Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1382 E. 2021/556 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K … İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/03/2019….

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26/03/2019 tarih ve …. K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili; müvekkiline ait “…” markasının tüm Türkiye’deki tüketiciler tarafından bilinen ve tanınan bir marka olduğunu ve davalı Kurum nezdinde tanınmış marka statüsünde bulunduğunu, müvekkilinin çok sayıda…. ….” esas unsurlu markalarının bulunduğunu, davalının “…-…” ibaresini 35. ve 44. sınıf hizmetlerde tescili için yaptığı başvuruya yaptıkları itirazının nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini oysa dava konusu ibarenin “mobil …” anlamına geldiğininden 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c bentleri gereği reddi gerektiği gibi müvekkilinin “…” esas unsurlu markaları ile iltibasa neden olacak düzeyde benzer olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin seri marklarında biri olarak algılanacağını, müvekkilinin “…” ibareli markalarının, uzun süre kullanım sonucu müvekkili ile özdeşlemiş hale geldiğini ve tüketici tarafından bilindiğini, 556 sayılı KHK’nın 8/4 koşullarının da bulunduğunu, uyuşmazlık konusu hizmetlerin itirazına mesnet markalar kapsamında yer aldığını ileri sürerek YİDK’nın …sayılı kararının iptalini ve dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, dava konusu markada “…” harfini ön plana çıkaracak bir farklılaşmaya gidilmediğini, ayrıca tek harften oluşan bir markanın, markayı oluşturan karakterize özelliklere yaklaşılmadığı durumlarda herhangi bir markanın tesciline engel olmasının mümkün bulunmadığını, davacının “…” ibareli markalarının tanınmış olmadığını, Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, müvekkilinin markası ile davacının itirazına mesnet “…”ibareli markaları arasında karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, harflerin tek başına ayırt ediciliklerinin olmadığını, davacı markalarındaki “…” harfinin ayırt ediciliğinin, turuncu rengi ile büyük ve kalın punto ile yazılması olduğunu, müvekkilinin markasında “…” , “-“ , “…” şeklinde 3 unsur bulunduğunu, bu üç unsurun da tek başına ayırt ediciliği bulunmasa da ayırt ediciliğin renk ve şekillerle sağlandığını, davacı markalarının çoğunun müvekkilinden farklı sınıfı kapsadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu “… – …” ibaresinin mobil telefon teknolojisinin ve uygulamalarının yaygınlaşması ile … hayatında kendisine yer edinmiş ticari bir kavram olup mobil telefonlar aracılığıyla yapılabilen her türlü ticari faaliyete işaret ettiği, buradaki ticari faaliyet kavramının herhangi bir sektörle sınırlandırılması mümkün olmayıp gelişen çağın fiziki bir ofis, büro, dükkan, mağaza sahibi olmaksızın da kişi ve kuruluşların ticari faaliyetlerini icra etmelerine izin verdiği göz önüne alındığında giyim sektöründen, gıda sektörüne, seyahat sektöründen, sağlık sektörüne kadar hemen her sektörde mobil ticaretin yapılmasının ve uygulanmasının mümkün olduğu bu nedenle dava konusu başvurunun, kapsamında yer alan tüm hizmetler bakımından 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi gereğince tanımlayıcı olduğundan tescilinin mümkün bulunmadığı, 556 sayılı KHK’ın 8/1-b maddesi uyarınca yapılan değerlendirmede de ,dava konusu marka kapsamında yer alan hizmetlerin tamamının davacı yana ait “…” ibareli markalar kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle benzer olduğu, davacının markalarındaki “…” harfinden ibaret asıl ve kök unsurların davalının başvurusunda aynen yer aldığı asıl ve kök unsur konumunda bulunduğu, taraf markalarının asıl unsurlarının yalnızca tek bir harften oluşması ve davacı markasının yüksek tanınmışlık seviyesi nedeniyle tüketicinin yanılgıya düşme tehlikesinin bulunduğu, münferit harf ve rakamların tescil edilmesi ve bir kişinin inhisarına bırakılması mümkün değil ise de, davacının “…” ibareli markalarının zaman içinde yoğun kullanıma bağlı olarak zayıf nitelikteki harf markasından bağımsız ayırt edici karaktere sahip ve herkes tarafından tanınan bir marka haline dönüştüğü, … markasının aynı şekilde dünyanın bir çok ülkesinde de tanınan bir marka haline geldiği, bu işareti gören ortalama tüketicinin söz konusu marka ile davacı yanın tanınmış markaları arasında en azından iktisadi ve idari bir bağ kurabileceği, dava konusu markanın, davacının “…” ibaresinden oluşan seri nitelikteki markaların serisi niteliğinde algılanmasının kaçınılmaz olduğu, başvurunun tescilinin davacı markalarının elde ettiği bilinirlikten haksız yararlanma sağlayacağı, zira davacının reklam gücünden haksız yararlanacağı, davalının mal satışını artıracağı , bu durumda davalının bundan isitfade ederek toplumun dikkatini çekeceği ve onun temsil ettiği imaj ve güveni hiçbir masraf, çaba sarfettmeden kendi markasına mal edeceği, bu sebeplerle de 556 sayılı KHK 8/1-b maddesine dayalı davacı iddiasının da yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile …sayılı YİDK kararının iptaline ve davalı adına tescilli dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, dava konusu marka bakımından 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesindeki koşulların bulunmadığını, taraf markaları arasında ortalama tüketicinin görsel, işitsel ve kavramsal algısı bakımından ilişkilendirme ihtimali de dahil iltibasa neden olabilecek bir benzerliğin olmadığını savunarak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, müvekkilinin dava konusu markası bakımından SMK’nın 5. Maddesinin tartışabilir olmadığını, taraf markalarının benzer bulunmadığını, müvekkilinin markasında “…” , “-“ , “…” şeklinde 3 unsur olduğunu ve gerek renk gerekse de şekil ile ayırt ediciliğin sağlandığını, müvekkilinin markasının yaygın kullanılan ticari bir terim olmadığını aksi kanaate birkaç internet çıktısı ile varılamayacağını, “…” harfinde oluşan birçok marka tescili bulunduğunu, “…” harfinin sadece davacının tekelinde olmadığını savunarak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu “… – …” ibaresinin mobil telefon teknolojisinin ve uygulamalarının yaygınlaşması ile … hayatında kullanılan ticari bir kavram olup mobil telefonlar aracılığıyla yapılabilen her türlü ticari faaliyeti tanımladığının, 35. ve 44. Sınıfta yer alan uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından da mobil ticaretin yapılmasının ve uygulanmasının mümkün olduğunun mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporu ile tespit edildiği, bu itibarla dava konusu ibarenin, uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından tanımlayıcı olduğundan 556 sayılı KHK’nın 7/1-c gereğince marka olarak tescil edilemeyeceği yönündeki mahkeme gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, diğer taraftan davacının itirazına mesnet tanınmış “…” asıl unsurlu markaları ile yine “…” asıl unsurlu dava konusu marka arasında, dava konusu 35. ve 44. Sınıf hizmetler bakımından 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23/09/2019 tarihli ve … K sayılı kararı ile “… …” asıl unsurlu marka başvurusunun, 13/02/2019 tarihli… K sayılı kararı ile “…” ibareli marka başvurusunun, davacının “…” asıl unsurlu markaları ile iltibas oluşturacağının kabul edildiği Dairemiz kararlarının onandığı, ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18/02/2021 tarihli … K sayılı kararı ile “… şekil” ibareli marka başvurusunun, 13/11/2013 tarihli… K sayılı kararı ile “… … ” ibareli marka başvurusunun davacının “…” asıl unsurlu markaları ile iltibas oluşturacağının kabul edildiği mahkeme kararlarının onandığı anlaşılmakla davalı … ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumundan ayrı ayrı alınması gereken 59,30’ar TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı taraflarca istinaf başvurusunda yatırılan 44,40’ar TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90’ar TL’nin davalılardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı … ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilleri tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/04/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/05/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip