Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1143 E. 2021/394 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/05/2019
NUMARASI : …

….
DAVANIN KONUSU : FSEK’ten Kaynaklanan Manevi Tazminat,

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/05/2019 tarih ve … sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Prof. …’ın bilimsel çalışmalarıyla ülke kamuoyunun tanıdığı, kendisini akademik çalışmalara adamış bir bilim insanı olup, “…” adlı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)’nun m. 2 anlamında eser niteliğindeki bilimsel çalışmanın sahibi olduğunu, bu eserin …. yayınları arasında…. Şti. tarafından Ankara’da ilk defa 1986 yılında basıldığını ve kamunun bilgisi ve ulaşımına sunulduğunu, bu şekilde müvekkili yararına FSEK m.11 hükmünde düzenlenen eser sahipliği karinesinin doğduğunu, davaya konu, davalı …’in kaleme aldığını …. adlı bir metnin, …. davalı tarafından 1995 tarihinde doktora tezi olarak sunulduğu, bu çalışmanın, müvekkili tarafından incelenmesi sonucu, görüleceği üzere (Ek-3 karşılaştırma listesi), en az 19 yerinde en az 1-2 sayfa, kimi bölümlerde 7-8 sayfaya kadar ulaşan miktarlarda, müvekkilinin eserinin tüm bilimsel ve sistematik kurgusu yanında, ifadeler, cümle yapısı, sözcük tercihleri, üslup itibariyle tümüyle aynı veya çok küçük değişiklikler yapılarak, atıf usullerine de uyulmadan, dahası maksadın haklı gösterebileceği sınırlar da aşılmak suretiyle yapılan FSEK m. 35 hükmünde belirlenen kriterlere ve hukuka aykırı alıntılarla oluşturulduğunun tespit edildiğini, kısacası muhataba ait bu çalışmanın müvekkilinin eserinden intihal yapılarak oluşturulduğunu, yazarının hususiyetini taşımayan, müvekkilinin eserine göre müstakil olmayan bir metin olduğunu, bir başka ifadeyle müvekkilinin eserinden esinlenme/iktibas sınırlarını aşar şekilde intihal edildiğini, hatta davalının metninde, kimi yerlerde, ilk kez müvekkili tarafından ortaya konulan analiz ve özgün bir şekilde oluşturulan terminolojinin dahi bire bir ve hiçbir atıf yapılmadan, adeta kendisine aitmiş gibi kullanıldığını, müvekkili …’ın, orijinal eseri yazarken …. okuyarak aktardığı, özellikle…. arşivlerini inceleyerek bulduğu…. sanki kendisi okumuş gibi doğrudan zikrettiğini, davalıya ait bu tez yönünden müvekkilinin gerekli girişimlerde bulunduğunu ve…. konunun araştırılması için resmi olarak başvurduğunu, ancak bu başvurunun akıbeti hakkında bir bilginin kendisine iletilmediğini, bu konuda da gerekli araştırma ve idari makamlardan bilgi isteminde bulunulduğu, gerekli hukuki yollara başvurulacağını, davalı …’in, intihal yoluyla oluşturduğunu, sözü geçen tezin,….” adıyla, sadece baskı farkı nedeniyle sayfa numaraları farklılaşacak biçimde, içeriği ise bire bir aynı olacak şekilde …. yayınlarından…. numarasıyla, Kasım 1997 tarihinde kitap olarak yayımladığının müvekkili tarafından tespit edildiğini, bu yeni yayının da davalının söz konusu çalışmayı sadece bir doktora tezi olarak kullanmayıp, kendi eseriymiş gibi yayımlayarak kamuya da arzettiğini gösterdiğini, dolayısıyla, müvekkilinin eserine yönelik, intihal oluşturan bölümlerin muhatap tarafından sahiplenilmesi eyleminin doktora teziyle sınırlı kalmadığını ve kitap olarak yayımlanmak suretiyle kamuya da sunulduğunun belirlenmiş olduğunu, müvekkilinin söz konusu kitabın örneklerini internet ortamında gördüğünde, kendisine bilgi verilmeyen idari soruşturmanın bir şekilde kapatıldığını öğrendiğini, eser sahipliğine ve mali/manevi haklarına yönelik tecavüzün devam ettiğine vakıf olduğunu, bu aşamadan sonra, davalıya Ankara 25. Noterliği’nin 22.06.2018 tarihli ve…. Numaralı ihtarnameyi gönderdiği ancak söz konusu ihtarnameye cevap alınamadığı, davalının ihtardan itibaren geçen zaman içerisinde, temadi eden tecavüz eylemlerine son vermediği gibi, bu konuda ciddi ve samimî bir düzeltme yoluna gitmediğini, böylece müvekkilin eseri üzerindeki FSEK m. 14-16 hükümlerinde düzenlenen kamuya arz, adın belirtilmesi, eserin bütünlüğünün korunması şeklindeki manevi hakları yanında, anılan Kanun’un 22-23. maddelerinde tanınan çoğaltma, yayma mali haklarının da ihlal edilmeye devam edildiğini, bu eylemlerin devam ederek en son dava tarihinde de devam ettiğinin açık bir şekilde anlaşıldığını, bu ihlal eyleminin, müvekkilin eserinin kısmen sahiplenilmesi ve aynı zamanda ilgili bölümlerin eser sahipliğinin de çekişmeli hale getirilmesi niteliğinde olduğunu, eser sahipliğinin tespiti ve bu konuda ortaya çıkan uyuşmazlıkların giderilmesi davalarının, tecavüz veya çekişmeli hal devam ettiği sürece zamanaşımına uğramayacağını, bu nedenle, müvekkilin FSEK m. 15/3 hükmü anlamında eser sahipliğinin ve davalı tez ve yayınının müvekkilinin eserinden intihal suretiyle oluşturulduğunun tespiti mali ve manevi haklarına ihlal oluşturan eylemlerin derhal durdurulması, ortadan kaldırılması ve olası yeni ihlallerin önlenmesinin talep etmesinin zorunlu olduğunu ileri sürerek 5846 sayılı FSEK’in 15/3.maddesi uyarınca davalı tez ve yayınının müvekkilinin eserinden intihal suretiyle oluşturulduğunun tespitine, müvekkilinin sahibi olduğu “…” adlı eserinden usulsüz iktibas ve intihal yapılmak suretiyle oluşturulmuş, davalıya ait ….,” adlı 1995 tarihli doktora tezi ile”….” adlı 1997 tarihlî kitapların intihal oluşturan bölümleriyle birlikte çoğaltılmasının ve yayılmasının, müvekkilin eserden kaynaklanan mali ve manevi haklarına tecavüz oluşturduğunun tespitine, bu şekilde gerçekleşen müvekkilin malî ve manevi haklarına yönelik davalı tecavüzünün önlenmesine, davalının gerçekleştirmiş olduğu tecavüz oluşturan eylemlerinin durdurulmasına, ref’ine ve tüm maddi sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalıda bulunan veya üçüncü kişilere ait ortamlara bırakılmış olan “….” adlı 1995 tarihli doktora tezi ile….” adlı 1997 tarihli kitapların aynı yahut farklı isimli fiziki ve elektronik ortamlardaki kopyalarına ve fiziki ve elektronik ortamlardaki her türlü tanıtım araçlarına el konulmasına, dijital ortamlardan, bilgisayarlardan ve sair ortamlardan silinmesine, el konulan fiziki kitaplar ile bunları imale veya kopyalamaya yarayan dijital veya fiziki her türlü araç ve buna benzer sair çoğaltma vasıtalarının imhasına, davalının devam eden eylemleri nedeniyle, müvekkilinin uğradığı manevi zararların karşılanması için 10.000,00 TL manevi tazminatın, haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, hükmün ulusal bir gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili …’in …. nezdinde yapmış olduğu ve davaya konu edilen 22.06.1995 tarihinde tamamlanan ….” ve söz konusu doktora tezinin kitap haline getirilerek basılmış olan “……..” adlı kitabın basım tarihinin 1997 yılı Kasım ayı, basım yerinin İstanbul olduğunu ve ilgili kitabın bir daha da 2. basımı dahi yapılmadığını, kitabın….numarasıyla…. tarafından basıldığını, söz konusu kitabın sadece 1997 yılının Kasım ayında 1 tek baksı olarak ve çok sınırlı sayıda basıldığını, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisi olmadan, fikri hakların ihlal edilmesi halinde haksız fiillere ilişkin hükümlerin uygulama bulacağını, buna göre haksız fiillere ilişkin zamanaşımı süreleri gündeme geleceğini, manevi hakların ihlalinden doğan manevi tazminat davası için FSEK’te bir zamanaşımı süresinin öngörülmediğini, bu durumda da ihlal fiili aynı zamanda bir haksız fiil borç ilişkisi doğurduğundan haksız fiil zamanaşımı hükümlerine başvurulması gerektiğini, mali hakların ihlali halinde, FSEK 70/2’ye göre açılacak davada da durumun bu şekilde olduğunu, haksız fiil zamanaşımını düzenleyen TBK 72’e göre tazminat isteminin de, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her hâlde fiilin islendiği tarihten başlayarak on yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi… sayılı kararında da bu husus hiçbir tereddüde yer vermeyecek biçimde açıklandığını, ilgili Yargıtay kararları ve FSEK’ te özel düzenleme olmaması nedeniyle başvurulan Borçlar Kanunu 72. maddesi çok açık bir şekilde 10 yıllık zamanaşımı süresini ortaya koyduğunu, davacının dava açma tarihinin 19.12.2018 olduğunu, davaya konu müvekkiline ait kitabın basım tarihi ile davacının dava açtığı tarih arasında 21 sene olduğunu, öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkili …’in halen…. genel koordinaötürü olarak görev yapan saygın bir bilim adamı olduğunu, 22.06.1995 tarihinde … doktora programından doktora diploması almaya hak kazandığını ve bu ünvanı ve doktorası halen resmi olarak yasal mevzuat çervevesinde geçerli, mer’i bir unvan olduğunu, dava dilekçesinde bahsedilen …. iddiaları somut gerçeklikten uzak, yasal ve fiili hiçbir gerekçeye dayanmayan iddialar olduğunu, davanın doktora tezininin kabul edildiği 1995 yılından ve söz konusu doktora tezinini kitaplaştırıldığı tarih olan 1997 yılından 21 sene sonra açılmış olmasının ve davacının gayri hukuki /gayriciddi iddiaları ve taleplerinin davanın da hak arama amacı dışında kullanılmak istendiğini tek başına ortaya koyduğunu, bu davanın ortada yasal bir hakkın kullanılması veya tazmin edilecek bir zararın olmamasına rağmen açılmış bir dava olduğunu, … tarafından iptal edilen doktoranın müvekkilinin itirazı üzerine… tarafından yapılan inceleme, soruşturma ve alınan raporlar doğrultusunda doktora diploması ve ünvanının iade edildiğini, müvekkili….’in kendine ait olan doktora tezini de 1997 yılında kitap hafine getirdiğini, davacının eserlerinden intihal yaptığı iddiasının mesnetsiz olduğunu, bu husus da uzman bilim insanları tarafından hazırlanan raporlar araştırmalar ve soruşturma süreçleri sonunda da 2001 yılında kesinleştiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının, söz konusu eylemleri bilmesine ve eserder haberdar olmasına rağmen, tezin sunum tarihi olan 1995 yılı, kitabın basım tarihi olan 1997 yılında iş bu davanın açılış tarihi olan 2018 yılına kadar sessiz kaldığı, davalıya 2018 yılına kadar ihtarname göndermediği, herhangi bir hak talebinde bulunmadığı, ilk ihtarnamenin 2018 yılında gönderildiği, bu kadar uzun süre sessiz kaldıktan ve artık karşı tarafta artık dava açılmayacağına dair güven oluşturduktan sonra iş bu davayı açarak eser sahipliğine dayalı hakları talep etmesinin Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu (Yargıtay 11. HD, 08.02.2018 tarih ….) gözetildiğinden davacının sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkili Prof. Dr. …’ın “…” adlı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)’nun m. 2 anlamında eser niteliğindeki bilimsel çalışmanın sahibi olduğu, bu eserin …. tarafından Ankara’da ilk defa 1986 yılında basıldığı ve kamunun bilgisi ve ulaşımına sunulduğunu, davaya konu, davalı …’in kaleme aldığı “… bu çalışmanın, müvekkili tarafından incelenmesi sonucu, görüleceği üzere (Ek-3 karşılaştırma listesi), en az 19 yerinde en az 1-2 sayfa, kimi bölümlerde 7-8 sayfaya kadar ulaşan miktarlarda, müvekkilinin eserinin tüm bilimsel ve sistematik kurgusu yanında, ifadeler, cümle yapısı, sözcük tercihleri, üslup itibariyle tümüyle aynı veya çok küçük değişiklikler yapılarak, atıf usullerine de uyulmadan, dahası maksadın haklı gösterebileceği sınırlar da aşılmak suretiyle yapılan FSEK m. 35 hükmünde belirlenen kriterlere ve hukuka aykırı alıntılarla oluşturulduğunu, bu hususun …..gelen müzekkere ile ispat edildiği üzere…. tarafından tespit edildiğini, dolayısıyla muhataba ait dava konusu çalışmanın müvekkilinin eserinden intihal yapılarak oluşturulduğunu, müvekkilin o tarihte söz konusu bu kitaba aktarılan tez yönünden gerekli girişimlerde bulunduğunu, ancak aradan geçen uzun süreden sonra iptal edilen bu tezin davalı tarafından “…” adıyla, sadece baskı farkı nedeniyle sayfa numaraları farklılaşacak biçimde, içeriği ise bire bir aynı olacak şekilde …. numarasıyla, Kasım 1997 tarihinde kitap olarak yayımladığının müvekkili tarafından tespit edildiğini, bu yeni yayının da müvekkilinin eserine yönelik, intihal oluşturan bölümlerin muhatap tarafından aynen kitap olarak yayımlanmak suretiyle kamuya sunulduğunun görülmesi üzerine, eser sahipliğine ve mali/manevi haklarına yönelik tecavüzün devam ettiğine vakıf olduğunu, bu aşamadan sonra, derhal davalıya Ankara 25.Noterliği’nin 22.06.2018 tarihli ve … Yevmiye Numaralı ihtarnameyi gönderdiğini ancak söz konusu ihtarnameye cevap alınamadığını, davalının ihtardan itibaren geçen zaman içerisinde, temadi eden tecavüz eylemlerine son vermediği gibi, bu konuda ciddi ve samimî bir düzeltme yoluna gitmediğini, böylece müvekkilinin eseri üzerindeki FSEK m. 14-16 hükümlerinde düzenlenen kamuya arz, adın belirtilmesi, eserin bütünlüğünün korunması şeklindeki manevi hakları yanında, anılan Kanun’un 22-23. maddelerinde tanınan çoğaltma, yayma mali haklarının da ihlal edilmeye devam edildiğini, bu eylemlerin, müvekkilin eserinin kısmen sahiplenilmesi ve aynı zamanda ilgili bölümlerin eser sahipliğinin de çekişmeli hale getirilmesi niteliğinde olduğunu, zaman aşımına uğrayacak bir talep olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, FSEK’ten kaynaklanan haklara tecavüzün tespiti ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının dava konusu ettiği eylemleri bilmesine rağmen 2018 yılına kadar sessiz kaldığı, bu kadar uzun süre sessiz kaldıktan sonra iş bu davanın açılmasının Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin benzer olaylara ilişkin olarak verdiği; 08/02/2018 Tarih, … Karar sayılı, 08/02/2018 Tarih,… Karar sayılı, 08/02/2018 Tarih,…. sayılı kararlarının da bu yöne ilişkin bulunduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/03/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/03/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip