Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1350 E. 2021/596 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1350
KARAR NO : 2021/596
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2019
NUMARASI :

DAVANIN KONUSU :Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/03/2019 tarih ve …/… E. – …/… K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı şirket ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin kurulduğu 1963 yılından beri döneminin şartlarına ve tercihlerine uygun konut projeleri ürettiğini ve 90’lı yıllardan itibaren hem kent için hem de kent çevresinde gelişmekte olan yeni yerleşim birimlerinde önemli projelere imza attığını, davalı tarafa ait …/… numaralı “…” ibareli marka başvurusunun, müvekkiline ait “…” ibareli marka ile iltibas yaratacak şekilde benzediğini, müvekkiline ait “…” ibaresinin itiraza konu başvuruda aynen yer aldığını, başvuruda esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, markaya getirilen “…” ve “…” ibarelerinin markaya herhangi bir ayırt edicilik katmadığını, davalı yanın “…” ibaresini tescil ettiremeyeceğini anlayınca anılan ibarenin sessiz harflerinden oluşan ……….”) üç marka başvurusunda bulunduğunu, gelen bilirkişi raporlarında bu ibarelerinin müvekkili markası ile iltibas yarattığının ve kötüniyetli olduğunun vurgulandığını, davalı şirketin yetkililerinden olan … …’nın müvekkili şirketten ayrılırken adı ve soyadını içeren …/.. sayılı “… …” ibareli markanın kendisine devredilmesini rica ettiğini, bunun üzerine müvekkili firmanın iyiniyetle markayı devrettiğini, davalı tarafın ise müvekkili ile aralarında olan marka devir sözleşmesini kullanarak, haksız ve kötüniyetli olarak, müvekkili firmaya ait “…” ibaresini tescil ettirmeye ve kullanmaya çalıştığını, fakat bu devrin kesinlikle başvuru sahibine veya … …’nın kuracağı herhangi bir şirkete “…” ibaresini kullanmasına müsaade ettiği anlamına gelmediğini, bu açıdan başvurunun kötüniyetli olduğunun anlaşılacağını, somut olayda davaya konu “… … … .. ..” ibareli markanın müvekkili markası ile iltibas yaratacak şekilde benzer bulunduğunu, buna rağmen müvekkilinin başvuruya itirazının, diğer davalının 23.06…. tarih ve …-M-.. sayılı … kararı ile nihai olarak kısmen kabul edildiği ve başvuru kapsamından 35/02, 03, 04, 05; 36/02, 03, 04; 37/02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13 alt gruplarında yer alan hizmetlerin çıkartıldığı, ancak diğer emtia yönünden, başvuru sahibi adına ../.. sayı ile tescilli “… …” markasının tescil kapsamında bulunması göz önüne alındığında, itiraza konu hizmetlerde başvuru sahibinin kazanılmış hakkının bulunduğu gerekçesiyle itirazlarının reddedildiğini ileri sürerek, davalı Türkpatent … kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, … … … kurucusu ve başkanı olan … …’nın 1963 yılında “…” markası ile inşaat sektörüne girdiğini, 2013 yılında yeniden yapılanma için … … …’i kurduğunu ve “…”, “.. … ve … Yatırım A.Ş.” ve “.. .. A.Ş.” şirketlerini … … … çatısı altında birleştirerek yoluna devam ettiğini, “… …” markasının tanınan ve bilinen bir marka olduğunu, müvekkili şirket ve … … … bünyesinde bulunan .. .. ve … Yatırım A.Ş.’nin “… …” ve “…” markasından türetilmiş birçok markasının bulunduğunu, müvekkilinin başvurusunun davacı yanın “…” markasını hiçbir şekilde çağrıştırmadığını, markanın telaffuzu, görünüşü, kavramsal anlamının birbirlerinden farklı olduğunu, müvekkili şirkete ait TÜRKPATENT nezdinde nezdinde tescilli ../.. sayılı “… …” markasının bulunduğunu, müvekkilinin bu markayı “.. …” markası ile beraber davacı şirketten noterden yapılan sözleşme ile devraldığını, bu nedenle söz konusu “… …” ibaresi üzerinde müvekkili şirketin eskiye dayalı kullanım hakkının bulunduğunu ve gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkilinin hiçbir şekilde “…” markasını kullanma niyetinde olmadığını, ticari hayatına “… …” ve “…” markaları ile devam ettiğini, davacı yanın “…” ibaresi üzerinde tekel hakkının mevcut olmadığını, müvekkili markasının “… …” ibareli olduğunu ve devir sözleşmesi ile devraldığı “… …” ibaresini içerdiğini, davacı yanın kötüniyet iddiasının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalı başvurusunda markanın ayırt ediciliğini üzerinde toplayan esaslı unsurların “…” ve “…” kelimeleri olduğu, davacının itiraza mesnet markalarının da çeşitli biçimlerde yazılmış, tali şekil ve kelime unsurları ile kombine edilmiş “…” ibaresinden oluştuğu, davacı markalarında da ayırt ediciliği üzerinde toplayan esaslı unsurun “…” kelimesi olduğu, markalarda yer alan “…” ortak ibaresinin, herhangi bir anlamı ya da çağrışımı olmayan, ayırt ediciliği yüksek bir marka işareti bulunduğu, davacı markalarının münhasıran esaslı unsuru olan “…” kelimesinin, davalı marka başvurusunda da aynen yer aldığı, davalı markasındaki “…” ve “…” ibarelerinin dahi bu benzerliği ortadan kaldırmadığı, çekişme konusu olan tüm hizmetlerin, davacının itiraza mesnet markaları kapsamında da bulunduğu, yani davalı marka başvurusunun ve davacı markalarının emtia listelerinin, çekişmeli hizmetler itibariyle aynı/aynı tür hizmetlerden oluştuğu, bu sebeple de 556 sayılı KHK 8/4 maddesinin somut olaya tatbikine lüzum görülmediği, ancak markanın tanınmış olmasının iltibası artıran bir unsur olarak değerlendirildiği, davalının müktesep hakka dayanak teşkil ettiğini ileri sürdüğü ../.. sayılı markasının 04.11.2011 tarihinde davacı şirket adına tescil edildiği ve 20.05.2013 tarihinde ise davalı şirkete devredildiği, bu bağlamda gerek tescil tarihi gerekse de devir iradesi uyarınca “… …” ibaresinin davalıya ait olduğu konusunda taraflar arasında bir çekişmenin bulunmadığı, çekişme konusu “35.Sınıf: 35/01 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. 36. Sınıf: 36/01 Sigorta hizmetleri. 37. Sınıf: 37/01 İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri”, davalının …/… sayılı “… …” ibareli markasının kapsamında yer aldığı, ancak dava konusu başvuruda davalının markaya farklı kelime unsurları ekleyerek, öneki tescilli markadan uzaklaştığını, ayrıca önceki tescilli marka kapsamındaki hizmetler yönünden uzun süreli birlikte eş zamanlı kullanıma dair dosyaya herhangi bir delilin sunulmadığı, önceki tescilli markanın kullanımının ispat olunamadığı, bu nedenle müktesep hak iddiasının kabul edilmediği, kötü niyet iddiası konusunda da davalının eylemli kullanımının somut olayda kötüniyetli tescile işaret etmeyeceği, öte yandan davacı markalarının hiçbirinde 1961 sayısının yer almadığı, bu bağlamda dava konusu markanın, davacı markaları ile bu sayı dolayısıyla ilişkilendirilmesinin mümkün görülmediği, dolayısıyla davalının kötüniyetli olduğu iddiasının da davacı tarafça bu iki neden çerçevesinde ispatlanamadığı gerekçesiyle … iptal talebi yönünden davanın kabülü ile Türkpatent …’nın 23/06/… tarih …-M-.. sayılı kararının, davacının itirazının reddiyle ilgili kısım yönünden ”35/01 reklamcılık pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri 36/01 sigorta hizmetleri 37/01 inşaat hizmetleri inşaat araç ve gereçlerinin ve iş makinalarının kiralanması” hizmetleri yönünden iptaline, dava konusu marka henüz tescil edilmediğinden hükümsüzlükle ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında fonetik, okunuş, genel intiba olarak, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve iltibas ihtimalinin bulunmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Yapı Malzemeleri A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkili şirkete ait “… … … … …” ibareli marka ile davacı şirkete ait “…” ibareli marka arasında, iltibasa neden olacak şekilde görsel, sessel ve sınıfsal bir benzerlik bulunmadığını, zira gayrimenkul satın alan tüketicinin, ortalama tüketiciye nazaran, aldığı ürünün pahalı olması nedeniyle markalar arasındaki farklılıklar üzerine daha fazla vakit ayırdığını ve alım yaparken normal bir ürüne nazaran daha fazla düşündüğünü, hal böyle iken markalar arasındaki benzerliği, gayrimenkul alımı yapan tüketicinin fark etmesinin oldukça basit bulunduğunu, müvekkili Şirketin davacı şirketten ayrılarak ticari hayatını sürdürme gayesiyle ticari girişimlerde bulunduğunu, bu ticari girişimleri de davacının bilgisi ve onayı ile devredilen marka doğrultusunda devam ettirdiğini, ancak davacının sistematik ve planlı bir şekilde müvekkilinin ticari hayatını baltalamak amacıyla müvekkilinin başvurduğu tüm markalara itiraz ettiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin kötüniyetli olmadığını, bilakis davacının kötüniyetli olduğunu ve müvekkiline marka türetme imkanını tanımadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davalı şirketin başvurusunun kapsamında kalan ve çekişme konusu olan 35/1, 36/1 ve 37/1. sınıf tüm hizmetlerin, davacının itiraza mesnet markaları kapsamında da aynen yer aldığı, yani davalının marka başvurusu ile davacı markalarının çekişmeli hizmetler itibariyle aynı/aynı tür hizmetlerden oluştuğu, davalı Şirketin devraldığı davacıya ait …/… sayı ile tescilli “… …” ibareli markanın, düz yazıdan ibaret olup, hepsi aynı büyüklük ve biçimdeki harflerden oluştuğu, davalı Şirketin bu markaya dayanarak davacıya ait olduğunu bildiği “…” ibaresini ön plana çıkaracak şekilde herhangi bir marka veya tasarım tescilinde bulunmasının mümkün olmadığı, Yargıtay 11. HD.’nin 15.04.2019 tarih ve 2018/1298 E.- 2019/2923 K., 20.01.2020 tarih ve 2019/2626 E.- 2020/529 K., 20.01.2020 tarih ve 2019/2631 E.- 2020/550 K. sayılı kararlarının da bu yönde olduğu, davalının ../.. sayılı “… …” ibareli markasının 04.11.2011 tarihinde tescil edildiğinden, 29.05.2015 tarihli işbu dava konusu başvuru markası bakımından davalı yararına kazanılmış hak yaratmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla, davalı şirket ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı şirket ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı şirket ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumundan ayrı ayrı alınması gereken