Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1474 E. 2021/770 K. 28.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/06/2019
NUMARASI : …
DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi ile Maddi ve Manevi Tazminat

BİRLEŞTİRİLEN ANKARA 1.FSHHM’NİN…
DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27/06/2019 tarih ve… K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Asıl davada davacılar vekili, müvekkillerinden … …. Danimarka’da yerleşik kişisel bakım sektöründe faaliyet gösteren bir firma olduğunu, Türkiye pazarında da bilinen ve tercih edilen bir yere sahip bulunduğunu, ancak Türkiye’de çahştığı birçok firma tarafından ürünlerinin taklit edildiğini, bu hususun marka değerinin yüksek olmasından kaynaklandığını, …. nezdinde …/… sayı ile tescilli ambalaj tasarımının bulunduğunu, diğer müvekkili adına da Türkiye’de … sayılı “…” ibareli markanın tescilli olduğunu, ürünlerin tanıtım, reklam ve satışının müvekkili …. … adına kayıtlı www…com adlı web sitesi üzerinden gerçekleştirildiğini, www…com web adresinin ise davalılardan … adına kayıtlı olduğunu, ancak bu sayfanın iletişim bölümünde diğer davalı Şirketin bilgilerinin bulunduğunu, www…com adlı web sitesinde kullanılan görseller ile müvekkillerine ait ürün görsellerinin ayniyet derecesinde benzer olduğunu, bu durumun haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli kullanım teşkil ettiğini, bunun yanında davalı tarafça kesilen faturalarda her iki davalının adının da kaşe edildiğini, bu faturalardan “…” markalı ürünlerin satışının da yapıldığının anlaşıldığını, davalıların kullanımları ile müvekkillerinin distribütörü oldukları intibaını yarattıklarını, müvekkiline ait … ibareli marka ile iltibas doğuran “…” markalı ürünler satılmasının ve ürün ambalajlarının müvekkili tasarımları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olmasının haksız rekabete teşkil ettiğini, davalılar ile müvekkilinin Türkiye distribütörü olan dava dışı … … San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında irtibat bulunduğunu, distribütörlük sözleşmesinde geniş kapsamlı bir rekabet yasağı hükmünün olduğunu ve yine bu sözleşme çerçevesinde 80.000 Euro cezai şart hükmünün yer aldığını ileri sürerek, marka ve tasarım haklarına tecavüz ile haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiş, aynı iddialara dayalı olarak açılan birleşen davada ise şimdilik 10.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın ve 10,000 TL haksız rekabet tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalılar vekili, davacı … Aps’nin sektörde tanınmışlık iddialarının kabul edilemeyeceğini, müvekkili …’in … markasının sahibi olduğunu, www…com web sitesini kullandığını, bu sitede hem kendisine hem de 3. şahıslara ait ürünleri satışa sunduğunu, müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet içiren herhangi bir eylemi bulunmadığını, müvekkiline ait … markası ile davacılara ait … markaları arasında iltibas yaratacak bir benzerlik olmadığını, ürün ambalajlarının da benzemediğini, diğer müvekkili Şirketin ise uzun yıllardır … sektöründe faaliyet gösterdiğini, … markalı ürünleri de sattığını, bu ürünleri birçok markanın ithalat ve ihracatını yapan dava dışı … … San. Tic. Ltd. Şti’den aldığını, müvekkilinin distribütörlük anlaşmasının tarafı olmadığını, müvekkilinin aynı şekilde … markalı ürünlerin de satışını yaptığını, piyasadaki birçok ürünün benzer ambalajlara sahip olduğunu, davacı tarafın tecavüz ve haksız rekabet nedeniyle zarara uğradığına ilişkin iddialarının kabul edilemez olduğunu, müvekkillerinin kusurlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı … adına tescilli “…” ibareli bir markanın bulunduğu, dolayısıyla “…” ibaresi üzerinde hukuka uygun olarak edinilmiş bir hakkının olduğu, bu markanın kapsamında yer alan 3. sınıf mallar davaya konu ürünleri kapsadığından hakkın yasal sınırlar içinde kullanıldığının kabulünün gerektiği, bu nedenle … markasının kullanılmasının marka hakkına tecavüz oluşturmadığı, davacı tarafça delil olarak dayanılan fatura örneğinde iki farklı kullanım görüldüğü, bunlardan ilkinin satışı yapılan ürünün cinsi kısmında yer alan “…” ibaresi olduğu, “…” markasının davacı adına tescilli olan ve davalıların üzerinde hak sahibi olmadığı bir ibare niteliğinde bulunduğu, bu durumda anılan ibarenin izinsiz kullanımının markaya tecavüz oluşturacağı, bununla birlikte satışa sunulan ürünlerin davalılara veya 3. kişilere ait bir ürün olduğunun ispatlanamadığı, davalı Şirketin gerek alan adı gerekse içerik itibariyle kullanımının “…” markasına ilişkin olduğu, bu kullanım diğer davalı …’in muvafakati doğrultusunda gerçekleştiğinden bu durumun marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı, davacı tarafça tescilli endüstriyel tasarıma dayanılmış ise davacılar adına Türkiye’de tescilli bir tasarım bulunmadığından 554 sayılı KHK kapsamında tasarım hakkına tecavüz eyleminden söz edilemeyeceği, davacı tarafın haksız rekabet vakıasına da dayandığı, dosyaya delil olarak sunulan …-… …’in faturaları üstünde yer alan “….” ibaresinin hukuka aykırı biçimde kullanımının haksız rekabet eyleminin sınırları kapsamında kaldığı, yine faturada yer alan “… ibaresinin, davalının davacıya ait markalı ürünlerin Türkiye distribütörü olduğu algısını yarattığı, taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmadığından cihetle, bu ibarenin varlığının haksız rekabetin kapsamına girdiği, yine davacıların Türkiye’de tescilli tasarımları yok ise de tescilsiz tasarım olarak haksız rekabete ilişkin hükümler açısından değerlendirme yapılabileceği, davacıların dosyaya sundukları ürün görsellerinden özellikle şişe ve ambalaj tasarımlarının iltibas yaratacak derecede benzerlerinin, davalılarca internet sitesinde kullanıldığı, özellikle ürünlerde, markaların üst taraftaki yerleşim yeri, markaların sağ alt kısmına yerleştirilmiş yuvarlak içinde “….” yazısının yer alması, her iki üründe de orta kısımda yaprak sembolünün kullanılması, ürün şişelerinin ve ambalajlarının alt kısmında “…. “made of certified organic and natural ingredients” yazısının bulunması hususlarının rastlantısal olamayacağı, buna göre haksız rekabet eyleminin koşullarının tüm davalılar yönünden oluştuğu, bu eylemler nedeniyle davacıların, davalı Şirketten 1.478,91 TL, diğer davalıdan 2.609,11 TL talep edebilecekleri, manevî tazminat koşullarının da oluştuğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, davalıların faturalarının üzerinde yer alan “…” ibaresi ve faturanın arka planında yer alan Türkiye Distrübitörü kullanımı şeklinde eylemlerin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, haksız rekabet eylemlerinin durdurulmasına, men ve ref’ine, davalı Şirketten 1.478,91 TL, davalı …’ten 2.609,11 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, davalı Şirketten 2.000,00 TL, davalı …’ten 2.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline, kararın masrafı davalılara ait olmak üzere ulusal çapta yayın yapan bir gazetede bir defa ilanına, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalılar vekili, davaya konu eylemlerin haksız rekabet ve markaya tecavüz oluşturmadığını, müvekkili … sahibi olduğu … markasını ve www…com alan adını kullandığını, müvekkilinin kendisine ait tescilli internet sitesinde hem kendi markasını hem de farklı markalı ürünlerin satışını gerçekleştirdiğini, dolayısıyla bu kullanımların haksız ve hukuka aykırı bir kullanım olmadığını, alınan bilirkişi raporlarının da bunu destekler nitelikte olduğunu, haksız rekabet hükümlerinin uygulanma şartlarının gerçekleşmediğini, … ve … marka ürünlerinin ambalajlarının iltibasa vücut verecek benzerliği içermediklerini, davacıya ait … markasının Türkiye’de tanınan ve Türkiye pazarında geniş çapta tüketici kitlesi olan bir marka olmadığını, müvekkilinin … markalı ürünleri … … San. Tic. Ltd. Şti. ‘den satın aldığını, … …’in ise davacıdan aldığı ürünleri müvekkiline ve 3.kişilere satan ithalatçı bir firma olduğunu, haksız rekabete ilişkin hükümlerin TTK’da düzenlendiğini, mahkemece genişletici yorum yapılarak bu kapsama girmeyen bir eylemin haksız rekabet oluşturduğuna dair hüküm kurulduğunu, müvekkili aleyhine 3 ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca asıl ve birleşen davada reddedilen talepler yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Asıl dava, marka ve tasarım hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, birleşen dava ise maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ….karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1….Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemenin gerekçeli kararının 10. sayfasında, davacılara ait şişe ve ambalaj tasarımlarının iltibas yaratacak derecede benzerlerinin davalılar tarafından internet sitesinde kullanıldığı ve bu durumun da haksız rekabet yarattığı açıklanmasına karşın, gerekçeli kararın hüküm bölümünde yalnızca davalıların faturalarının üzerinde yer alan “…” ibaresi ve faturanın arka planında yer alan Türkiye distrübitörü kullanımı şeklindeki eylemlerin haksız rekabet teşkil ettiği şeklinde karar verilmiştir. Öte yandan, yine gerekçe kısmında, bu eylemin yalnızca davalı … tarafından gerçekleştirildiği açıklanmasına karşın, hükümde her iki davalı da bu eylemden sorumlu tutulmuştur.
Bu durum, az yukarıda açıklanan gerekçe ile hükmün birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Öte yandan, davaların birleştirilmesi halinde sadece bunların yargılaması birlikte yürütülmekte olup, her dava bağımsızlığını koruduğundan mahkemece, her dava için ayrı ayrı hüküm kurulması, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin her dava için ayrı ayrı belirlenmesi gerekirken mahkemece bu usul kurallarına aykırı şekilde birleşen davaların ayrımı yapılmadan tek bir hüküm kurulmuş olması da doğru olmamıştır.
Ayrıca, davalıların ayrı ayrı eylemleri nedeniyle sorumluluklarına gidilmiş olup, bu durumda davacıya, hangi davalıdan hangi eylem nedeniyle ne miktarda maddi ve manevi tazminat talep ettiği açıklattırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu eksikliğin giderilmemesi de doğru görülmemiştir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkemece kurulan hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı arasında çelişki olduğundan ve davalar hakkında usulüne uygun biçimde hüküm kurulmadığından, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2- İstinaf kararının neden ve şekline göre, davalılar vekilinin tüm istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27/06/2019 gün ve …. K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davalılar vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 138,10.TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 28/05/2021 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/06/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip