Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1519 E. 2021/807 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2019
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Markanın Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/07/2019 tarih ve… K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı, davalı … ile davalı şiket tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, asıl ve birleşen davalarda, müvekkilinin 1988 yılında kurularak tescil edildiğini, 30 yılı aşkın süredir yaygın bir şöhretinin olduğunu, 1991 yılında …. devraldığını, bu acentenin unvanının “…” olarak değiştirilmesi için yaptıkları müracaata, T.C. … Bakanlığınca onay verilmediğini, davalı şirketin öncelik hakkı müvekkiline ait olan ve müvekkilinin ticaret unvanını oluşturan bu ibareyi kötü niyetle adına marka olarak tescili için … sayılı “şekil+… …” ibareli başvuruda bulunduğunu, müvekkilinin başvuruya itirazının diğer davalı … … sayılı YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, davacı yanın … acentesinin “… … … Acentası” olduğunu, davacının eskiye dayalı kullanım hakkı iddiasının hakkaniyete aykırı bulunduğunu, davacının … acentaları için “…” unvanını hukuken kullanması mümkün olmadığından, bu unvanın başka bir acenta tarafından kullanılmasına da itiraz edemeyeceği savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacı tarafın 05/12/1988 tarihinde “… …. (…)” şeklinde… kayıtlı bulunduğu, davalının başvurusu olan “şekil+… …” ibaresinin, başvuru tarihinden önce, davacı tarafından Türkiye’de marka olarak kullanılıp, belli bir ayırt edicilik, bilinirlik kazandırıldığı hususunun kanıtlanamadığı, dolayısıyla 556 sayılı KHK 8/3 maddesindeki koşulların davacı yararına oluşmadığı, ancak anılan ibarenin davalının başvuru tarihinden önce, davacı tarafından Türkiye’de 39. sınıftaki “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, … düzenleme, … için yer ayarlama, … ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Mallarının depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri.” yönünden, “… ….” adı altında, asli unsuru “…” olacak şekilde, tescilli ticaret unvanı olarak kullanıldığı ve davacının “…” ibareli ticaret unvanı ile davalının “…” ibareli markasının asli, baskın ve ayırtedici unsurlarının, iltibas yaratacak derecede benzer olduğu, dolayısıyla bu kısımlar açısından 556 sayılı KHK 8/5 maddesindeki koşulların davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, …’in … sayılı YİDK kararının, dava konusu edilen … sayılı markanın kapsamında yer alan 39. sınıftaki “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, … düzenleme, … için yer ayarlama, … ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Mallarının depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri.” yönünden iptaline, bu hizmetler yönünden markanın sicilden terkin edilmesine, diğer kısımlar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin davalı şirket adına “…” unvanının tescilinin geri alınması için Bakanlığa yaptığı talebin reddedilmesi üzerine açılan davada verilen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi’nin… Karar sayılı kararı ile kesin olarak karara bağlandığı üzere, davalı şirketin “…” unvanını … sektöründe fiilen kullanma imkan ve ihtimalinin kalmadığını, 1618 sayılı Yasanın ilgili maddeleri uyarınca fiilen kullanma imkanı olmayan bir unvanın davalı şirket adına marka olarak da tescil edilemeyeceğini, müvekkilinin 30 yılı aşkın devamlı ve sürekli faaliyetleriyle birlikte, “…” şeklindeki yoğun kullanımı sonucunda, anılan ibareye “kullanım sonucu ayırt edici nitelik” kazandırdığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunmadığını, anılan KHK’nın 8/5 maddesi koşullarının davacı yararına oluşmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … İnş. Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacının bahsettiği mahkeme kararına karşı müvekkilince davanın ihbar edilmeden karar verilmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulduğunu, yine mahkemece 556 sayılı KHK 8/3 maddesi çerçevesinde davacının iddiasını ispatlayamadığı tespit edildiği halde, davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca müvekkili şirket tarafından 9014 belge numaralı (A) grubu … acentesi işletme belgesiyle faaliyet göstermek üzere “… … … … Acentesinin”, … Bakanlığı’nca 1618 sayılı Kanun’un başta 5. maddesi olmak üzere, TTK ve ilgili kanun hükümlerine uygun bir şekilde 2015 yılında tescil edildiğini, 1618 sayılı … Acenteleri ve … Acenteleri Birliği Kanunu’nun 5. maddesinde “Mevcut bir … acentasının herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş unvanı başka bir … acentası tarafından alınamaz. Bu unvan, başka bir … acentası tarafından iltibasa yol açacak nitelik belirten kelimeler veya yeni bir isim katılarak benzetme yapmak suretiyle dahi kullanılamaz. … Müessesesi Belgesini haiz tesis isimleri için de yukardaki fıkra hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlemenin yer aldığını, söz konusu Kanunda Bakanlık tarafından yeni acente unvanı verilmesi esnasında, acente işletme belge sahibi şirket isimlerinin göz önünde bulundurulmasına ilişkin herhangi bir düzenlemenin mevcut olmadığını, davacı yanın … acentesinin “…” olduğunu, 1618 sayılı Kanun’un 19. maddesinin “… acentaları gerçeğe aykırı ve yanıltıcı tanıtma ve reklam yapamazlar.” hükmü uyarınca, Bakanlıktan “…” unvanını alan davacı şirketin, anılan unvan dışında başka bir unvan kullanmasının mümkün olmadığını, hukuken kullanılması mümkün olmayan unvan nedeni ile işbu davada hak iddia edilmesinin de mümkün bulunmadığını, kaldı ki davacı yanın unvanı ile müvekkili şirketin markası arasında iltibas yaratacak derecede benzerliğin de olmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davacı tarafından “…” ibaresinin, davalının 25.02.2015 başvuru tarihinden önce, marka olarak kullanılıp, belli bir ayırt edicilik, bilinirlik kazandırıldığını ispata elverişli hiçbir delilin sunulmadığı, sunulan ilan ve broşürlerin de tarih içermediği, dolayısıyla mahkemece davacının 556 sayılı KHK 8/3 maddesindeki koşullarının oluştuğunu kanıtlayamadığının kabul edilmesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı, buna karşılık davacının 05/12/1988 tarihinden itibaren “…” asıl unsurlu ticaret unvanı ile ana sözleşmesinin “amaç ve konu” başlıklı 3. maddesinde belirtilen hizmetlerde faaliyet gösterdiğini ve ticaret unvanını fiilen kullandığını ispatladığı, bu durumda 556 sayılı KHK 8/5. maddesi uyarınca, davalı tarafından anılan ibare ile ayırt edilemeyecek derecede benzer nitelikteki “…” ibaresinin marka olarak kullanılmasını yasaklayabileceği, davacının ticaret unvanını fiilen kullandığı hizmetlerin, davalının başvurusunun kapsamında bulunan 39. sınıftaki hangi hizmetlerle benzer olduğunun, mahkemece görüşüne başvurulan ve aralarında sektör uzmanı bilirkişilerin de bulunduğu heyet incelemesi yaptırılmak suretiyle tespit ettirildiği, emtia değerlendirilmesinin Dairemizce de uygun görüldüğü, 1618 sayılı … Acenteleri ve … Acenteleri Birliği Kanunu kapsamında idari yargıda görülen uyuşmazlıkların ise işbu davanın konusunu oluşturan uyuşmazlık ile bir ilgisinin bulunmadığı anlaşılmakla, davacı, davalı … ile davalı şirket vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı, davalı … ile davalı şirket vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılardan ayrı ayrı alınması gereken 59,30’ar TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalılar tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90’ar TL’nin davalılardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında davacı ve davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/06/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/06/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip