Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1299 E. 2021/483 K. 02.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1299
KARAR NO : 2021/483
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/06/2019
NUMARASI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 13/06/2019 tarih ve…….. E. – ……… K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili; müvekkilinin tanınmış “…” ibareli markalarının davalı kurum nezdinde tescilli olduğunu, diğer davalı tarafından …sayılı ve “…” ibareli başvuruya yaptıkları itirazın nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvuruda yer alan şekil unsurunun müvekkilinin markalarında yer alan şekil ile benzer olduğunu, davalının milyonlarca ayak şekli varken müvekkili markasında yer alan ayak şeklini marka olarak tecil ettirmek istemesinin davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, müvekkilinin markalarında yer alan ayak şekli ile özdeşleştiğini, markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunduğunu, müvekkili markları tanınmış olduğundan davalının haksız yarar sağlayacağını ileri sürerek YİDK’nın 21/09/2018 tarih ve … sayılı kararının iptali ile dava konusu marka başvurusunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu …nolu “…” markası ile davacı yanın…………………..nolu markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibasa yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin bulunmadığı, davacı yan markalarındaki şekil unsurunun,… sözcük markasından bağımsız olarak tüketicide derhal ticari köken algısı oluşturacak bir tanınmışlığı bulunmadığı, bu nedenle 6/5 maddesinin şartlarının oluşmadığı, YİDK kararının yerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; dava konusu markada yer alan şekil unsuru ile müvekkilinin itirazına mesnet marklarında yer alan şekil unsurunun ayniyet derecesinde benzer olduğunu, SMK’nın 6/1 maddesindeki koşulların oluştuğunu, müvekkili markların tanınmış olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin seri markası olarak algılanacağını, davalının, müvekkili ile özdeşleşen ayak şekli ile yeni bir marka üreterek müvekkili markalarının tanınmışlığından yararlanma çabasında olduğunu ve kötüniyetli bulunduğunu, davalının eylemlerinin markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE :1- Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konus …nolu “……….” markası ile davacı yanın 2………………….sayılı “…”, “…”, “…….. …”, “……… …”, “……… …”, ……… …”, “…” marka işaretleri arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik bulunmadığı, zira taraf markalarında yer alan kelime unsurları tamamen farklı olduğu gibi ………. figüründen oluşan şekil unsurlarının benzer bulunmadığı, davacının itirazına mesnet markalarında yer alan ayak figüründen oluşan şekil unsurunun tanınmış olduğu ispatlanmadığı, esasen taraf marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından davacının itirazına mesnet markalarında yer alan ……….. figüründen oluşan şekil unsurunun tanınmış olup olmadığının sonuca etkili bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacı tarafça, dava dilekçesinde diğer iddiaların yanında dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu da ileri sürülmüş olup, bu hususta ilk derece mahkemesince olumlu-olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır.
Yargıtay HGK’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı, her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Yine Yargıtay HGK.’nun 21.09.2005 gün ve 2005/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyiniyetin asıl, kötüniyetin istisna olması sebebiyle davalının kötüniyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden davacı, davalının kötüniyeti bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir.
Bu açıklamadan sonra somut olay değerlendirildiğinde, yukarıda 1 nolu bentte açıklandığı üzere, dava konusu ……….”………….” marka ile davacının itirazına mesnet………….. nolu markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında bir benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı mahkemece isabetli şekilde belirlenmiş olup, davacı markaları ile benzerlik taşımayan dava konusu marka tescil başvurusunun, kötü niyetli olduğundan söz etmek mümkün değildir. Kaldı ki bir an için aksinin kabulü halinde dahi, davalı başvurusunun davacı markaları ile iltibasa yol açması, tek başına kötü niyet ve hükümsüzlük nedeni oluşturmaz. ………..27.06.2013 tarihli, ……… sayılı kararında da belirtildiği gibi “başvuru sahibinin başvurusu yapılan markayla karıştırılması olası bir markanın yurt dışında üçüncü bir kişi tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekliliği hususu, tek başına başvuru sahibinin, ilgili hüküm kapsamında kötü niyetle hareket ettiği sonucuna varılması için yeterli değildir.” Yine “inceleme konusu işaretlerin aynı olması, diğer faktörlerden hiçbirisi mevcut değilken, kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz” (Adalet Divanı Genel Mahkemesi, 01.02.2012 tarihli, T-291/09 sayılı kararı). C-529/07 sayılı ATAD kararında da “başvuru sahibinin, bir markanın aynısını veya benzerini, aynı veya benzer mal ve/veya hizmetlerde kullanılmakta olduğunu bildiği halde, o markayla karıştırılabilecek bir markayı tescil ettirmek istemesi ve söz konusu işaretin asıl sahibinin markayı kullanmasını önlemek amacıyla marka tescil ettirmesi” gibi unsurların, kötü niyetin varlığına karar vermeye yarayacak işaretler olduğu ifade edilmiştir.
Bu itibarla ; dava konusu marka tescil başvurusunun kötü niyetli olmadığı, kanaatine varıldığından davacının bu yöndeki iddiası yerinde görülmediği gibi davacı markaları ile benzer olmayan ve kötü niyetli bulunmayan dava konusu başvurunun davacı markalarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği de tabiidir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilebilen, yerel mahkeme hükmünün gerekçesinin değiştirilerek düzelterek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmeyip, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğini düzenlediğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun, ilk derece mahkemesi hükmünün gerekçesine ilişkin olarak yerinde görülmekle kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/06/2019 gün ve ………..E. – ……..K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Kuruma verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacı taraftan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/04/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip