Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1340 E. 2021/518 K. 09.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1340
KARAR NO : 2021/518
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2019
NUMARASI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/01/2019 tarih ve… E. – … K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili; müvekkilinin … sayılı “…” ibareli marka başvurusuna, davalı şirketin “…” ibareleri markalarına dayanarak yaptığı itirazın , Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kısmen kabul edilerek, başvuru kapsamından bir kısım emtianın çıkarıldığını, anılan karara müvekkili ve davalı şirketin itirazı sonucu YİDK tarafından müvekkilinin itirazlarının reddine, davalı şirketin itirazlarının ise kısmen kabulüne karar verilerek başvuru kapsamında bulunan bir kısım emtianın çıkarıldığını, oysa davacının kendi isim ve soy ismini marka olarak tescil ettirmek istediğini, isim ve soy isminden oluşan markasının davalı şirketin itirazına mesnet markları ile iltibas oluşturmayacağını, davacı ile davalı şirket kurucusunun kardeş olduğunu, uzun yıllar aynı şirketler bünyesinde birlikte ticari faaliyetlerine devam ettiklerini, o dönemde “…” ibareli markaların “…AŞ.” adına tescilli olduğunu, kardeşler arasında firmaların ayrılması kararı verildiğinde, “…” ibaresinin kullanılması için karşılıklı muvafakatlerin verilmiş olduğunu, ancak davalı şirketin kendisini tek hak sahibi olarak gördüğünü, kötü niyetli davrandığını, hiç kimsenin isim ve soy ismini kullanmasının engellenemeyeceğini, bu hakkın Soyadı Kanunu ile korunduğunu ileri sürerek dava konusu başvurularının kısmen reddine dair YİDK’ın … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili; müvekkilinin tanınmış “…” markalarının sahibi olduğunu, uyuşmazlık konusu emtia bakımında dava konusu başvuru ile müvekkilinin itirazına mesnet “…” ibareleri markaları arasında iltibas tehlikesinin bulunduğunu, davacı taraf ve davacının asıl ortağı olduğu şirketi … AŞ’nin “…” markası üzerinde hak yaratma çabasında olduğunu, davacı ile davalı şirketin hakim ortağının kardeş olduklarını, 10.01.2008 ve 18.05.2008 tarihli Noter Tasdikli Marka Devir Sözleşmesi ile “…. A.Ş.” nin “…” ibareli markalarının tümünün …. A.Ş.”ye devrettiğini, devir işlemleri sırasında davacı …’ın … A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi olduğunu, markaların devrine bir itirazı bulunmadığını davacının, davalı şirket üzerinde herhangi bir hakkı, pay sahipliği olmadığını, davalı şirketin sahibi ….’ın kendi alt soyları ile… A.Ş.’de yer alan davacı …’ın ve onun alt soylarının hisselerini satın aldığını, bugün itibariyle davalı ……… A.Ş. ile… A.Ş.’nin ortaklarının aynı kişiler …, eşi ve alt soyları) olduğunu, devir işlemlerinden sonra ise davacının hakim ortağı olduğu…A.Ş.,…A.Ş., … A.Ş. olmak üzere davacı … ve ailesinden pek çok kişinin “…” ibaresi üzerinde hak sağlamak için kendi soy isimlerinin “…” olmasını vesile bilerek marka başvurularında bulunduklarını, bu nedenle açılan davaların bir kısmının derdest olup bir kısmının lehlerine sonuçlandığını, ticari şirketlerin ortaklarından bağımsız kişiliğe haiz olduğunu, , markaların müvekkili tarafından 2008 yılında devralındıktan sonra tanınmış hale geldiğini, davacının isim ve soy ismini kullanmasını engelleyen bir ihtilafın olmadığını, ancak davacının haksız bir biçimde, yasayı dolanarak marka üzerinde hak sahipliğine ulaşma çabasında olup kötü niyetli bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu YİDK kararı ile davacının başvurusu kapsamında reddedilen mal veya hizmetler, davalı şirketin redde mesnet alınan markaları kapsamındaki mal veya hizmetlerle aynı veya benzer olduğu, somut olayda, davacının marka başvurusu kapsamında bulunan ve 29 ve 30. sınıfın dışında kalan tüm mallar ve hizmetlerle aynı, aynı tür ve bağlantılı mal veya hizmetlerin davalı şirket markalarının kapsamında bulunması ve taraf markalarının esas ve ayırt edici unsurlarının benzer olması nedenleriyle taraf markaları arasında 556 Sayılı KHK m. 8/1-b maddesi anlamında bağlantı olma ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, dava konusu YİDK kararının yerinde olduğu, ancak davacıya ait marka başvurusunun kayıtlarına 18.05.2015 tarihli olmasına rağmen davalı şirkete ait ve davacı markasının kısmen reddine mesnet gösterilen… sayılı markalarının , dava konusu başvuru tarihinden TPMK kayıtlarına girdiği, yine YİDK kararının verildiği 03.02.2017 tarihi itibariyle kısmi redde mesnet davacı markalarından …sayılı ,… sayılı ,… sayılı ve … sayılı markaların yenilenmeme nedeniyle hükümden düştüğü bu nedenle anılan markaların dava konusu YİDK kararında kısmen redde gerekçe yapılmasının doğru olmadığı, bununla birlikte belirtilen markaların kapsamında yer alan mallar ve hizmetlerle, aynı veya aynı tür mallar ve hizmetler davalı adına tescilli ve itiraza mesnet diğer markaların kapsamında yer aldığından söz konusu markaların kısmi ret gerekçeleri arasından çıkartılmasının herhangi bir malın veya hizmetin davacıya iadesini gerektirmediği bu bağlamda YİDK kararının kapsamında herhangi bir değişiklik olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; dava konusu markanın “…”, davalı şirketin redde mesnet markalarının asıl unsurunun ise “…” ibareli olduğu, bilirkişilerin müvekkilin “…” markasının yaratılmasında ve tanıtılmasında en az davalı şirket kadar hak sahibi olduğunu görmezden gelerek rapor tanzim ettiklerini, müvekkili ile davalı firmanın kurucusu ve sahibinin kardeş olduğunu, uzun yıllar boyunca birlikte aynı şirketler bünyesinde ticari faaliyetlerine devam ettiklerini, bu dönemde müvekkilinin soy ismi de olan “…”ibareli markaları ….A.Ş adına tescilli olduğunu, kardeşler arasında firmaların ayrılması kararının alınmasına binaen … firması bünyesinde devam eden … ailesi mensubuna …….A.Ş üzerindeki markaların devir alınması hususunda muvafakat verilmesine karşın, gerek müvekkili ve ailesinin gerekse de diğer ……… “…” ibaresini marka olarak kullanmasına muvafakat verildiğini, kaldı ki huzurda bulunan ihtilafın “…” ibareli herhangi bir markanın müvekkili adına tescil edilmesi değil, müvekkilinin isim ve soy isminin müvekkili adına tescil edilmesinden ibaret olduğunu, markaların nihai tüketici nezdinde iltibas yaratmayacağını, taraflar arasındaki anlaşmaya rağmen davalı şirketin “…” ibaresi üzerinde tek hak sahibi olarak kendisini görerek kötü niyetli olarak müvekkili ve müvekkilinin kurucu ortağı ve yöneticisi olduğu dava dışı şirketler aleyhine işlemler yapmaya başladığını, davalı şirketin mesnet markalarının müvekkilinin ……..A.Ş’ nin yönetim kurulunda yer aldığı dönemde anılan şirket adına tescil edildiğini, markanın yaratılmasında en az davalı şirket yetkilileri kadar müvekkilinin de katkısının bulunduğunu, davalı şirketin müvekkilinin aynı zamanda soy ismi olan “…”markasına haksız şekilde sahip çıkmaya çalıştığını, müvekkilinin Soyadı Kanunu ile korunan isim ve soy ismini kullanmasının engellenemeyeceğini, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığını YİDK kararında mesnet alınan bir kısım davalı şirket markalarının red gerekçesi yapılamayacağı belirlenmesine rağmen bu durumun sonuca etkili olmayacağı kabulünün doğru bulunmadığı, ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka başvurusunun kısmen reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı davacının “…” ibareli marka başvurusuyla davalının “…” ibareli markaları arasında görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 16.12.2019 tarihli ve 2019/ 1575 E 2019/8229 K sayılı kararı ile “…..” ibareli marka başvurusunun 19.11.2018 tarihli ve 2017/1701 E 2018/7170 K sayılı kararı ile de “……..l …” ibareli marka başvurusunun, davalı şirkete ait “…” ibareli tescilli markalar ile iltibas oluşturacağının kabul edildiği Dairemiz kararlarının onandığı, bu itibarla kişinin adı ve soyadının dürüstçe kullanımının engellenemeyeceği yönündeki iddianın yerinde bulunmadığı, davalı şirkete ait ………,……… ve …. sayılı markaların başvuru tarihlerinin dava konusu marka başvuru tarihinden sonra olması, …. sayılı , ………. sayılı , ……… sayılı ve ……. sayılı markaların ise dava konusu YİDK karar tarihinde yenilenmemesi nedeniyle hükümden düşmeleri nedeniyle, dava konusu marka başvurusunun kısmen reddine mesnet alınması doğru değilse de davalı şirketin itirazına mesnet diğer markaları nedeniyle dava konusu YİDK kararı sonucu itibariyle yerinde olduğundan ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/04/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/04/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip