Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1139 E. 2021/400 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/04/2019
NUMARASI : …

….

DAVANIN KONUSU : Cezai Şart Alacağı

Taraflar arasında görülen davada Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/04/2019 tarih ve … sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili; davalının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 06/12/2011 tarihinde davacı şirkette işe başladığını, poliüretan üretim müdürü olarak görev yaparken 06/09/2013 tarihinde istifa ettiğini, 20/09/2013 tarihinde işten ayrılarak tüm işçilik haklarının banka hesabına ödendiğini, taraflar arasındaki iş sözleşmenin özel şartlar başlıklı 14/m maddesinde çalışanın işten ayrıltıktan sonraki 3 sene boyunca aynı nitelikteki başka bir iş kolunda çalışmamasına ilişkin rekabet etmeme hükmü bulunduğunu ancak davalının 06/12/2013 tarihinde ticaret siciline tescil edilen ve aynı üretim alanında üretim yapmak üzere kurulan …. 1/4 oranında kurucu ortak olduğunu ve şirket müdürü olarak göreve başladığını, anılan şirketin tanıtım katologlarında müvekkilinin hazırladığı tanıtım kataloglarında yer alan ürünlere aynen yer verildiğini, davalının , davacı şirket çalışanlarının ayartarak kendi iş yerinde çalışmasını sağladığını, davalının davacı şirketi, ürünlerinde kalitesiz ham madde kullanılmaya başlandığı gerekçesiyle kötülendiğini; davalının belirsiz iş sözleşmesindeki ilgili maddeyi ihlali yanında ayrıca TTK’ daki rekabet etmeme yükümlülüğünü de ihlal ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik taraflar arasındaki sözleşmenin 14. Maddesi uyarınca 90.122,40 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; iş sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin hükümlerinin TBK 445 maddesi uyarınca geçerli olmadığını, yerin ,işin türünün belirlenmediğini, süreninde kanuni 2 yıllık süreden fazla olduğunu, TBK’nın 444. maddesindeki şartların gerçekleşmediğini dava konusu uyuşmazlıkta davacı ile müvekkil arasında üretim sırrının bulunmadığı gibi müvekkilinin davacının müşteri çevresini bilmediğini, poliüretan üretimi konusunda Türkiye’de 4 adet şirketin bulunduğunu, benzerlik taşıyan her faaliyetin ticari sır bağlamında kabul edilemeyeceğini, dava konusu edilen cezai şartında fahiş bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, BK’ nun 444. maddesi gereğince sözleşmede kararlaştırılan rekabet yasağının geçerliliği için ,yasanın ihlali halinde işverenin somut bir zarara uğraması olgusunun mutlak bir gereklilik olmayıp , iş akdi sona eren işçinin daha önce çalıştığı iş yerindeki çalışma pozisyonuna göre yaptığı iş nedeniyle edindiği ve o iş yeri için önemli nitelikteki bilgileri çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanma potansiyelinin ve bu suretle eski iş yerine önemli ölçüde zarar verme ihtimali bulunmasının gerekli ve yeterli olduğu, taraflar arasında imzalanan 06.12.2011 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinin özel şartlar başlıklı 14. maddesinin (m) bendinin ” Çalışan iş akdinin sona erdiği tarih itibarıyla üç sene boyunca işle ilgili iş sırlarını , teknik koşulları, ürün işleme aşamalarını, üretilen her bir ürünün özelliği ile ilgili hiç bir bilgiyi bir başka çalışan çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye veya tüzel kişiliği olmayan kurul ve kuruluşlarla paylaşmamayı ve belirtilen özelliklerde üretim teknikleri kullanarak kendine ait iş yeri olsa dahi üretim yapmamayı kabul ve taahhüt eder . Bu maddeye uyulmaması halinde belirtilen her bir durum için bir senelik toplam maaşının üç katını işverene ödeme cezai şartının peşinen kabul eder. ” hükmüne haiz olduğu, davalı işçinin iş akdi sona erdikten sonra , davacı işvereni ile ayni ticari faaliyet alanında iştigal eden … … , davalının bu şirketin 1/4 hissedarı olup şirket müdürü olarak görev yaptığı , bilirkişi raporuna göre davacı şirketin müşterilerinin, bir kısmının davalının ortağı ve müdürü olduğu şirketle ticari ilişkiye geçtiği ve bu nedenle de davacı şirketin brüt satış karlarının azaldığı, bu durumun rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin ihlali niteliğinde olduğu, sözleşmede aşırı nitelikte rekabet yasağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi hükmün geçersizliğini gerektirecek bir durumun mevcut olmadığı, davalının iş akdinin feshedilmesinden önce geriye dönük bir yıllık maaş bordrolarına göre, 1 yıllık maaşı toplamı 23.998,16 TL olup cezai şart miktarının da sözleşmenin 14/m maddesine göre 71.994,48 TL bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 71.994,48 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, davacı vekilinin tavzih talebi üzerine 29/05/2019 tarihli ek kararla da, 29/04/2019 tarihli gerekçeli karar başlığında davalı olarak sehven “…” yazıldığı gerekçesiyle, gerekçeli karar başlığında davalı kısmında yer alan “…” ibaresinin çıkarılarak yerine “…” ibaresinin yazılmasına ve hükmün HMK’nın 305. maddesi gereğince bu şekilde tavzihine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin karşılıklı feshedildiğini, rekabet yasağı sözleşmesinin yer olarak sınırlandırılmadığını, buna rağmen mahkemece TTK’nın 445/2 maddesi gereğince uyarlama yapılmadığını, sürenin kanuni süre olan 2 yılın üzerinde olması nedeniyle rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz bulunduğunu, sözleşme ile kararlaştırılan cezai şartın fahiş olup müvekkilinin ekonomik mahvına sebebiyet vereceğini, bu nedenle de sözleşme ahlak ve adaba aykırı olduğundan geçersiz bulunduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesinin kaldırılmasını talep etmiştir.

GEREKÇE : Dava, rekabet yasağından kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden, davacı şirket ile davalı arasında 06/12/2011 tarihli iş sözleşmesinin imzalandığı, iş sözleşmesinde rekabet yasağı kaydının bulunduğu, davalının, davacı şirkette poliüretan üretim müdürü olarak çalışır iken 06/09/2013 tarihli dilekçesi ile istifa ettiği, 06/12/2013 tarihinde, davacı şirketin faaliyet konusu ile aynı alanda, Sincan/Ankara’da kurulan ..hissesine sahip kurucu ortağı olduğu ve anılan şirketin müdürlerinden bulunduğu sabit olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık iş sözleşmesindeki cezai şartın geçerli olup olmadığı, cezai şart koşullarının oluşup oluşmadığı ve cezai şart olarak kararlaştırılan miktarın fahiş olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Somut olayda iş akdinin sona ermesinden sonrası için rekabet yasağının düzenlenmiş olması nedeniyle, iş akdinin sona erdiği 06/09/2013 tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK’nın rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 ve devamı maddelerinin uygulanması gerekmektedir.
6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması aranmaktadır. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin … Karar sayılı ilamı da aynı yöndedir.
6098 sayılı TBK’nın 445/1 maddesinde; rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği, süresinin özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı düzenlenmiş olup aynı maddenin ikinci fıkrasında da hakime, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilme yetkisi tanınmıştır. Bu hükümden ve konuya ilişkin diğer hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 6098 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile 818 sayılı Kanundan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı ve süresi bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi,….).
Bu açıklamalardan sonra somut olay TBK’nın 444/2. maddesi çerçevesinde değerlendirildiğinde; davalının dosyaya sunulan 06/09/2013 tarihli dilekçe ile davacı şirketteki poliüretan müdürlüğü görevinden istifa ederek davacı şirketle aynı iştigal konusunda dava dışı şirketi kurduğu ve bu şirketin müdürlerinden biri olduğu, davalının davacı şirketteki görevi itibariyle, davacının müşteri çevresi veya üretim sırları ya da yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı bulunduğu, edindiği bilgileri davacı ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren ortağı ve müdürü olduğu şirkette kullanmasının davacıya önemli zarar verebilme ihtimalinin bulunduğu hususunda kanaate varılmıştır. Esasen mahkemece de bu husus kabul edilmesine rağmen, bu davada tartışılmaya yeri bulunmayan, davacının birkaç müşterisinin, davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra kurduğu şirketle çalışmaya başlaması ve bu nedenle davacının karının düşmesinin rekabet yasağının ihlali olarak kabulü yerinde görülmemiştir.
TBK’nın 445 hükmü uyarınca yapılan değerlendirmede de, somut olaydaki cezai şart maddesi; “ Çalışan iş akdinin sona erdiği tarih itibarıyla üç sene boyunca işle ilgili iş sırlarını , teknik koşulları, ürün işleme aşamalarını, üretilen her bir ürünün özelliği ile ilgili hiç bir bilgiyi bir başka çalışan çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye veya tüzel kişiliği olmayan kurul ve kuruluşlarla paylaşmamayı ve belirtilen özelliklerde üretim teknikleri kullanarak kendine ait iş yeri olsa dahi üretim yapmamayı kabul ve taahhüt eder . Bu maddeye uyulmaması halinde belirtilen her bir durum için bir senelik toplam maaşının üç katını işverene ödeme cezai şartının peşinen kabul ve taahhüt eder. ” şeklinde olup, hükümde coğrafi alan sınırlaması yapılmaması nedeniyle yer bakımından, kanunla belirlenen 2 yılın üstünde bir sürenin belirlenmesi nedeniyle de zaman bakımından aşırılık içerdiği anlaşılmakta olup mahkemece rekabet yasağı kaydının aşırılık içermediği yönündeki gerekçesi yerinde görülmemiştir. Yukarıda da ifade edildiği üzere, 6098 sayılı TBK’nın 445/2 fıkrasına göre, hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir. Bu madde çerçevesinde somut olay irdelendiğinde, davalının, davacı şirketteki görevinden 06/09/2013 tarihinden istifa ettikten 3 ay sonra, davacı şirketle aynı faaliyet konusunda dava dışı … …’yi kurduğu ve temsile yetkili müdürlerden biri olduğu, diğer taraftan iş sözleşmesindeki rekabet yasağı kaydında yer sınırlaması yapılmamasının yasağın her yerde uygulanacağı anlamına gelmemesine rağmen davalının aynı şehirde bahsi geçen dava dışı şirketi kurduğu anlaşıldığından, rekabet yasağının kapsamı ve süresi bakımından tanınan uyarlama yetkisi bağlamında davalının rekabet etmeme yasağını ihlal ettiği kanaatine varılmıştır.
Ancak TBK.’nın 182/3. maddesi uyarınca hakimin, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indireceği düzenlenmiş olup davalı tarafçada rekabet yasağı kaydı ile kararlaştırılan cezai şartın ekonomik mahvına sebep olacağı savunulmuş, mahkemece de bu yönde bilirkişi raporu alınmışsa da davalının bu savunmasının karar yerinde tartışılmadığı anlaşılmıştır.
Somut olayda ; rekabet yasağı kaydına aykırılığın yaptırımı olarak bir senelik toplam maaşın 3 katı tutarında cezai şart kararlaştırılmış ve mahkemece de davalının davacı iş yerinden ayrılmadan önceki 1 yıllık maaş bordroları getirilerek yapılan hesaplama sonucu, sözleşmeye göre istenebilecek cezai şart tutarının 71.994,48 TL olduğu belirlenmiş ise de, kararlaştırılan ve talep edilen cezai şart miktarının davalının ekonomik olarak mahvına neden olacak dereceyi bulduğu, davalının gelir düzeyine uygun bulunmadığı değerlendirildiğinden Dairemizce talep edilen cezai şart miktarının tenkise tabi tutulmasının ve 30.000 TL olarak belirlenmesinin hak ve adalet kurallarına uygun olacağı kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiş ve davalının davacı şirketten ayrılmadan önceki 1 yıllık maaş bordroları nazara alınarak hesaplanıp hüküm altına alınan 71.994,48 TL cezai şart üzerinden, takdiri indirim nedeniyle reddedilen 41.994,48 TL yönünden davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/04/2019 gün ve ….. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın kısmen KABULÜ İLE, 30.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 2.049,30 TL. nispi karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 1.539,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 510,20 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, kabul edilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 4.500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, reddedilen 18.127,92 TL üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.500,00 bilirkişi ücreti, 166,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 9,00 TL tebligat masrafından oluşan toplam 1.675,00 TL üzerinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan takdiren 1.338,07 TL.’ye, 25,20 TL başvuru harcı ve 1.539,10 TL peşin harç tutarı eklenerek toplam 2.902,37 TL.’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 29,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 13,50 TL tebligat masrafından oluşan toplam 42,50 TL yargılama giderinin , davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan takdiren 8,55 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davalıdan peşin olarak alınan 1.229,30 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/03/2021 tarihinde HMK 362/1-a. maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/04/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip