Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1399 E. 2021/734 K. 21.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/06/2019 tarih ve….K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, … isminin AB ile yapılan bir projenin ismi olduğunu, Avrupa Komisyonu tarafından yürütülen bu proje alanındaki müzakereleri yürütmekle sorumlu kuruluş olarak müvekkilinin belirlendiğini, davalının ise “…” ibaresinin Türkçe karşılığı olan “…” ibaresini içeren “… …” markasını … nezdinde tescil ettirerek haksız biçimde telif talebinde bulunduğuna yönelik taleplerde bulunduğunu öğrendiklerini, ayrıca markası tescil edilmeden de davaya konu marka adını içeren programa ilişkin sosyal medya paylaşımları yaptığını, yetkili merci gibi üniversitelerde bilgilendirmeler yaptığını ve bu faaliyetlerinin Ankara 9. ATM’de görülen… E. sayılı haksız rekabet davasına konu olduğunu, bu dava devam ederken de “… …” marka başvurusunda bulunduğunu, … markasının AB nezdinde tescilli bir marka olduğunu, davalının marka tescilinin iltibas yaratacağını, … … markasının davalı adına tescilli olmasının bu programla ilgilenen kişileri yanıltacağını, “…” ibareli markanın tanınmış bir marka olduğunu, davalının kötü niyetli olarak söz konusu markayı adına tescil ettirdiğini ileri sürerek… sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket temsilcisi, davacının mahkemeyi yanıltmaya yönelik ifadeler kullandığını, AB’nin … … isimli bir programının olmadığını, bu programın adının “… …” olduğunu, “… … ibaresi ile “… …” ibaresi arasında benzerlik olmadığını, davacının tüm iddialarının dayanaksız ve mahkemeyi yanıltmaya yönelik bulunduklarını, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E. sayılı dosyasında görülen dava ile temsilcisi olduğu Şirketin bir ilgisinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının bilimsel araştırma, inceleme ve innovasyon, ar-ge faaliyetlerini kapsayan projelerin ismi olan… ibaresini dava konusu markasının tescil başvurusunun yapıldığı 10.03.2017 tarihinden önce markasal olarak kullanıldığı ve belirtilen alanlarda gerçek hak sahibinin davacı … olduğu, buna göre “… …” ibaresini davacının Türkiye’de ilk kez kullandığı, bu şekilde kullanımları ile markaya ayırt edicilik kazandırdığı, buradan hareketle davalı tarafın, 10.03.2017 tarihinden önce davacının tescilsiz olarak kullandığı “… …” ibaresini, aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini veya iltibas oluşturan benzerini tescil ettirmesinin, SMK 25/1 maddesi uyarınca markanın hükümsüzlüğünü gerektireceği, ayrıca dosya münderecatındaki bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde marka tescilinin kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı Şirket temsilcisi, yerel mahkeme kararının haksız ve dayanaksız olduğunu, mahkeme kararında belirtilen gerekçelerin markanın hükümsüz kılınması için yeterli olmadıklarını, mahkeme kararının tek dayanağı olan bilirkişi raporunun hiçbir araştırmaya dayanmayan, bilimsel verilerden uzak, hukuki gerekçelerle izah edilemeyecek kadar çelişkiler içeren alelacele yazılmış bir rapor olduğunu, süresinde verilmeyen raporun tamamen geçersiz sayılması gerektiğini, bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların mahkemece değerlendirilmediğini, AB’nin “… …” isimli bir hibe programı olmakla birlikte “… …” adında bir hibe programının olmadığını, AB adına tescilli “… …” ibareli marka ile dava konusu “… …” asıl unsurlu marka arasında ise bir benzerlik bulunmadığını, kaldı ki markaların kapsamlarının da farklı olduklarını, davacının ise anılan ibareleri içerir tescilli bir markasının bulunmadığını, davalı Şirketin “… …” ibaresini 2014 yılından beri markasal olarak kullandığını, davacının 2017 yılında bu ibareyi kullanmaya başlaması üzerine söz konusu ibareyi tescil ettirdiklerini, davacı kullanımlarının markaya tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın yeniden görülmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Avrupa Birliği’nin, Avrupa’nın araştırma ve geliştirme kapasitesini güçlendirmek, üniversite-sanayi işbirliğini teşvik etmek, AB üye ülkeleri, AB aday ülkeleri ve AB’nin işbirliği yaptığı diğer ülkeler ile AB politikalarına ilişkin farklı alanlarda işbirliğini geliştirmek amacı ile çerçeve programlar yürüttüğü, “… …” programının da bu çerçeve programlardan biri olduğu, Türkiye’nin de bu programa katıldığı, adı geçen programın uluslararası alanda yürütülmesi, koordinasyonu ve bu konuda aracılık görevinin de davacı Kuruma verildiği, “…” ibaresinin Türkçe’de “…” anlamına geldiği, davalı Şirketin faaliyet alanının “teknoloji ve innovasyonla alakalı eğitim hizmetleri vermek” olduğu, özenli bir tacir olarak alanındaki gelişmeleri takip etmek durumunda olan davalının, “… …” ibaresinin en büyük teknoloji kurumları tarafından bilinen, takip edilen projenin ismi olduğunu ve bu ibarenin Türkçe’de “… …” anlamına geldiğini bilmek durumunda bulunduğu, buna göre dava konusu marka tescilinin kötü niyetli olduğu, ilk derece mahkemesince de bu gerekçeyle de davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakla, davalı tarafın istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından davacı taraf lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 20/05/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/06/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip