Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1169 E. 2021/373 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : ….
KARAR NO :….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/06/2019
NUMARASI : …..

…..

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/06/2019 tarih ve ….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin…… ibareli markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın, Türkpatent…. sayılı YİDK kararı ile nihai olarak kısmen kabul edilerek, başvurularının kısmen reddine karar verildiğini, oysa müvekkilinin denizcilik sektöründeki faaliyetlerinde….. olarak tanındığını,……” kahve dükkânları zincirinin, bilinen “…… internet sitesi üzerinden de ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, müvekkilinin dava konusu marka başvurusu ile aynı tarihte …. kod numaralı …… yaptığı başvurularının tescil edildiğini, kararların birbiri ile çelişkili olduğunu, ….. ibaresinin “…..” anlamına geldiğini, kahve, çay türü içeceklerin ve kahve çeşitlerinin satıldığı bir işletmenin adının yalnızca “…..” olabilmesinin mümkün bulunmadığını, söz konusu ibarenin ilgili sektör bakımından genel ve zayıf bir ibare niteliğinde olduğunu, davalı itirazının kötü niyetle yapıldığını, müvekkilinin ……” ibaresinin altında, çok daha küçük olarak yer aldığını, taraf markalarının ihtiva ettikleri şekil unsurlarının birbirinden farklı olduğunu, ortalama tüketicinin markaları zorlanmadan birbirinden ayıracağını ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, “….” ibareli davacı başvurusunun, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında benzer olduğu, aynı/aynı tür veya benzer mal/hizmetler üzerinde kullanılması halinde karıştırma ihtimalinin bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, markaların mahkemece bütünsel olarak ve başvuruya konu edildiği şekilde ele alınmayıp, parçalanarak ve yalnızca belirli ibareler üzerinden, markanın tamamı dikkate alınmadan değerlendirme yapıldığını, müvekkilinin markasının ihtiva ettiği esas unsurun “….” ibaresi olduğunu, görsel unsurlar nazara alındığında taraf markalarının farklı bulunduğunu, dava konusu mal ve hizmetler bakımından “…..” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunun da mahkemece dikkate alınmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Davacının şirketin …..” ibareli marka tescil başvurusuna, davalı şirketin yukarıda belirtilen “….” asıl unsurlu markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazı, diğer davalı … YİDK’nun …. sayılı kararı ile kısmen kabul edilmiş olup, gelinen aşama itibariyle taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının marka tescil başvurusundan çıkarılan 30, 35 ve 43. sınıf mal ve hizmetler yönünden, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacının marka tescil başvurusundan çıkarılan 30, 35 ve 43. sınıf mal ve hizmetlerin, davalının itirazına dayanak markalarının kapsamında da aynen yer aldığı açıktır. Dolayısıyla tarafların markaları arasında emtia benzerliğinin oluştuğu yönündeki mahkeme kabulünde bir isabetsizlik yoktur.
Tarafların marka işaretleri yönünden ise davacının marka tescil başvurusu, bir bütün halinde “….” ibaresinden oluşmaktadır. Başvuruda “…..” ibaresi üstte ve büyük puntolarla yazılmış olup, başvurunun asıl unsurlarından birinin bu ibare tarafından temsil olunduğu açıktır. “…..” ibaresi alt kısımda ve küçük harflerle yazılmış ise de başvurunun asıl unsurlarından birisi de bu ibaredir. Davalının itiraza dayanak markalarının tümünün asıl unsurunu ise “…..” ibaresi oluşturmaktadır. Davalının markalarında yer alan diğer yazı ve şekil unsurlarının herhangi bir ayırt ediciliği bulunmamaktadır. O halde mahkemece asıl unsurlar yönünden taraf markalarının benzer olduğunun kabulünde de bir isabetsizlik yok ise de, Dairemizce taraf markalarına yer alan ….” ortak asıl unsurunun, başvuruda kapsamında reddedilen mal ve hizmetler yönünden zayıf marka olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiği düşünülmüştür.
Gerçekten de marka hukukunda yerleşik bilimsel ve yargısal içtihatlar uyarınca, eğer marka ile başvuru konusu işaret, ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içeriyorsa, karıştırılma olasılığının değerlendirilmesinin, ortak olmayan unsurların, markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime olan etkisi hususuna odaklanarak yapılması gereklidir. Değerlendirmede ortak olmayan unsurların benzerlikleri, farklılıkları ve ayırt edici nitelikleri dikkate alınmalıdır.
Zira zayıf marka kavramı, ayırt edicilik vasfının son derece düşük olduğu işaretleri ifade eder. Zayıf marka nitelendirmesinin asıl nedeni, aslında herkesin kullanımına açık ibarelerin marka olabilmesi yolunun kapatılmasının engellenmesidir. Böylece bu gibi durumlarda, tescilli markadan az veya çok ayrılan kullanımlar, iltibas teşkil etmezler. Esasen 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesinde belirtilen tasviri işaretler ile zayıf markalar arasındaki fark da, zayıf ibarelerin az da olsa ayırt edici niteliğe sahip bulunduklarından, bir markada tek başına veya asıl unsur olarak yer alabilecek olmalarıdır. Bunun doğal sonucu olarak da zayıf markalar arasında az bir dikkatle anlaşılabilecek küçük farklılıklar veya küçük ayırıcı özellikler, iltibasın önlenmesi için yeterlidir. Türk Marka Hukukunda da zayıf marka olarak nitelendirilen kavram, aslında koruma alanının normal markalardan daha dar olduğu markaları ifade etmek için kullanılır. Bu markaların ayırt etme gücü ve koruma alanı sınırlıdır. Benzerlerinin kullanımına da bu tür işaretlerin sahipleri katlanmak zorundadır. Bir yönüyle işaretin sağladığı tekel alanına, tabii bir sınır getirilmiştir. (Örneklerle Zayıf Marka Kavramı, Fikri Mülkiyet Hukuku Yıllığı 2012, Yetkin Yayınları 2013, Prof.Dr. Tekin Memiş)
Dolayısıyla tanımlayıcı markalardan farklı olarak, tamamı zayıf ibarelerden oluşan bir markanın dahi tescili mümkün olup, bu tescilin marka sahibi açısından tek olumsuz sonucu, aslında herkesin kullanabileceği bir ibareyi marka olarak seçtiği için bu ibareleri küçük değişikliklerle marka olarak kullanan kimselerin bu kullanımına katlanmak zorunda kalmasında görülür.
Somut uyuşmazlıkta da tarafların markalarında ortak asıl unsur olarak yer alan …..” ibaresi, Türkçe’de “…..” anlamına gelmekte olup, kahve amtiasını tüketen ortalama tüketicilerin büyük bir kısmı tarafından da anlamı bilinmektedir. İnternette yapılan basit bir araştırmayla dahi kahve, çay vb. içecekler üretip, bunları işletmesinde satan kişilerce bu ibarenin ne kadar yaygın bir şekilde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kahve, çay vb. içecekler ile bunların satımına ilişkin mal ve hizmetler yönünden “…..” ibaresi, tanımlayıcı değilse bile en azından zayıf bir ibaredir. Bu türden bir ibarenin tek başına bir kimsenin tekeline verilmesi menfaatler dengesine de uygun değildir. O halde somut uyuşmazlıkta da müstakil veya asıl unsur olarak anılan ibareyi seçen davalı da küçük değişikliklerle bu ibareyi marka olarak kullanan kimselerin bu kullanımına katlanmak zorundadır.
Yukarıda da açıklandığı üzere, davacının marka tescil başvurusunda, “….” ibaresinin üst kısmınında, son derece ayırt edici nitelikteki …..” ibaresinin de kullanılması, kahve, çay vb. içecekler ile bunların satımına ilişkin mal ve hizmetler yönünden, başvuru markasını davalı markalarından farklılaştırmış ve zayıf nitelikteki davalı markaları ile başvuru markası arasındaki iltibas tehlikesini önlemiştir. Dava konusu başvuruda da 30. sınıftaki “……. Çaylar, buzlu çaylar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri bu türdendir. Dolayısıyla anılan mal ve hizmetler yönünden tarafların marka olarak kullandığı ibareler, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer değildir ve mahkemece bu mal ve hizmetler yönünden davanın reddedilmesi doğru görülmemiştir.
Bu sayılanlar dışındaki emtia yönünden ise “…. ibaresinin zayıf marka olduğu söylenemez. Dolayısıyla yukarıda sayılanlar dışındaki mal ve hizmetler yönünden taraf markalarını 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer gören ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Her ne kadar mahkemece bu konuda görüşüne başvurulan ve aralarında gıda mühendisinin de bulunduğu bilirkişi raporunda, anılan ibarenin zayıf olduğu iddiasının yersiz bulunduğu bildirilmişse de, bu konuda sadece “zayıf kabul edilse de tescilli olduğu sürece davalı markalarının asgari korumayı hak ettiği ve tescil engeli yarattığı” gerekçesine dayanılmış, başkaca hiçbir teknik inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda, yukarıda belirtilen Dairemiz gerekçesine aykırı nitelikteki görüşlere itibar edilmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve …… sayılı kararı uyarınca, iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu bildirildiğinden, Dairemizce de bu konuda yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasına da gerek görülmemiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, tarafların markaları arasında, yukarıda sayılan mal ve hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle, yukarıda anılan mal ve hizmetler yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/06/2019 gün ve…… sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalı … YİDK.’nın …. sayılı kararının 30. sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Çaylar, buzlu çaylar” malları ile 35/5. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Çaylar, buzlu çaylar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri yönünden KISMEN İPTALİNE,
4-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
5-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL. maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 41,10 TL ilk masraf, 1.800,00 bilirkişi ücreti, 176,20 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 79,40 TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 2.096,70 TL’nin, davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2 kabul edilerek 1.048,35 TL.’ye, 35,90 TL peşin harç tutarı eklenerek toplam 1.084,25 TL.’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
11-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/03/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/03/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip