Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1236 E. 2021/389 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1236
KARAR NO : 2021/389
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/05/2019
NUMARASI :

BİRLEŞTİRİLEN ANKARA 3. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİNİN ESAS KARAR SAYILI DAVA DOSYASI

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü ile
Sicilden Terkin

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/05/2019 tarih ve ….. E. -….K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, asıl ve birleşen davada, davalı şirketin …..başvuru numarası ile 01.06.2017 tarihinde “…” markası için başvuruda bulunduğunu, başvurulan “…” markasının müvekkilinin … ibareli markaları ile ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intiba ve görünüm olarak ayırt edilemeyecek kadar benzer olması nedeniyle itiraz edildiğini, itirazlarının 9. Sınıftaki mallar bakımından yerinde görülerek kısmen kabul edildiğini, fakat 4. ve 12. Sınıf malları bakımından reddedildiğini, kısmen kabule ilişkin karara itiraz edildiğini, iş bu itirazlarının YİDK’nın 20.06.2018 tarihli kararı ile reddedildiğini, kararın hukuka, yasaya ve teamüllere aykırı olduğundan dolayı iptal edilerek marka tescil başvurusunun tüm sınıflar bakımından reddedilmesi gerektiğini, davalı şirketin “…” markasının tescil talebinin 6769 sayılı yasanın 6/1, 6/4, 6/5, 6/6, 6/9 maddelerine aykırı olduğunu, müvekkili Bankanın 2016 Haziran ayında………….. tarafından satın alınmasından sonra 2016 yılının Ekim ayında müvekkilinin isminin … …. olarak değiştirildiğini, … ibaresinin ………… İngilizce kısaltması olduğunu, “…”nin tek başına ya da başka kelime yahut harflerle kullanıldığında dahi anlam içeren bir kelime olmadığını, marka sahibinin unvanının da bu harflerden herhangi birini içermediğini, YİDK’nın, kötü niyetin varlığı somut deliller ile ispat edilemediğinden dolayı itirazlarını reddetmişse de davalı şirketin unvanında … harflerini içermemesinin, … harf topluluğunun da bir anlam içermemesi göz önünde bulundurulduğunda davalının müvekkilinin tanınırlığını kötü niyetli olarak kullanma çabası içerisinde olduğunu gösterdiğini, … markasının 6769 sayılı yasanın 6/4 ve 6/5 maddeleri kapsamında hem Türkiye’de hem de dünya çapında tanınmış bir marka olduğunu, 6769 sayılı yasanın 6/1 maddesi kapsamında markaların birbirine benzer ve ortalama bir tüketicide bıraktığı genel intiba ve ve görünüm iltibasa yol açabilecek ölçüde olduğunu, markalar karşılaştırıldığında ilk göze çarpan büyük harflerle yazılmış olan … yazısı olduğunu, tescili talep edilen “…” markasını gören ortalama bir tüketici, davalı şirketin müvekkilinin iştiraki yahut sahibi olduğu bir kuruluş yanılgısına düşmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu, … ibaresini gören tüketicinin, müvekkiline duyduğu güven ile alışverişini yapabileceğini, aksi bir durumda ise, alınan kötü hizmet nedeni ile müvekkilinin markasının, itibarının karalanabileceğini, “…” markası ile verilecek olan herhangi bir hizmetin müvekkili tarafından verilmiş gibi algı yaratacağını, bu durumun hizmet verilen sektör içerisinde haksız rekabete sebebiyet vereceğini, “…” markası adı altında yapılan her işlemin müvekkili tarafından yapılmış gibi bir algı oluşturacağını, bu durumun müvekkilinin itibarına zarar vereceğini ileri sürerek YİDK’nın 20.06.2018 tarih ve …… sayılı kararının iptalini ve….sayılı “…” marka tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı … davalı markasının …. bağlamında aynı veya benzer olup olmadığı konusunda Kurum tarafından varılan sonucun da, davacı vekilinin iddiaları ile kısmen aynı doğrultuda olup, tarafların ibarelerinin benzer bulunduğu, ancak davalının başvurusu 04 ve 12. sınıfta yer alan bir emtia üzerinde, davacının “…” ibareli markalarının ise 09, 35, 36, 38. sınıfta yer alan farklı emtia ve hizmetler üzerinde tescilli bulunduğu, davalı başvurusunda yer alan emtia ile davacı markalarının eşya listesinde yer alan emtianın/hizmetlerin, hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alındığında, benzer ihtiyaçları gidermedikleri, dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olmadığı, ikame imkanlarının bulunmadığı, birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunmadığı, davalı … davacı markasını bu farklı sınıftaki mallar üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurmayacağı, ayrıca itiraza mesnet markaların tanınmış markalardan olduklarını ve md 6/4 ve 6/5 te sayılan koşulların mevcut olduğunu gösterir nitelikte bilgi ve belge bulunmadığı anlaşıldığından, tanınmışlık nedeni ile hükümsüzlük için 6769 SK 6/5 te’ki koşulların oluşmadığı anlaşıldığından bu yöndeki itirazın reddine dair kararın yerinde olduğu, 6769 SK 6/6 maddesine göre yapılan itirazın yerinde olmadığı çünkü mal/hizmetlerin benzer olmadığı ve markalar arasında bu nedenle iltibas olmadığı, davacının kötü niyet gerekçesi ile yaptığı itirazın da bu yönde somut deliller bulunmadığı ve bir başvurunun sadece önceki tarihli marka ile karıştırılma ihtimalinin bulunduğu iddiasının başvurunun kötü niyetle yapıldığı gösteren bir husus olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde bilirkişi ücreti yatırılmadığından hareketle bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçildiği yönündeki kararın hukuk ve yasaya aykırı olduğunu, dosyada bilirkişi ücretini karşılayacak kadar masraf bulunduğunu, takdir edilen 750 TL’lik bilirkişi ücreti yatırılmadığı gerekçesi ile dosyanın bilirkişiye tevdiine karar vermeksizin dosyadaki delil durumuna göre karara çıkarmasının hükmün eksik, hukuka ve dosya içeriğine aykırı şekilde doğmasına sebebiyet verdiğini, mahkeme dosyada gider avansı bulunmasına rağmen dosyayı bilirkişiye tevdii etmeyerek hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, marka sınıfının ve benzerliğinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, …, ……. baş harflerinin alınması ile oluşturulan bir marka olduğunu,……., müvekkilinin hisselerinin çoğunu satın alması ile müvekkilinin unvanını … …. olarak değiştirdiğini, oysaki davalı Şirketin iş bu markayı almasında bir gerekçe yahut mesnet bulunmadığını, davalı alfabedeki herhangi bir 3 harfi alarak bir marka oluşturabilecekken, müvekkili adına tescil edilmiş bir markayı tescil talebinin kötü niyetli olduğunu, … markası 6769 sayılı yasanın 6/4 ve 6/5 maddeleri kapsamında hem Türkiye’de hem de dünya çapında tanınmış bir marka olduğunu, “…” markasının, Türkiye’de müvekkili tarafından tanıtıldığını, hal böyle iken “…” markası ile verilecek olan herhangi bir hizmetin müvekkili tarafından verilmiş gibi algı yaratacağını, bu durumun müvekkilinin itibarına zarar vereceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Asıl ve birleşen dava, YİDK kararının iptali, marka hükümsüzlüğü ile sicilden terkin istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davalının “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvurunun yayınlanmasından sonra davacının “…” ibareli markalarını gerekçe göstererek başvuruya itiraz ettiği, davacının itirazının kısmen kabul kısmen reddedildiği, davacının kısmen ret kararına yönelik itirazının da YİDK’nın dava konusu kararı ile reddedildiği, bu bağlamda asıl ve birleşen dosya kapsamındaki uyuşmazlığın davalının başvurusuna konu “…” markası ile davacının itirazına mesnet “…” esas ibareli markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Bu durumda önemli olan, halkın işaretler arasında herhangi bir şekilde herhangi bir nedenle bağlantı kurma ihtimali olup, buradaki “…” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelimedir ve şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ile bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir (Yargıtay HGK, 15/11/2013 Tarih, 2013/11-202 E., 2013/1587 K.).
Açıklanan hükümler çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E…… K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalının başvurusuna konu ibarenin “…” olduğu, davacının itirazına mesnet markalarının esas unsurunun da aynı ibareden oluştuğu, tarafların markalarının yüksek düzeyde benzer olduğu ve iltibas ihtimali taşıdığı kanaatine varılmış olup, mahkemece de aynı sonuca ulaşılmıştır.
Ancak 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinin somut uyuşmazlığa uygulanabilmesi için karşılaştırılan markaların kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği şartının da gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu kapsamda yapılan irdelemede davalının başvurusunun 04 ve 12. sınıfta yer alan bir emtia üzerinde, davacının “…” ibareli markalarının ise 09, 35, 36, 38. sınıfta yer alan farklı emtia ve hizmetler üzerinde tescilli bulunduğu anlaşıldığından SMK’nın 6/1. maddesindeki emtia benzerliği koşulunun sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, davalı tarafın başvurusunda yer alan emtia ile davacının markalarının eşya listesinde yer alan emtianın/hizmetlerin, hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alındığında, benzer ihtiyaçları gidermedikleri, dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olmadığı, ikame imkanlarının bulunmadığı, birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunmadığı da görülmektedir.
Tüm bu hususların yanında, SMK’nın 6/9. maddesi uyarınca kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de mümkündür. Çünkü bu düzenlemeler, esasen, TMK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir (Yargıtay HGK 16/07/2008 T., 2008/11-501 Esas, 2008/507 Karar).
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2011/5436 Esas, 2013/6621 Karar ve 02/4/2013 Tarihli kararına konu bir olayda, mahkemece, “……” markasının yaratılmış bir marka olduğu ve yüksek derecede ayırt ediciliğinin bulunduğu, bu ibarenin davalı tarafından tesadüfen seçilip tescil ettirilmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, saat sektöründe ya da ziynet eşyası sektöründe bulunan bir kimsenin bu markadan haberdar olmamasının da hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı, davalının da bu markayı hangi saik ile seçerek tescil ettirdiği konusunda ikna edici bir açıklamasının bulunmadığı, bu nedenle davalının marka tescili sırasında markanın davacıya ait olduğunu bildiği ve davalının kötü niyetli olduğu belirlenmiştir.
Bu açıklamalar karşısında, tarafların markalarının yüksek düzeyde benzer olduğu belirlenmiş olup, “…” markasının yaratılmış bir marka olduğu ve yüksek derecede ayırt ediciliğinin bulunduğu, bu ibarenin davalı tarafından tesadüfen seçilip başvuru konusu yapılmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği, davalının davacının iş bu tanınmış markasından haberdar olmamasının da hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı, davalının da bu markayı hangi saik ile seçerek başvuru konusu ettiği konusunda ikna edici bir açıklamasının bulunmadığı, bu nedenle davalının marka tescil başvurusu sırasında markanın davacıya ait olduğunu bildiği, bu itibarla davalının hukuki anlamda kötü niyetli olduğu kanaatine varılmıştır.
Esasen kötüniyetli başvuru durumu mal ve hizmetlerle ilgili olmayıp, markanın tamamı ile ilgili olabileceğinden, kötüniyetli başvuru iddiası ile açılan davada, marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı kanaatine varıldığında, kötüniyet tescilin tamamını kapsar ve bölünemez (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul, Eylül 2018, s.953). Bu nedenle davalının kötüniyetli başvurusunun bütün sınıflar yönünden reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca asıl ve birleşen dava yönünden aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 22/05/2019 gün ve …..E. – …….K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Asıl ve birleşen davanın KABULÜ ile, …nun ……..ayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Davalı Şirket adına tescil edilen …..sayılı “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile sicilden terkinine,
4-Harçlar Kanununa göre asıl ve birleşen dava nedeniyle alınması gereken 59,30’ar TL. maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90 TL ile 44,40 TL. harcın mahsubu ile bakiye 38,30 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 91,90 TL ilk masraf, 103,50 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 119,00 TL olmak üzere toplam 314,40 TL yargılama gideri ve 35,90 TL ile 44,40 TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 394,70 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/03/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/04/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip