yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu durumda HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiş, anılan maddenin (a) bendinde açıkça, bölge adliye mahkemesince dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan karar verilebileceği düzenlendiğinden, HMK’nın 360. maddesinin atfı ile aynı Kanun’un 20. maddesi hükmü uygulanmaksızın, dosyanın görevli Ankara İş Mahkemesine tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
2-İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacılar vekili ile davalılar …., …. vekili ve …, … ve … vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-3. maddesi gereğince davacılar vekili ile davalılar …., …. vekili ve …, … ve … vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10/07/2019 tarih ve…. K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-HMK’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca dosyanın görevli Ankara Nöbetçi İş Mahkemesine tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmesine,
3-Kararın bir örneğinin bilgi ve UYAP üzerinden dosyanın görevli mahkemesine aktarılması için Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-İstinaf kararının neden ve şekline göre davacılar vekili ile davalılar …., …. vekili ve …, … ve … vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf eden taraflardan peşin olarak alınan istinaf karar harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan taraflara iadesine,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama aşamasında değerlendirilmesine,
7-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İİK’nın 36/5 maddesi uyarınca yasal şartların oluşması nedeniyle ve istinaf kararının neden ve şekline göre, icranın geri bırakılması için davacı … …. A.Ş.’nden alınan 21.525,27 TL tutarındaki teminat mektubunun ve 47.775,68 TL tutarındaki teminat mektubunun GERİ VERİLMESİNE,
9-İİK’nın 36/5 maddesi uyarınca yasal şartların oluşması nedeniyle ve istinaf kararının neden ve şekline göre, icranın geri bırakılması için davacı ….’den alınan 3.478,90 TL tutarındaki nakit ve 1.496,05 TL tutarındaki nakit teminatın GERİ VERİLMESİNE,
10-İstinaf kararının tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/06/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a.3. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2021