Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1174 E. 2021/417 K. 26.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2018
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/07/2018 tarih ve … K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin ….” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresinin marka olarak tescili için davalı Kuruma başvurduğunu, … kod numarası alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın önce Markalar Dairesi Başkanlığı, sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” ibaresini ilk olarak 2000 yılında tescil ettirdiğini, o tarihten beri “…” ibareli markalarını kullanan müvekkilinin bu markayı tanınmış hale getirdiğini, bu ibareye ayırt edici nitelik kazandırdığını, dava konusu başvuru ile müvekkili markası arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, zira “…” ibaresinin davalı Şirketin çatı markası olduğunu ve başvurunun asli unsurunun “…” ibaresinden oluştuğunu, tescili halinde dava konusu başvurunun müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağı gibi müvekkili markalarının tanınmışlığından da haksız olarak yararlanacağını, başvurunun kötü niyetli olduğunu, davalı Şirketin önceki tarihli “…” ibareli marka başvurularının, açtıkları davalar sonucunda iptal edildiklerini ileri sürerek, … sayılı kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili başvurusu ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, markalar arasında iltibas tehlikesinden söz edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvurunun kapsamında bulunan 29, 30 ve 32. sınıf malların tamamının davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarındaki mallar ile benzer oldukları ancak marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma tehlikesi olmadığı, davacı markalarının tanınmış marka olduklarının ispatlanamadığı ve aksi durumun sonucu değiştirmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, “…” ibaresinin gıda emtiası bakımından zayıf bir ibare olmayıp ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, kabul anlamına gelmemekle beraber, çağrışımsal gücü yüksek bir markanın, zayıf dahi olsa tescilli olduğu sürece asgari korumayı haiz bulunduğunu, dava konusu başvuruda yer alan “…” ibaresinin davalı Şirketin çatı markası olduğundan, başvurunun asli unsurunun “…” ibaresi olduğunu, bu haliyle dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle iltibasa yol açacak derecede benzerlik bulunduğunu, yerel mahkeme kararında markaların tescil sınıflarının benzerliğinin iltibası arttırmaya yönelik etkisine değinilmemesinin eksik inceleme niteliği taşıdığını, ayrıca mahkemece iltibas incelemesi yapılırken ortalama tüketici kriterinin yanlış yorumlandığını, zira dava konusunda ortalama tüketicinin halkın geneli olduğunu, davalı şirketin başvurusunun kötü niyetli bir başvuru niteliğinde bulunduğunu, çünkü davalı Şirketin önceki tarihli “…” ibareli marka başvurularının, açtıkları davalar sonucunda mahkeme kararları ile iptal edildiklerini, mahkemenin verdiği kararın, daha önce … markası hakkında verilen emsal mahkeme kararlarına da aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “… …” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin olmadığı, zira dava konusu başvuruda, davacı markasının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin öne çıkartılmayıp bir bütün olarak “…” ibaresine asli unsur olarak yer verildiği, bu şekilde başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından, marka kapsamlarındaki mallar arasında benzerlik olmasının sonuca etkisinin bulunmadığı, başvurunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/03/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/04/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip