Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1341 E. 2021/597 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1341
KARAR NO : 2021/597
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/03/2019
NUMARASI :

DAVANIN KONUSU : Marka ile İlgili Kurum Kararlarının İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/03/2019 tarih ve… E. -…K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin “…” ve “…” esas unsurlu seri markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin müvekkilinin grup şirketlerinden olan………’da mukim dava dışı……… A.Ş.’nin eski ortaklarından iken, ortaklıklarının sona ermesinin ardından müvekkilinin pek çok ürününü, markasını ve ambalajını kötü niyetli bir şekilde taklit etmeye başladığını, dava konusu “……… …” başvurusunun da………. numarası ile kayda alındığını, başvurunun ilanına yapmış oldukları itirazlarının YİDK.’nın 28.07.2017 tarih ve …… sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa davalının marka başvurusunun müvekkili markaları ile birebir aynı ibareyi içerdiğini, davalının müvekkilinin tanınmışlığından kötü niyetli olarak yararlanmak istediğini ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, davacı taraf adına tescilli “…… …” markasında yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük, zayıf markalardan olduğunu, bu nedenle uyuşmazlık konusu markaların karıştırılmasının mümkün olmadığını, Türkpatent nezdinde tescilli/başvuru aşamasında “…” ibaresini içerir başkaca birçok markalarının bulunduğunu, taraf markalarının telaffuz/okunuş, anlamsal ve sesçil olarak da birbirlerinden farklı olduğunu, davacı tarafa ait markaların önünde “…” ibaresinin yer almasının, karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taraf markaları arasında herhangi bir anlamsal benzerlik bulunmadığı, davacı markaları ile davalı başvurusunun kelime, şekil unsuru ve yazım karakteri itibariyle yeterince farklılaştığı ve taraf markaları arasında görsel benzerlik bulunmadığı, markaların görsel ve anlamsal açıdan farklı olmaları sebebiyle, kısmi işitsel benzerliğe rağmen, genel izlenim ve bütünsel imaj bakımından, markalar arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların aynı sektörde faaliyet göstermekte olup… üreticisi olduklarını, müvekkilinin ”…” markasını ilk kez 1996 yılında tescil ettirdiğini ve o tarihten bu yana 20 yılı aşkın bir süredir de ”…” markası altında… ürettiğini, “…” markasının gıda ürünleri bakımından ayırt edici olduğunu, zira gerekçeli kararda da değinildiği üzere, “…” anlamına geldiğini ve gıda ürünleri bakımından doğrudan herhangi bir ürünü tanımlamadığını, müvekkilinin markasının kullanıldığı, özellikle “…i” ürünleri bakımından, “…” ibaresinin zayıf marka olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığını, davalı firmaya ait “… …” markasında da yerel mahkeme kararının aksine, “…” ibaresinin esaslı unsur olarak kullanıldığını, hal böyle iken “…” ibaresinin arkasına “-lık” ekinin ve önüne de esasen davalı firmanın ticaret unvanı olan “…” ibaresinin getirilmesinin, davalı firmanın markasını müvekkilinin markalarından farklılaştırmadığını, süpermarket rafına bakarken birkaç saniye içinde satın alma kararını veren ortalama tüketicinin, dava konusu markalarda “…” ibaresini gördüğü takdirde, detaylı bir karşılaştırmaya girmeyip, markaların bütünsel izlenimine bakacağını ve müvekkiline ait “…” esas unsurlu markalı ürünleri satın almasından dolayı, bilinçaltında kalan içgüdü ile davalının ürünlerini tercih edeceğini, davalı firmanın sahibi olan……………ailesi ile müvekkili arasında, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet iddialarına dayalı davalar mevcut olup, işbu davalara ilişkin bilirkişi raporlarının ve mahkeme ilamlarının yerel mahkeme dosyasına delil olarak sunulmuşsa da dikkate alınmadığını ve eksik incelemeyle sadece, davalı firmanın yalnızca benzer marka başvurusunda bulunmasının kötü niyet olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle kötü niyet iddiasının ispatlanamadığına hükmedildiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, marka ile ilgili kurum kararlarının iptali ve hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya ait önceki tarihli “…” ve “…” esas unsurlu markaların, davalının ………… sayılı “… …” ibareli başvurusu yönünden, 556 sayılı KHK’nin 8/1-b, 8/4 ve 35 hükümleri çerçevesinde tescil engeli oluşturup oluşturmadığı ve sonucuna göre 28.07.2017 tarih ve………… sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığı ve davalı markasının hükümsüz kılınmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Somut olayda hem itiraza mesnet teşkil eden markaların hem de tescili istenilen markanın kapsamındaki emtianın 30. sınıftaki mallar yönünden aynı tür olduğu açıktır. Bu malların ilgili tüketicisinin alış veriş yeteneğine sahip her yaştan kişiler olduğu, mahkemece bu konuda görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da belirtilmiştir. O halde somut uyuşmazlık yönünden taraf markalarının asıl unsurlarının benzer olup olmadığı, buna göre ilgili tüketici kesiminin, taraf markalarını karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığı incelenmelidir.
Davacının itiraza dayanak markalarının asıl unsurunun “…” ve “…” ibarelerinden oluştuğu açıktır. Davalının işbu dava konusu başvurusu da “… …” ibaresinden oluşmaktadır. “…” ibaresi başvuruda, “…” ibaresini niteleyen bir sıfat olarak kullanılmıştır. Ayırt ediciliği zayıf bir sözcüktür. Dolayısıyla başvurunun asıl unsurunun da “…” ibaresi tarafından temsil olunduğu kabul edilmelidir.
Her ne kadar mahkemece alınan bilirkişi raporunda, bu ibarenin dava konusu mallar yönünden ayırt ediciliği yüksek bir ibare olmadığı, taraf markalarının belirgin şekil unsuru, yazım şekli ve genel kompozisyonu ile farklılaştığı bildirilmişse de, Dairemizce bu görüşe iştirak edilmemiş, “…” ibaresinin dava konusu 30. sınıf mallar yönünden de ayırt edici olduğu kabul edilmiştir. Nitekim Yargıtay 11. HD.’nin birçok emsal kararında, davacının anılan esas unsurlu markaları, benzer ibareli başka markalara karşı korunmuştur. (Yargıtay 11. HD.’nin 21.01.2021 tarih ve 2020/1371 E.- 2021/297 K., 19.04.2017 tarih ve 2015/14662 E.- 2017/2263 K., 11.12.2013 tarih ve 2013/9551 E.- 2013/22588 K., 04.06.2013 tarih ve 2012/13671 E.- 2013/11615 K., 11.12.2007 tarih ve 2006/8809 E.- 2007/15698 K.)
Esasen davacının asıl unsuru “…” ibaresinden oluşan 30. sınıfta aynı mallar üzerinde tescilli, YİDK nezdindeki itiraz aşamasında ve hükümsüzlük davasında dayandığı……….tescil no:………) ve ….. (tescil no……) numaralı markaları da bulunmaktadır.
Tüm bu hususlar birlikte gözetildiğinde, mahkemenin taraf markalarının ibareler yönünden benzer olmadığının kabulü Dairemizce doğru görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da göz önünde bulundurularak, bu konularda yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasına da gerek görülmemiştir.
Bu itibarla mahkemece tarafların markaları arasında, başvuru kapsamındaki tüm mallar yönünden, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/03/2019 gün ve… E. – ……….K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın KABULÜ ile Türkpatent YİDK’nın 28.07.2017 tarih ve ………. sayılı kararının İPTALİNE,
4-Hükümsüzlük talebinin kabulü ile davalı şirket adına tescilli ………. sayılı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

5-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 270,50 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 69,90.TL olmak üzere toplam 2.140,40.TL yargılama gideri ve 31,40.TL peşin harç, 31,40.TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.203,20.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/04/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip