Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1414 E. 2021/602 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/01/2019
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : Marka ile İlgili Kurum Kararlarının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 31/01/2019 tarih ve … sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının “… …” ibareli marka başvurusuna karşı yaptıkları itirazların haksız olarak reddedildiğini, davalının “… …” ibareli marka tescil başvurusunun müvekkilinin “…” ibareli markaları ile iltibasa neden olacağını ve aynı sınıfta tescilinin istendiğini, taraf markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ve bu benzerliğini iltibasa neden olacağını, söz konusu markaların benzer türden olması ve ilişkili mal ve hizmetleri kapsamasının da orta seviyedeki tüketiciler nezdinde bu markaların karıştırılma ihtimalini artırdığını, müvekkilinin markalarının … ibaresini esas unsur olarak ihtiva ettiğini, dava konusu “… …” markasının … ve … kelimelerinin yan yana getirilmesi suretiyle oluşturulduğunu, … kelimesinin “etkin, canlı, hareketli, çalışkan, faal” anlamına geldiğini ve halk tarafından bilinen bir ibare olduğundan bu ibarenin tek başına hiçbir ayırt edici niteliğinin bulunmadığını, bu kelimenin “…” kelimesinin başına ek olarak getirilmesi ile oluşturulan “…” markasının müvekkiline ait markanın devam serisi veya alt markası olarak algılanacağını, bu sebeple itiraz edilen markanın esas unsurunun da müvekkiline ait markada olduğu gibi … kelimesi olduğunu, davalı şirketin amacının “…” ibaresini tescil ettirmek olmadığını, başvuru sahibinin asıl amacının, tek başına tescil ettiremediği … kelimesini, … tescilli markasının garantisi altında ikincil marka yaratma suretiyle gizleyerek tescil ettirmek istemesi ve bu yolla … kelimesini marka olarak kullanma niyet ve eylemini meşru hale getirmek olduğunu, davalının tescil başvurusunun başından beri kötü niyetli olup TTK haksız rekabet hükümlerine de aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek … sayılı YİDK kararının iptaline, … sayılı “… …” ibareli markanın tescilli bulunduğu tüm sınıflar yönünden iptaline, hükümsüz sayılmasına ve markalar sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, dava konusu “… …” markası ile davacıya ait markalar arasında davacının iddia ettiği gibi iltibasa neden olacak herhangi bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkilinin tescilini talep ettiği “… …” ibaresinde … ibareli şeklin esaslı unsur olduğunu ve davaya konu markaların ilk bakışta kolaylıkla ayırt edilebildiğini ve markaların iltibasa neden olacak bir benzerlik taşımadıklarını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, dava konusu marka ile davacıya ait “…” ibareli markaların görüntü (şekil) itibariyle birbirlerinden farklı olduğunu, ayırt ediciliğin ve işaretlerin benzerlik ve karıştırılma ihtimaline neden olup olmadığının tespitinde belirleyici unsurun markanın münferit unsurlarından daha ziyade markanın bir bütün olarak bıraktığı genel izlenimin dikkate alınması gerektiğini, esas unsur ve biçimsel farklılıklar nedeniyle söz konusu işaretlerin genel intibaları itibariyle de farklı olduğunu ve ortalama tüketici kitlesi tarafından karıştırma ihtimalinin doğmasının düşünülemeyeceğini, ayrıca “…” sözcüğünün gıda ve spor sektöründe herkesin kullanabileceği türden ve ayrım gücü zayıf bir ibare olduğunu, özellikle ayırt edici ek/sözcüklerle kullanıldığında karıştırılma ihtimalinin ortadan kalkacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu marka ile davacının mesnet gösterdiği markalar arasında görsel, işitsel, anlamsal ve bütünsel açılardan benzerlik bulunmadığı, davacı iddiasının dayanağını oluşturan “…” ibaresinin ortak unsur durumunda olması bakımından da farklı bir sonuç ortaya çıkmayacağı, zira taraf markalarında aynı/aynı tür/benzer olarak bulunan mallar veya hizmetler bakımından … ibaresinin sıklıkla kullanılan ve zinde olmayı, … görünmeyi sağlayacak nitelikteki yiyecek-içeceklere yönlendirici bir algı yaratması nedeniyle de ilgili tüketici tarafından markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de bulunmadığı, tanınmışlık için yeterli delil sunulmadığı, mal/hizmet karşılaştırmasına ilişkin dava konusu marka kapsamında davacının mesnet gösterdiği markalarındakilerden farklı herhangi bir mal veya hizmet de bulunmadığı, 556 sayılı KHK m. 8/4 hükmünün somut olaya uygulanması imkânının da bulunmadığı, YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkiline ait … markasının ayırt edicliğinin düşük olduğuna karar verilmesinin kesinleşmiş mahkeme kararlarına aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından dava konusu markada bulunan … unsurunun çatı marka olduğunun değerlendirilmediğini, yerel mahkeme tarafından verilen kararda davalı markasında bulunan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığı hususunun hiçbir şekilde incelenmediğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde, davalı Şirketin “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, davacının “…” asıl unsurlu markaları ile benzerlik bulunduğu iddiasıyla başvuruya itiraz ettiği, davacının itirazının nihai olarak YİDK tarafından … sayılı karar ile reddedildiği, davanın iki aylık hak düşürücü süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca somut uyuşmazlıkta, taraf markalarının sınıfsal açıdan benzerliği hususunda değerlendirildiğinde, davalının başvurusunun kapsamında bulunan mal ve hizmetler ile davacının itirazına mesnet markalarının kapsamında bulunan mal ve hizmetlerin aynı ve benzer olduğu, dava konusu marka başvurusu ile davacının itirazına mesnet markalarının 32. Sınıfta yer alan “Enerji içecekleri (alkolsüz).” dışında birebir örtüştüğü, 32. Sınıfta yer alan “Enerji içecekleri (alkolsüz).”nin de, alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere, davacının itirazına mesnet olan markalarının kapsamlarında bulunan “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar.” malları ile ilişkili olduğu, dolayısıyla anılan KHK maddesinin aradığı ilk şart olan emtia benzerliği şartı, somut uyuşmazlıkta sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta işaretlerin karşılaştırılması hususu değerlendirildiğinde, davalının başvurusunun “… …” ibaresinden, davacının itirazına mesnet markalarının ise “…” asıl unsurundan oluştuğu görülmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/09/2019 tarih ve … K. sayılı kararında, davalı tarafın marka başvurusunun “…” ibaresi ile çikolata sözcüğündeki “…” ibaresinin birleştirilmesiyle oluşturulduğu, bir başkası adına tescilli markayı birtakım tanımlayıcı ekler ilave edilerek, markaların ayırt edici kılınmasının mümkün olmadığı, “…” ibaresinin her iki tarafa ait markalarda da markanın asıl unsurları arasında yer almış olması nedeniyle örtüşen mal ve hizmet sınıfları yönünden karıştırma ihtimalini de içerecek şekilde benzer olduğunun kabulü gerektiği hukuki gerçeğine işaret edilmiştir. Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03/03/2020 tarih ve…. K. sayılı kararında da “…” ibareli marka tescil başvurusu, davacının “…” esas unsurlu markaları ile benzer bulunmuştur. Somut olayda da davalının”… …” ibareli markasında, … markasının çatı marka olması nedeniyle iltibas değerlendirmesinde dikkate alınmayacağı, … ibaresinin marka başvurusuna ayırt edicilik katmadığı, davacının itirazına mesnet markasının aynen davalının başvurusu içerisinde bulunduğu, taraf markaları arasında ibareler yönünden de 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi çerçevesinde görsel ve işitsel benzelik bulunduğu kanaatine varılmış olup, mahkemenin taraf markaları arasında benzerlik olmadığı yönündeki değerlendirmesi isabetli olmamıştır.
Diğer taraftan, her ne kadar dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu da ileri sürülmüş ise de bu iddianın ispat edilemediği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E… sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş, teknik yönlerden mevcut bilirkişi raporundan faydalanılmıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 31/01/2019 gün ve … sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, …nun … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Davalı Şirket adına tescil edilen … sayılı “… …” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile sicilden terkinine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 202,30.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 81,20.TL olmak üzere toplam 2.083,50.TL yargılama gideri ve 31,40.TL peşin harç, 31,40.TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.146,30.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/04/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/05/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip