Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1201 E. 2021/440 K. 26.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1201
KARAR NO : 2021/440
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2018
NUMARASI :

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/12/2018 tarih ve E. – K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili; müvekkili şirketin aynı zamanda ticaret unvanı olan “…” ibaresi ve aynı ibareli markalarıyla 2002 yılından itibaren ABD başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde başta enerji içeceği üretimi olmak üzere birden çok sektörde faaliyet gösterdiğini, “…” markalı enerji içeceklerinin dünya çapında çok tanındığını, aynı marka altında ayakkabı, tekstil ürünleri, bilgisayar oyunları vs. de üretip piyasaya sunduklarını, “…” çatı markası altında Türkiye’de de 23 adet tescilli markalarının bulunduğunu, davalının “… a … …” ibareli …sayılı marka başvurusunun ilanına yaptıkları itirazlarının kısmen kabul edilerek söz konusu markanın emtia listesinden 30. Sınıfa giren “…” emtialarının çıkartıldığını,bu karara karşı yaptıkları itirazın YİDK tarafından reddedildiğini, oysa başvuru kapsamında kalan 30. sınıf mal ve 43. sınıf hizmetler yönünde de iltibasın oluştuğunu, davalı markasındaki “…” ibaresinin esas unsur olduğunu, markada geçen “…” ibaresinin ve … şeklinin tanımlayıcı olup, ayırt edici niteliğinin bulunmadığını, markadaki ”… a …” ibaresinin “…” anlamına gelen bir slogan olduğunu, “…” ibareli markalarının Paris Sözleşmesi’ne göre tanınmış marka statüsünde olduğunu ve bu yüzden Türkiye’de de tüm emtia sınıfları açısından korunması gerektiğini, ayrıca “…” ibaresinin ticaret unvanlarının özü olarak da 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesine göre korunmasının gerektiğini, davalının marka başvurusunun kötüniyetli yapıldığını ileri sürerek TPMK YİDK’nın …sayılı kararının iptali ile dava konusu … sayılı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili; dava konusu marka kapsamına bulunan mal ve hizmetler bakımından 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi gereğince iltibas ihtimalinin bulunmadığını, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.

Diğer davalı vekili, tarafların marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin … sattığını ve markalarındaki vurgunun “…” ibaresi üzerinde olduğunu, “…” ibaresinin bir sıfat olarak kullanıldığını, markadaki logonun … dilimi şeklinde olduğunu, markadaki “… a …” ibaresinin de “…” anlamını taşıdığını, “… ,” ifadesinin, … .. … ..kişileri tanımlamakta kullanıldığını, kendi markalarının … ve … restoranı hizmetlerinde kullanıldığını, pizzanın ve davacının markasının kullanıldığı .. içeceklerinin aynı rafta, aynı satış alanında, aynı restoranda bir arada bulunmayan ürünler olduğunu, davacının marka hakkını kötüye kullanarak “…” kelimesini tekeline almış gibi davrandığını, tarafların hitap ettiği tüketici kitlelerinin vasatın üzerinde niteliğe sahip olduklarından taraf ürünlerini kolayca ayırt edebileceklerini, markaların karşılaştırması esnasında bir bütün olarak bıraktıkları izlenimin ve oluşturdukları anlamın karşılaştırılmasının gerektiğini, davalı TPMK kayıtlarında 30. sınıfa giren mallarda kullanılmak üzere “…” ibaresini ihtiva eden davacıdan başka kişilere ait birçok marka tescilinin olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece; tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları nazara alınarak münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle; davalının “….” ibareli başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak başvuru kapsamında kalan mal/hizmetler yönünden ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, başvuru kapsamında bırakılan mal/hizmetler ayırdığı satın alma/yararlanma süresi içinde, davalının başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacıya ait “…” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla başvuru kapsamında kalan mal/hizmetler yönünden ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “…” ibareli tescilli markalı mal/ hizmetinden satın almak/yararlanmak isterken davalının “……….” ibareli başvuru markalı ürünü/hizmeti satın almak/yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler olarak algısı oluşmayacağı, başvuru kapsamında bırakılan mal/hizmetler yönünden taraf marka işaretleri benzemediğinden 556 sayılı KHK’nın 8/1 maddesi anlamında iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu, bu gerekçelerle bilirkişi raporu benimsendiği, başvuru kapsamında bırakılan mal/hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki tanınmışlık iddiası açısından ise taraf marka işaretleri benzemediği gibi davalının marka başvurusunda davacı tarafın tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği ve başvuru kapsamında bırakılan mal/hizmetler yönünden dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı da kanıtlanmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davalı Kurumun tarafların marka işaretlerini benzer kabul edip, Markalar Dairesi Başkanlığı Kararı ile başvuru kapsamında bırakılan mal ve hizmetler yönünden iltibasa neden olmayacağı yönünde karar verdiğinden işbu davada markalar arası benzerliğin hangi mal ve hizmet sınıfında iltibas yaratacağının tartışılmasının gerektiğini, bilirkişi raporunda marka işaretlerin benzemediği yönündeki tespitin işlem dosyası içeriği ile uygun olmadığını, zira davalının, taraf marka işaretlerini benzer gören Markalar Dairesi Başkanlığı kararına itiraz etmediğini, bilirkişilerin “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf ve gıda maddelerinde pek çok firma tarafından kullanılan bir sözcük olduğu yönündeki görüşlerinin gerçek dışı bulunduğunu, müvekkilinin markasının tanınmış marka olup bu yönde mahkeme kararları bulunduğunu, dava konusu markadaki ana unsurun “…” ibaresi olup “…” ibaresinin tanımlayıcı bulunduğunu, “…” ibaresinin yabancı dilden gelen ayırt ediciliği yüksek bir kelime olduğunu, müvekkilinin itirazına mesnet markası ile dava konusu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin ilintili bulunduğunu, bu yönü ile bilirkişi raporundaki tespitlerin yerinde olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markaları ile dava konusu marka arasında, dava konusu marka kapsamında bulunan 30. sınıf ve 43. sınıf mal ve hizmetler yönünden iltibas tehlikesinin bulunduğunu, müvekkilinin itirazına mesnet markalarının tanınmış marka olduğunu, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların bulunduğunu, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinde; davalı gerçek kişinin “……….” ibaresini 30. ve 43. sınıf mal ve hizmetlerde tescili için yaptığı başvurusuna, davacının……………………………. sayılı “…”, “…”, “………”, “… ………” , “………..”, “… ………, “………..” ,” …” ibareli markalarına dayalı olarak 556 sayılı KHK’nın 8/1-b, 8/4, 8/5 ve 35. maddeleri uyarınca yaptığı itirazının, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kısmen kabul edilerek, dava konusu marka kapsamında 30. sınıfta yer alan “çaylar, buzlu çaylar” emtiasının çıkarıldığı, bu karara karşı davacı tarafça yapılan itirazın, dava konusu marka başvurusu kapsamında bırakılan mal ve hizmetler yönünden iltibas tehlikesinin bulunmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi, haksız rekabet ve kötü niyet iddiasına dayalı itirazlarının da yerinde olmadığı gerekçesiyle YİDK’ın …sayılı kararı ile reddedildiği, iş bu davanın yasal iki aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin yukarıda ayırıntısına yer verilen istinaf itirazları gözetildiğinde ; istinaf incelemesine konu uyuşmazlık, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı, aynı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı , dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; davacı taraf dava dilekçesinde, davalı Kurum nezdindeki itirazında ileri sürdüğü yukarıda belirtilen markalarının yanında ……………….. sayılı “………”, “… …….”, “… …….” ibareli markalarına da dayanmıştır. Davadaki, marka hükümsüzlüğü talebi yönünden davacının anılan markalara dayanabileceği tabii olup, ……… sayılı markanın 16/10/2016 tescil tarihi dava konusu markanın 09/03/2016 başvuru tarihinden sonra olması nedeniyle iltibas değerlendirmesinde dikkate alınmayacaktır.
Dava konusu marka “… a … … ………l” ibareli olup, … dilimini andıran üçgen şeklinin içine, alt alta, en üste daha küçük puntolarla “… a …” ibaresi, daha sonra sırasıyla “…” ve “…” ibarelerinin yazılmasıyla oluşturulmuştur. Başvuruya konu ibarenin, birden fazla sözcükten oluşması halinde ayırt edici unsurun değerlendirilmesinde , tüketicilerin markayı ne şekilde algılayacakları önemlidir. Buna göre yapılan değerlendirmede, dava konusu markada yer alan slogan şeklindeki “… a …” ibaresinin Tükçe karşılığı “…” , “… …” ibaresinin de “… …….” anlamlarına gelmekte olup hem slogan ibarede hemde “… … ” ibaresinde asıl vurgunun “…” kelimesinde olması ayrıca anılan ibarenin ayırt ediciliğinin yüksek bulunması da gözetildiğinde “…” ibaresi markada asıl unsur olarak yer almaktadır. Davacının hem davalı Kurum nezdindeki itirazında, hem de dava dilekçesinde dayandığı tüm markalarında da “…” ibaresi asıl unsur olup, taraf marka işaretleri arasında “…” ibaresinin ortak olarak yer almasından kaynaklı, ilişkilendirme ihtimalini de kapsayacak şekilde iltibas tehlikesine yol açacak derecede benzerlik bulunduğu Dairemizce kabul edilmiş aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararına iştirak edilmemiştir.
Marka kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru, 30. ve 43. sınıf mal ve hizmetleri kapsamaktadır. Davacının, hem davalı Kurum nezdindeki itirazına mesnet hem de dava dilekçesinde ileri sürdüğü markalari ise 5. 30 ve 32. sınıf mallarda tescillidir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere mal ve hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı değerlendirilirken her iki grup mal ve hizmetlerin aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamül ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/ tamamlayıcı olup olmadıkları gibi hususlarının dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; dava konusu başvuru kapsamında 30. Sınıfta yer alan ” Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.” emtiası ile 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. … restoran hizmetleri.” hizmetleri davacının itirazına mesnet ve dava dilekçesinde ileri sürdüğü markaları kapsamında 30. ve 32. sınıfta yer alan içecek emtiası ile benzerdir. Zira Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/35 esas 2019/7063 karar sayılı ilamı ile 30. Sınıfta yer alan ” Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.” emtiası ile 32. sınıfta “alkolsüz içecekler, meyve suları ve meyveden yapılmış müstahzarlar, meyve suyu içeren içecekler” emtiasını benzer bulan mahkeme kararını onamıştır. Ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere yiyecek ve içecek emtiası ile bunların satımına ilişkin 43. sınıfta yer alan “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” birbirleriyle ilişkilendirilebilecek mal ve hizmetlerdir. Yine davacı markalarının tescil kapsamında yer alan 30. Sınıf ve 32. Sınıfta yer alan içecek emtiasının, dava konusu başvuru kapsamında yer alan “… restoran hizmetleri “kapsamında tüketiciye sunulabilecek olması karşısında bu hizmetler bakımından da davacının marka kapsamları benzerdir. Nitekim mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da aynı tespitlere yer verilmiştir.
O halde başvuru kapsamında yer alan 30. Sınıfta yer alan ” Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.”emtiası ve 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. … restoran hizmetleri.” hizmetleri yönünden dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet ve dava dilekçesinde ileri sürdüğü markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali dahil iltibas tehlikesi bulunmakta olup, bunun dışında kalan hizmetler yönünden ise böyle bir benzerlik yoktur.
Davacının diğer bir istinaf itirazı ise itirazına mesnet markaların tanınmış oldukları ve bu nedenle de başvurunun tescil edilemeyeceğine ilişkindir. Ancak, dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere dosyaya sunulan delillerle, davacının itirazına mesnet ve dava dilekçesinde ileri sürdüğü markalarının, başvuru ve dava tarihi itibariyle tanınmış olduklarının ispat edilemediği anlaşıldığından, somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi anlamında bir tescil engelinin olmadığı kanaatine varılmış, bu yönden davacı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Diğer taraftan, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu da ileri sürülmüş ise de bu iddia ispat edilememiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş, teknik yönlerden mevcut bilirkişi raporundan faydalanılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemece taraf markaları arasında , dava konusu marka kapsamında 30. sınıfta yer alan ” Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.”emtiası ve 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. … restoran hizmetleri.”hizmetleri bakımından 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas tehlikesi bulunduğundan anılan mal ve hizmetler bakımından davanın kısmen kabulüne, dava konusu marka kapsamında 30. sınıfta yer alan “Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez. …” emtiası ve 43. Sınıfta yer alan “Geçici konaklama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” hizmetleri bakımından iltibas tehlikesi bulunmadığından belirtilen mal ve hizmetler bakımından davanın kısmen reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’ce verilen 05/12/2018 gün ve ………E. – …………K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın KISMEN KABULÜNE, YİDK’ın ………. sayılı kararının 30. Sınıfta yer alan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.”emtiası ve 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. … restoran hizmetleri.”hizmetleri yönünden KISMEN İPTALİNE,
3-Davalı … adına tescilli …………. sayılı “…………….” ibareli markanın 30. Sınıfta yer alan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.”emtiası ve 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. … restoran hizmetleri.” hizmetleri yönünden KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE,
5-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 177,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 79,40 TL tebligat masrafından oluşan toplam 1.756,40 TL’nin, davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2’si olan 878,20 TL’ye, 31,40 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harç tutarı eklenerek toplam 941,00 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına
9-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
11-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/03/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/04/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip