Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1312 E. 2021/499 K. 09.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ …

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü.

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 20/06/2019 tarih ve 2018/404 E. – 2019/304 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin “…, …” esas unsurlu ….sınıf ürün ve hizmetleri içeren markaların sahibi olduğunu, davalının 08.08.2017 tarihinde “…” ibareli, 31.sınıftaki malları içeren marka tescil başvurusunda bulunduğunu, … kod numarası verilen başvuruya müvekkilince iltibas, tanınmışlık, kötü niyet vakıalarına dayanılarak itiraz edildiğini, itirazlarının önce Markalar Dairesi ve nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili markalarının herkes tarafından bilindiğini, müvekkilinin “…, …” ibareli markaları ile davalının “…” ibareli markasının okunuşlarının da çok yakın olduğunu, görsel, sescil ve kavramsal olarak bıraktıkları umumi intibanın aynı bulunduğunu, başvurunun tescilinin müvekkilinin “…, …” esas ve ayırt edici unsurlu markaları ile iltibasa sebebiyet vereceğini, davalının benzer marka tescil başvurusunda bulunmasının kötü niyetli olduğunu, emsal alınabilecek birçok kesinleşmiş mahkeme kararı bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’in… sayılı kararının iptaline, davalı adına tescil edilen markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları umumi intiba bakımından “…” ibareli müvekkili başvurusu ile davacının “…, …” ibareli markaları arasında iltibasa yol açacak düzeyde bir benzerliğin bulunmadığını, “…-…” ibarelerinin geniş-büyük anlamları itibariyle her sektörde nitelik belirtmek için sıklıkla kullanılan ibareler olduklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının markalarının “…/…” esas unsurlu oldukları, anılan markaların özellikle perakende satış yahut mağazacılık hizmetinde kullanılarak ayırt edicilik kazandıkları, ancak bunun “büyük, geniş ve uzun” anlamları taşıyan sadece … ibaresi itibariyle değil, bütün olarak gerçekleştiği, davacının “…/…” ibareli markalarıyla “…” ibareli başvuru arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, zira “…” veya “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin olmadığı, ancak yanına getirilecek başka sözcük ve şekillerle birlikte markasal anlamda ayırt edicilik kazanabileceği, başvuru konusu işaret ile davacı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun da bulunmadığı, davacı markaları tanınmış olsa dahi varılan sonucun değişmeyeceği, tescilli bir marka ile iltibas yaratmayan işaretin marka tescil başvurusunda bulunmanın kötüniyetli bir yaklaşım olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili, ilk derece mahkemesi kararının aksine dava konusu başvuru ile müvekkilinin itirazına mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6. maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesinin bulunduğunu, zira hem dava konusu başvurunun hem de müvekkili markalarının asli unsurunun “…” ibaresi olduğunu ve başvuruda farklı olarak yer verilen “…” ekinin de tanımlayıcı nitelikte olduğundan başvuruya ayırt edicilik katmadığını, tescili halinde dava konusu başvurunun, müvekkilinin seri markalarından birisi olarak algılanacağını, müvekkili markalarının yoğun kullanım sonucu tüketici nezdinde ayırt edicilik kazanan tanınmış markalar olduklarını ve SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca da başvurunun reddinin gerektiğini, başvurunun kötü niyetli yapıldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü. istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin büyük, geniş anlamlarına gelen bir sıfat olduğu ve ayırt ediciliğinin oldukça düşük bulunduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13.09.2017 tarih, … esas, … karar sayılı ilamının da bu yönde olduğu, davacı markalarının tanınmış olmalarının da varılan sonucu değiştirmeyeceği, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/04/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/05/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip