Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1182 E. 2021/393 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2019
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : Türk Patent YİDK Marka Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/04/2019 tarih ve …. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı … davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin ……… sayılı “.+” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun yayınlandığını, davalı Şirketin…….,……, …… sayılı “.+.”, “. +-.”, .+- .” ibareli markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın reddine karar verildiğini, bu ret kararına karşı yeniden inceleme taleplerinin bu kez …….. sayılı YİDK karan ile nihai olarak kısmen kabul edilerek başvuru kapsamından 09. sınıftaki emtianın reddedildiğini, oysa ……… …….,……, …… başta olmak üzere birçok ulusal gazete, televizyon, dergi ve radyo kanallarını bünyesinde barındıran Türkiye’nin önde gelen medya kuruluşlarından biri olduğunu ve davacının da bu grubun şirketlerinden biri olduğunu, SMK m. 6/1 koşullarının oluşmadığını, marka işaretlerindeki “..” harflerinin farklı olduğunu, itiraza dayanak markada kart, para, cüzdan gibi farklılık yaratan ibareler bulunduğunu, ayrıca davacı … işaretindeki tanınmış “…” harfinin davacının önceki tarihli markalarının serisi niteliğinde olduğunu, marka işaretleri benzer olmadığından sınıfsal benzerlik incelemesi yapılmasına gerek dahi olmadığını, öte yandan davacı başvurusundan çıkarılan 09. sınıf malların davalı markaları kapsamında yer almadığını, davacının “…” ibaresi üzerinden kazanılmış hak sahibi olduğunu ileri sürerek … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun ……. sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, dava konusu markalar arasında SMK m. 6/1 anlamında benzerlik bulunduğunu, davalı markalarında yer ve tanımlayıcı olan…, …, … ibarelerinin benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınamayacağını, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, itiraza dayanak markaların “…….”, “…. …”, “…. …” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 09, 36, 38. sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, başvuru kapsamındaki dava konusu çekişmeli 09. sınıftaki malların ve hizmetlerin, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/benzer oldukları, somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken, itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “……”, “… … …”, “…. …” ibarelerinden oluştuğu, davacı markası farklı turuncu tonları bulunan daire zemin üzerine beyaz olarak yazılmış “…” işaretini haiz olduğu, davalı markaları ise “……, …., …… ibarelerinden oluştuğu, marka işaretleri görsel olarak değerlendirildiğinde, davacı markasında kullanılan fon rengi ile “…” harfinin küçük olarak yazılması karşısında davalı markalarının düz/standart karakterli olması ve “…” harfinin büyük olarak kullanılması sebebiyle markalar arasında görsel bir farklılık oluştuğu, ancak işitsel ve kavramsal olarak bakıldığında davacı markasının “…” davalı markalarının “ … … …, … …., … … … ve/veya … …….” şeklinde ifade edileceği, davalı markalarında yer alan …, cüzdan, … kelimelerinin malın kendisine işaret eden ayırt edici niteliği zayıf ibarelerden olması sebebiyle tali/yardımcı unsur oldukları ve markalarda ortak “… …” işaretine bağlı olarak benzerlik ilişkisi doğacağı, ayrıca davacı … başvurusundan çıkarılan 09. sınıf malların davalı markaları ile aynı/aynı tür olması da iltibası artıran bir unsur olarak dikkate alınabileceği, SMK m. 6/1 ile aranan şartların somut olayda gerçekleştiği, dava konusu başvurunun kötü niyetli olmadığı, davacının …sayılı markası hariç olmak üzere tescili talep edilen 09.02. ve 09.03. sınıf malların davacının önceki tarihli markalarının kapsadığı mallar ile aynı / aynı tür emtia olmadığı, her ne kadar davacının …, …, …, …, … sayılı markalarının tescil kapsamlarında 35.05. sınıf perakendecilik hizmeti altında 09.02. ve 09.03. sınıf mallar bulunmaktaysa da bu mallar ve hizmet sınıfı arasında ancak benzerlik ilişişi olduğunun söylenebileceği, oysa kazanılmış hakkın sadece aynı/aynı tür emtialar için tanındığı, dolayısıyla kazanılmış hak iddiasının sadece…sayılı marka dikkate alınarak yapılması gerekmektiği, davacının reddedilen 09. sınıf malları önceki tarihli markası kapsamındaki mallar ile aynı/aynı türdür yani dava konusu markanın emtia listesi önceki tarihli markaya göre genişletilmediği, bu aşamada marka işaretlerinin asli unsurunun değerlendirilmesi gerektiği, davacının önceki tarihli markasının kırmızı, turuncu renkli zemini kaplayacak şekilde ve fakat geri planda “…” harfi üzerinde “…” ifadesinin yer aldığı,… ve “…” sözcüklerinde “…” harfinin küçük ve sarı renkle yazıldığı, dava konusu marka ise farklı turuncu tonları bulunan daire zemin içine beyaz olarak yazılmış “… işaretinden ibaret olduğu, burada değerlendirme yaparken harf markalarının doğası gereği tasviri işaretlerden olduğu ve stilize edilerek marka niteliği kazanabileceği göz önünde alındığında dava konusu markaların aynı asli unsurları haiz olduğu yönünde izlenim verdiği, …sayılı markadaki 09. sınıf malları önceki tarihli markası kapsamındaki mallar ile aynı/aynı tür olduğu, …sayılı marka dolayısıyla davacının kazanılmış hakkı bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, YİDK’nın …sayılı kararının davacının itirazlarının reddi yönünden iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacı tarafın “…” markası üzerinde kaanılmış hakkı söz konusu olmadığını, dava konusu ibare ile kazanılmış hakka dayanak gösterilen önceki tescilli markanın asli unsurlarının aynen muhafaza edilmesi gerektiğini, davacı tarafın kazanılmış hakka dayanak gösterdiği ve ilk derece mahkemesinin de kazanılmış hak oluşturduğunu kabul ettiği … başvuru numaralı markanın, bir slogan markası olduğunu, ilk derece mahkemesi işbu slogan markasının asli unsurunun “…” harfi olduğunu kabul etmiş olsa da tarafımızca bu durumun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, zira bir slogan markasının asli unsurunun tek bir harfe indirilmesinin, slogan markasının oluşturduğu bütünlüğe aykırı bir durum olduğunu, sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, kapsamını genişletme yoluna gidilmemesi gerektiğini, önceki markanın tescil edildiği sınıfların; 9. ve 16. sınıflar olup, dava konusu markanın tescil edilmek istendiği sınıflar ise 9. ve 42. Sınıflar olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, başvuru konusu ibare ile kazanılmış hak olduğu belirenen … sayılı markanın kazanılmış hak sağlamayacağını, asli unsurların farklı olduğunu, markaların aynı olmadığını, markaların asli unsurlarının aynı olmadığını, verilen kararın hukuka aykırı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili katılma yolu ile istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin kazanılmış hakkının bulunduğunu, … ibareli bir çok markasının olduğunu, benzerliğin iddia edilmesinin çelişkili olduğunu, müvekkilinin … ibaresinin turuncu renk ile ayırtedici hale geldiğini, kazanılmış hak olarak müvekkilinin diğer markalarının nazara alınmadığını, markalar arasında iltibas buunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davacının “… ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvurunun yayınlanmasından sonra davalı Şirketin “…., “… … …”, “…..” markalarını gerekçe göstererek başvuruya itiraz ettiği, itirazının YİDK tarafından kabul edildiği ve davacının başvurusunun kısmen reddine karar verildiği anlaşılmakta olup, bu bağlamda dosya kapsamındaki uyuşmazlığın davacının başvurusuna konu “….” ibaresi ile davalının itirazına mesnet “…”, “… ….”, “…. …” ibareli markası arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplandığı görülmektedir.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Bu durumda önemli olan, halkın işaretler arasında herhangi bir şekilde herhangi bir nedenle bağlantı kurma ihtimali olup, buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelimedir ve şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ile bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir (Yargıtay HGK, 15/11/2013 Tarih, 2013/11-202, 2013/1587).
Diğer taraftan, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde markanın ayırt edicilik gücünün de dikkate alınması gerekmektedir. Ayırt ediciliği zayıf olan markalar bakımından karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti daha az olacaktır (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul, Eylül 2018, s.247). Zira tek başına harflerin ayırt edicilik taşımaları mümkün olmadığı gibi bunların herhangi bir kimsenin tekeline de bırakılacağı da düşünülemeyeceğinden, biçim, renk, kaligrafi, tertip tarzı gibi unsurlarla ayırt edicilik kazandırılan harflerin marka olarak tescil edilebileceği değerlendirilmektedir.
Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacının başvurusuna konu biçim, renk ve düzenleme tarzı itibariyle özgün niteliği bulunan turuncu zemin üzerine eğik bir stil ile yazılılan “…” harfi ve yanındaki “…” işareti ile davalı Şirketin itirazına mesnet gösterdiği, düz siyah yazı şeklindeki, “….”, “… …”, “… …” markaları arasında, markaların biçim, renk ve düzenleme tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, her iki markada bulunan “…” harflerinin düzenleme biçimlerinin, biçimlendirme, renklendirme, kaligrafi ve yönlendirme itibariyle tamamen farklı olduğu, markaların bir bütün olarak korunabileceği, karşılaştırma sırasında işaretlerin parçalara ayrılarak incelenmesinin ve iltibasın bulunup bulunmadığının bir parçaya bağlı olarak yapılmasının mümkün bulunmadığı, iltibas incelemesinin sadece işaretlere bakılarak değil, onların kapsamında bulunan ürünler ile onların niteliğini gözeterek ve her ikisinin birbirine etkisi nazara alınarak yapılmasının gerektiği, ortalama tüketicilerin davacının başvurusuna konu işareti davalının itirazına mesnet markaları ile ilişkilendirmeyeceği, markalar arasında belirgin biçimde farklılık bulunduğu, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürün ve hizmetler için ayırdığı satın alım süresi içinde, başvuru konusu markayı gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davalıların itirazına mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/1606 Esas, 2019/8091 Karar ve 11/12/2019 Tarihli kararının da bu yönde bulunduğu, her ne kadar mesnet markalarda da “…+” ibaresi bulunmakta ise de ayırt ediciliği düşük bulunan bu ibarenin dava konusu olaydaki gibi yeterli farklılık sağlanarak kullanılabileceği, zira tek başına harflerin ayırt edicilik taşımaları mümkün olmadığı gibi bunların herhangi bir kimsenin tekeline de bırakılamayacağı, biçim, renk, kaligrafi, tertip tarzı gibi unsurlarla ayırt edicilik kazandırılan harflerin ise marka olarak tescil edilebileceği, somut uyuşmazlıkta da davacının başvurusunun yeterli ayırtedicilik sağladığı, yapılan değerlendirmede tarafların markalarının benzer olmadığı ve iltibas riski taşımadığı kanaatine varılmıştır. Bu itibarla somut olayda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin somut olaya uygulanabilme şartları bulunmadığı için mahkemenin aksi yöndeki gerekçesi doğru bulunmamıştır.
Diğer taraftan, mahkemece davacının …sayılı marka dolayısıyla kazanılmış hakkı bulunduğu belirlenmiş ise de mahkemenin bu gerekçesi de yerinde bulunmamaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547 E.-2008/10251 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, kazanılmış hakkın varlığının kabulü için, kazanılmış hakka dayanak teşkil eden tescilli marka ile yeni markadaki ibarelerde, asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markanın en azından hükümsüzlük davası açılabilecek kadar belli bir sürede çekişmesiz şekilde kullanılması, karşı taraf markalarına yanaşma niyeti olmadan ve iltibas tehlikesi yaratmayacak şekilde, eski ve yeni markalar arasında işletme ile bağlantının ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunmuş bulunması, yeni markada kazanılmış hak iddia edilen markaya nazaran emtia kapsamının genişletilmemiş olması şartlarının bir arada bulunması gerekmektedir.
Dava konusu başvurunun “….” şeklinde olduğu, “…” harfinin davacı şirketin diğer markalarında bulunduğu şekli ile turuncu zemin üzerine eğik bir stil ile yazıldığı, davacının …sayılı önceki tarihli markasının ise, kırmızı, turuncu renkli zemin üzerinde olduğu, fonda “…” harfi bulunduğu, onun üzerinde “…” ifadesinin yer aldığı görülmekte olup, davacının başvurusuna konu ibarenin “….” şeklinde olduğu nazara alındığında, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin müktesep hak müessesesine ilişkin belirlediği kriterler çerçevesinde, dava konusu markada müktesep hak iddia edilen tescilli markanın aslı unsuru olan …+ ibaresinin bulunmadığı, her ne kadar davacının ayırt ediciliği bulunan “…” markasının fonda bulunduğu görülse de, bunun kazanılmış hak için yeterli olmayacağı, markalar arasında çok fazla farklılık bulunduğu, davacının müktesep hak müessesesinden faydalanamayacağı kanaatine ulaşılmış olup, davacının başvurusuna müktesep hak teşkil ettiğini ileri sürdüğü dosya kapsamındaki diğer markalarının da, kazanılmış hakka dayanak teşkil eden tescilli marka ile yeni markadaki ibarelerde, asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markanın en azından hükümsüzlük davası açılabilecek kadar belli bir sürede çekişmesiz şekilde kullanılması, karşı taraf markalarına yanaşma niyeti olmadan ve iltibas tehlikesi yaratmayacak şekilde, eski ve yeni markalar arasında işletme ile bağlantının ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunmuş bulunması, yeni markada kazanılmış hak iddia edilen markaya nazaran emtia kapsamının genişletilmemiş olması şartlarını sağlamadığı, davacının başvurusuna kazanılmış hak oluşturmayacağı kanaatine varılmıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca yukarıda gösterilen gerekçe ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.3.2017 tarih, 2017/78-521 E.,K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, mahkemelere tescil isteminin kabulü ya da reddi yönünde tanınmış bir yetkinin olmadığı, tescil işleminin idari nitelikte bir işlem olup, Kurul kararının kabulüne bağlı doğal bir sonuç olduğu, dolayısıyla tescil isteminin ayrı bir dava olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmakla davacı vekilinin tescil işlemlerinin devamına yönelik talebinin reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı … davalılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 18/04/2019 gün ve 2018/281 E. – 2019/201 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın, yukarıdaki gerekçe ile, KABULÜNE, …nun …sayılı YİDK kararının, davacının itirazlarının reddi yönünden, İPTALİNE,
3-Davacı vekilinin tescil işlemlerinin devamına yönelik talebinin, tescil işleminin idari nitelikte bir işlem olması nedeniyle reddine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 224,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 41,40 TL olmak üzere toplam 2.065,40 TL yargılama giderine 35,90 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.137,20 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-Davalılar tarafından ayrı ayrı ve peşin olarak yatırılan 44,40’ar TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,

10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/03/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/03/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip