Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1501 E. 2021/825 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/04/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : Rücuen Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 30/04/2019 tarih ve …. K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili tarafından nakliyat … sigortası ile sigortalanan emtianın, davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu araçla taşındığı sırada meydana gelen trafik kazası sonucu hasara uğradığını, müvekkilinin hasar tutarı olan 40.625,30 TL’yi dava dışı şirkete ödediğini, hasardan davalıların sorumlu olduklarını ileri sürerek, ödenen miktarın 20/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, süresi içinde davaya cevap vermemişlerdir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı sigortacı tarafından rücu talebinin yalnızca davacının sigortalısının akidine karşı ileri sürülebileceği, bilirkişi raporundaki yanılgıya katılınmış ve kusurlu olması nedeniyle sürücü …’a da rücuen dönülebileceği kanaati ile hüküm tesis edildiği, oysa sigortacının yanlar arasındaki sözleşme ilişkisi çerçevesinde yalnızca sigortalısına rücuen dönme hakkı bulunduğu, kararın bu yönden hatalı olduğu hususunun gerekçe yazılırken fark edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 40.625,00 TL’nin ödeme tarihi 20/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalılardan …’dan alınarak davacıya verilmesine, davalı … hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesinin kısa kararıyla gerekçeli kararının çeliştiğini, mahkemenin davalıların sorumluluğunun tahlili konusunda yanılgıya düşüldüğünü, araç sürücüsünün de sorumlu olduğunu ileri sürerek, davalı … yönünden ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve davanın bu davalı yönünden de kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, nakliyat … sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Her ne kadar davacı vekilince istinaftan feragat edildiğine dair dilekçe sunulmuş ise de, davacı vekilinin dosyaya sunulan vekaletnamesinde, istinaf kanun yolundan feragate ilişkin özel yetki bulunmadığından, Dairemizce bu dilekçeye değer verilmemiş ve istinaf incelemesi yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, ….karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesince tefhim edilen kısa kararda, “Davanın kabulü ile 40.625,00 TL’nin ödeme tarihi 20/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine” denildiği halde gerekçeli kararda, sigortacının yanlar arasındaki sözleşme ilişkisi çerçevesinde yalnızca sigortalısına rücuen dönme hakkı bulunduğu ve kısa kararın bu yönden hatalı olduğu hususunun gerekçe yazılırken fark edildiği gerekçesiyle hüküm altına alınan tazminattan yalnızca davalı … … sorumlu tutulmuş, diğer davalı yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir. Bu durum, az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkemece verilen kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2- İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 30/04/2019 gün ve …. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/06/2021 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/06/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip