Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1285 E. 2021/488 K. 02.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1285
KARAR NO : 2021/488
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2019
NUMARASI :

DAVANIN KONUSU :Rekabet Yasağı Sözleşmesine Aykırılık Nedeniyle Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i,Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/04/2019 tarih ve ……E. – ……. K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili; müvekkilinin, kalite belgeleri (ISO, TURKAK Akreditasyon, Çevre, sera gazı, iş sağlığı, iç kontrol vb.) konularında danışmanlık, eğitim ve yazılım hizmetleri sunduğunu, davalı …’ın 02.07.2014 – 16.02.2017 tarihleri arasında davacı şirkette “satış, pazarlama ve iş geliştirme sorumlusu” olarak çalıştığını, davalıya söz konusu süre zarfında davacı şirket tarafından yoğun bir eğitim verildiğini ve faaliyet konusunun öğretildiğini, davalı …’ın şirketteki görev kapsamının “danışmanlık ve eğitim taleplerine cevap vermek, müşterilerle görüşmek, müşteri bilgilerini almak ve kaydetmek, teklif hazırlamak, sözleşme süreçlerini takip etmek, her yıl devam eden tekrar işleri ile ilgili müşteri takiplerini yapmak vs.” şeklinde olduğunu, davalılardan …’in 02.01.2008 – 31.05.2017 tarihleri arasında davacı şirkette “yönetim sistemleri danışmanı” olarak çalıştığını, davalı …’e ISO 9001 vb. standartlarla ilgili yoğun bir eğitim verildiğini, bu eğitim sayesinde davalının ISO-9001, ISO 14001, OHSAS 18001, ISO 22000, HELAL ISO 17025, ISO 17024 konularında davacı şirketin müşterilerine danışmanlık ve eğitim hizmet verebilecek donanıma ulaştığını, davalıların kendi isteğiyle şirketten istifa ile ayrıldıklarını ve müvekkili şirketi ibra ettiklerini, davalıların görevleri gereği müvekkilinin ticari sırlarına, müşteri bilgilerine, birlikte çalışılan iç ve dış danışman, çalışılan belgelendirme kuruluşu bilgilerine sahip olduklarını, ticari ve mesleki bilgileri öğrendiklerini, her iki davalının da iş sözleşmesinin 10. maddesinde gizlilik taahhüdünde bulunduklarını, davalı …’a ait iş sözleşmesinin 9. maddesinde rekabet yasağına ilişkin düzenleme bulunduğunu, davalı …’in ise çıkış taahhütnamesinde de müvekkili şirketle rekabet etmeyeceğini kabul ettiğini, buna rağmen davalıların müvekkili şirkette çalışmaya devam ettikleri 19.01.2017 tarihinde, davalı …’ın ablası olan dava dışı ………..ile birlikte rakip firma ……… Limited Şirketi’ni kurduklarını ve daha sonra belli plan dahilinde istifa ederek kurmuş oldukları şirkette çalışmaya başladıklarını, anılan rakip şirketin………….alan adlı internet adresindeki referanslar kısmında, 20 müşteriye danışmanlık ve eğitim hizmeti verildiğinin belirtildiğini, referans olarak gösterilen bu müşterilerden……………”in, davalıların davacı şirkette çalışırken davacı adına görüşmeye gittikleri şirketler olduğunu, davalıların müvekkili şirket edindikleri bilgileri, kendi kurdukları şirket lehine kullandıklarını , davalıların eylemlerinin rekabet yasağı sözleşmelerine aykırılık ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek haksız rekabetin tespitine, men’ini ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalılardan ayrı ayrı 50.000,00’er TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL maddi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkillerinin imzaladıkları rekabet yasağı sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, davalı …’in aslında istifa etmediğini, istifaya zorlandığını, rekabet etmeme taahhüdünde konu, yer ya da süre bakımından sınırlandırma bulunmadığını, davalı …’ın 2014 tarihli iş akdinde yer alan rekabet etmeme kaydının davalıya üç yıllık bir rekabet etmeme yükümlülüğü getirdiğini, davacı şirketin işletme konusunun çok geniş olduğunu, davalıların bu şirketin işletme konusuna giren her alanda çalışmasının yasaklanmasının işveren sıfatını kötüye kullanmak olacağını, müvekkillerinin iş sırrını edinecek konumda çalışmadıklarını, müşteri isimlerini bilebilecek durumda olmanın iş sırlarına vakıf oldukları anlamına gelmeyeceğini, davalıların rakip şirketin ortağı olmalarının sır saklama yükümlülüklerinin ihlali olarak değerlendirilemeyeceğini, müvekkillerinin davacı şirketin müşterilerinden hiç biriyle sözleşme imzalamadıklarını, bu nedenle davacının somut bir zararının oluşmadığını, davacının zarar miktarını ispatlayamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, somut olayda uyuşmazlığın, davacının yanından ayrılan davalıların rakip şirket kurdukları ve bu şirket çatısı altında çalışırken davacının müşteri listesini kullanarak rekabet etmeme taahhütlerini ihlal etmiş oldukları iddialarına dayandığı, davacı şirket ile davalı … arasında akdedilmiş hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı kaydının geçerli olup, sözleşmedeki üç yıllık süre kaydın hakimin sözleşmeye müdahale imkanını doğuracağını, sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyeceğini, davalı …’ün 31.05.2017 tarihli çıkış taahhütnamesinde yer alan rekabet yasağı kaydının da TBK’nın 444/1 maddesine uygun bir taahhüt olup geçerli bulunduğu, TBK’nın 444 . maddesine göre kendi hesabına rakip bir işletme açmanın, başka bir rakip işletmede çalışmanın veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmenin rekabet yasağını ihlali niteliğinde olduğunu, davalıların henüz davacı şirkette çalışmaya devam ettikleri 19.01.2017 tarihinde, dava dışı ……… ile birlikte …………. Limited Şirketini kurdukları, limited şirket ortaklarının, sorumluluğu sınırlanmış ortak niteliğinde olduklarından, limited şirketin kurucusu ve ortağı olmanın, rekabet ediyor sayılmak için “tek başına” yeterli bulunmadığını, ancak davalıların rakip limited şirkete ortak olmakla kalmayıp bu şirkette çalıştıklarının anlaşıldığı, bu itibarla davalıların dava dışı şirket ad ve hesabına faaliyet yürütmelerinin, TBK’nın 444. Maddesi anlamında eski işverenle rekabet niteliğinde olduğu, TBK’nın 396/3 maddesinin “İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.”hükmüne haiz olup her iki davalının, iş sözleşmelerindeki görev tanımları nazara alındığında davacı şirketin müşteri çevresi veya üretim sırları yada işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanına sahip oldukları, nitekim bilirkişi raporlarından da davalıların kurmuş oldukları şirkettin davacı şirketin müşterilerinden …………’ye eğitim ve danışmanlık hizmeti verdiğinin tespit edildiği, bu itibarla davalıların davacı şirkette çalışırken edinmiş oldukları müşteri listesi ve benzeri iş sırlarını kendi şirketlerindeki faaliyetlerinde kullandıklarının anlaşıldığı, TBK’nın 446. maddesinin 1. fıkrası uyarınca rekabet yasağına aykırı davranan işçinin bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü bulunduğu, bilirkişi raporuna göre davacı zararının dava tarihi itibariyle 5.034,23 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalıların fiilinin haksız rekabet olduğunun tespitine, 5.034,23 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili; mahkemece davalıların fiillerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespiti isabetli olmakla taleplerine rağmen haksız rekabetin men’i talepleri bakımından olumlu olumsuz karar verilmediğini, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemleri devam ettiğinden men taleplerinin yerinde bulunduğunu, hükmedilen maddi tazminat miktarının çok düşük olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalıların dava konusu eylemlerinin rekabet yasağına, hizmet sözleşmesindeki gizlilik kaydına aykırılık ve haksız rekabet teşkil ettiğinin belirlendiğini, buna rağmen davalılarca kurulan şirketçe düzenlenen fatura tutarı ve müvekkili şirketin kar marjına göre belirlen zarar miktarının müvekkilinin zararın karşılamaktan uzak bulunduğunu, Yargıtay kararlarına göre; haksız rekabette uğranılan zararın , davalının haksız rekabeti nedeniyle davacının elde etmekten mahrum kaldığı kar miktarı olduğunu, müvekkili şirketin mahrum kaldığı kar ve satışlardaki azalmanın birkaç yıl içinde anlaşılacağını, bu sebeple 2018 yılını da içerecek şekilde sundukları analiz raporunun dikkate alınması gerektiğini, müvekkilinin davalının elde etmesi mümkün görülen menfaati talep edebileceği de açık olup davada da maddi tazminatın buna göre hesaplanmasını talep ettikleri halde sadece davalılarca kurulan şirketin düzenlediği fatura miktarları dikkate alınarak tazminat miktarının belirlendiğini, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının karşılanmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; davalıların Ankara 1. İş Mahkemesi’nde işçilik alacaklarının tahsili amacıyla açılan davada müvekkillerin davacı şirketle olan iş akitlerini haklı olarak feshettiklerinin tespit edildiğini, TBK’nın 447. Maddesi gereğince rekabet yasağının haklı fesih nedeniyle sona erdiğini, rekabet yasağı sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, mahkemenin, müvekkillerinin rakip şirkete ortak olmakla kalmayıp bu şirkette çalıştıkları kabulünün dayanaksız olduğunu, buna ilişkin delil bulunmadığını, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkillerinin davacının müşterisi olan……………. AŞ ile çalıştıklarının belirtilmesine rağmen anılan şirketlerin davacının müşterisi olduğunun ispatlanamadığı, bahsi geçen iki şirkete müvekkillerin düzenlediği fatura tutarı dikkate alınarak belirlenen tazminat miktarının serbest ekonomi koşullarında geçerliliği olmayan bir hesaplama yöntemi olduğunu, tarafların faaliyet alanı olan kalite sertifikalarının yıllık eğitimlerle her yıl verildiğini, bu sebeple her müşterinin her sene davacı şirketten hizmet alacağı varsayımının sözleşme özgürlüğüne de aykırı bulunduğunu, mahkemece alınan iki farklı bilirkişi raporunun birbiriyle çeliştiğini, bu çelişkinin giderilmesi için yeniden rapor alınması taleplerinin reddedildiği gibi mahkemece benimsenen bilirkişi raporunun hükme esas alınma nedenlerinin gerekçeli karada belirtilmediğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

GEREKÇE :1- Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık nedeniyle haksız rekabetin tespiti, önlenmesi , maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi, “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmünü içermektedir.
Madde metninde açıkça “…akdin sona ermesinden sonra…” sözcükleriyle ifade edildiği üzere, TBK’nın 444. maddesinde düzenlenen rekabet yasağı, hizmet akdi sona erdikten sonra hüküm doğurur ve hizmet akdi sona erdikten sonra yapılmaması gereken davranışlara ilişkindir. Hizmet akdinin devamı sırasında meydana gelen bir sadakatsizlik, ister bir sözleşme ile düzenlensin ister yasayla düzenlensin, iş mahkemesinde görülecek bir davanın konusunu oluşturacaktır.( (HGK’nun 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 Karar, 09/03/2016 tarih ve 2014/11-866 Esas 2016/289 Karar sayılı ilamları)
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde, yukarıdaki özetten anlaşılacağı üzere davacı davada, davalıların davacı şirketle hizmet ilişkisi devam ederken dava dışı rakip firmayı kurduklarını, daha sonra istifa edip davacı şirketten ayrılarak dava dışı rakip firmada çalışmaya başladıklarını bu suretle taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmelerine aykırı davrandıklarını, bu eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüş, diğer deyişle davalıların haksız rekabete yol açtığı bildirilen eylemlerinin davalı gerçek kişilerin davacı şirketlerde hizmet akdi ile çalıştığı sırada başladığı iddia edilmiştir. Gerçekten de dosya kapsamına bulunan belgelerden; davacının eski çalışanları olan davalı …’ın 16/02/2017 tarihinde, davalı …’in de 31/05/2017 tarihinde davacı şirketten istafa ederek ayırldkları, davalıların kurucu ortağı olduğu anlaşılan dava dışı ……………. Ticaret Limited Şirketi’nin ise, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin devamı sırasında 16/01/2017 tarihinde kurulduğu anlaşılmaktadır. Buna göre ; taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin devam ettiği zaman dilimi için de davalılarının rekabet yasağına aykırı hareket ettiğinin iddia edildiği somut uyuşmazlık bakımından görevli mahkeme İş Mahkemeleridir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 06/12/2017 tarih , ……… Esas………Karar sayılı ilamında da aynı hususlara yer verilmiştir.
O halde mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar nazara alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesine girişilerek yazılı şeklide hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu durumda, HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiş, anılan maddenin (a) bendinde açıkça, bölge adliye mahkemesince dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan karar verilebileceği düzenlendiğinden HMK’nın 360. maddesinin atfı ile aynı Kanunun 20. maddesi hükmü uygulanmaksızın dosyanın görevli Ankara Nöbetçi İş Mahkemesine tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
2-İstinaf kararının neden ve şekline göre, taraf vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı ve davalılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-3. maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/04/2019 gün ve……E. -……..K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-HMK’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca dosyanın görevli Ankara Nöbetçi İş Mahkemesine tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmesine,
3-Kararın bir örneğinin bilgi ve UYAP üzerinden dosyanın görevli mahkemesine aktarılması için Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-İstinaf kararının neden ve şekline göre taraf vekillerinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5-Davacı ve davalılardan ayrı ayrı ve peşin olarak alınan 86,00’şar TL nispi istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara ayrı ayrı iadesine,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İstinaf kararının tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/04/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a.3. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 29/04/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip