Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1083 E. 2021/283 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : …
KARAR NO : …
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/03/2019
NUMARASI :…

….

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/03/2019 tarih ve ….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin…. ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki şekil ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu,….kod numarasını alan başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına yapılan itirazın yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin itirazlara ve davaya mesnet Türkiye’de ve dünyada yüksek tanınmışlığa ulaşmış … markalarına tüketiciler nezdinde iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, davaya konu markanın münhasıran birbirine paralel ve eşit aralıklı … oluştuğunu, artık herkes tarafından bilindiği gibi bu tarz kullanımlarda iltimasın ve tecavüzün asıl amacının …. markaları olduğunu, müvekkilinin davaya mesnet …. markalarının küresel boyuttaki tanınmışlık ve ayırt edicilik niteliğinin ve davaya konu markanın başkaca hiçbir ilave unsur içermemesi olgularının bir bütün halinde ele alındığında ürünlerin genel görsel intibaında sadece şeritlerin asli unsur olacağını, bu durumda tüketici nezdinde iltibasa, her iki işletme ile ürünleri veya markaları arasında bir işletmesel bağlantı kurulmasına ve bu şekilde başvuru sahibi lehine haksız avantaja veya en hafif haliyle haksız yaralanmaya sebebiyet vereceğini, davaya konu markanın ürün üzerinde kullanıldığında tüketiciler tarafından…. ait olan üç şeritli marka olarak algılanmasına özellikle giysi altında “…” olarak görülmesine ve bu suretle davacının “… markaları ile iltibasa, tüketiciler nezdinde yanılma ve karışıklığa sebebiyet vereceğini, böylelikle davacı markalarının zarara uğrayacağını, davalı başvuru sahibinin kötü niyetli olduğunu, davacı tarafından başvuru sahibi aleyhine İstanbul 1.Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde …sayılı dosya ile tespit, durdurma, men, tazminat vd. taleplerle açılan davanın derdest olduğunu, anılan dava kapsamında alınan bilirkişi raporu ile mahkemece başvuru sahibi aleyhine verilmiş ihtiyati tedbir kararının da dosya kapsamında sunulduğunu, rapor ve ihtiyati tedbir kararı kapsamı ile davalı başvuru sahibinin kötü niyetinin ve iltibas saikinin açıkça anlaşılmakta olduğunu ileri sürerek YİDK’nın …. sayılı kararın iptali ile başvurunun hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkili başvurusu ile davacının tescilli markaları arasında görsel olarak bir benzerlik bulunmadığını, ortalama tüketici kitlesi üzerinde bıraktığı algı ve izlenim itibariyle markalar arasında ayırt ediciliğe sahip önemli farklılıklar bulunduğunu, spor ayakkabılarında yan şerit ve çizgilerin kullanılmasının sıkça başvurulan bir yöntem olduğunu, bu nedenle spor ayakkabılarında kullanılan her yan şeridin sırf davacı şirket adına tescil edilmiş olunması sebebiyle sadece ve sadece … markasını markasına ait bir şerit olduğu ve …. markasını anımsatacağının varsayılmasının mümkün olmadığını, davacının bahsi geçen yan çizgileri tescil ettirmiş olmasının yanında, piyasada yaygın olarak bulunan …. gibi pek çok tanınmış marka ayakkabılarında da kullanıldığının görüldüğünü, dolayısıyla söz konusu yan çizgiler şeklindeki işaretin zayıf bir marka olduğunun açıkça anlaşıldığını, spor ayakkabılarında alıcının tercihini yönlendiren hususun, ayakkabının üzerinde yer alan şeritler değil, ayakkabıyı üreten firmayı anlayabilmesine imkan veren işaret olduğu düşünüldüğünde, vasat dikkat, zeka ve bilgi seviyesindeki bir alıcının ürünleri karıştırmasını önleyen ayırt edici bir tedbir olduğu da alındığında, davalı şirkete ait başvurunun, davacının iddia ettiği hususlarda (iltibas, haksız menfaat temini, aynı ürünleri kapsaması v.s.) yapmış olduğu itirazların haksızlığını ortaya çıkardığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, başvuru kapsamındaki 25. sınıftaki malların itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer oldukları, dava konusu markanın bir “….. markası olduğu, somut dava açısından, dava konusu marka ile davacının markalarının genel izlenim olarak benzer olmadığı, tüketici hafızasında farklı izler bıraktığı (siyah renkli üç çizgi markaları karşısında siyah dolgu içermeyen ve dikdörtgen içerisine yerleştirilmiş iki paralel çubuk şekli) ve aralarında iltibas ihtimalinin ortaya çıkmayacağı, davacının şekil markaları ile dava konusu markasının genel izleniminin çok farklı olduğu, tüketici zihninde aynı imajı bırakmayacağı, tüketicilerin sonraki başvurunun önceki tescilli markalardan farklı bir marka olarak algılayabilecekleri, markalar arasında 556 sayılı KHK m. 8/1-b anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı, somut olayda dava konusu markalar arasında benzerlik bulunmadığına ve iltibas ihtimalinin ortaya çıkmayacağına kanaat getirildiğinden, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesinin uygulanması için gereken şartların da oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, bilirkişi raporunu düzenlemiş olan bilirkişinin alanında uzman olmadığını, bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, sunulan delillerin incelenmediğini, raporlar arasında çelişki bulunduğunu, dosya kapsamı bütün olarak değerlendirildiğinde 556 s. KHK md. 8/1-b koşullarının oluştuğunu, dosya kapsamındaki deliller karşısında davalının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davalı Şirketin …… ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı Kuruma başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 25. sınıftaki emtianın yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının mesnet gösterdiği…. markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nın….le nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve…. sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalının başvurusunun üç çizginin alt ve üstten birleştirilmesi sureti ile oluşturulduğu, ayrıca şekilde bir taraftan dışarıya doğru bir çizginin de eklendiği, davacının itirazına mesnet markalarının da üç çizgiden oluşan bir şekilden ibaret olduğu, davacının itirazına mesnet markaları ile davalının başvurusu arasında biçim, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, zira her iki markanın da esas olarak üç çizgiden oluştuğu, başvuru konusu ibaredeki çıkıntı şeklindeki çizginin yeterli farklılaştırma sağlamadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının başvurusuna işareti gördüğünde bunun davacının itirazına mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, başvuruya konu markanın davacı adına tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının yüksek ihtimal dahilinde olduğu, başvuruya konu markada yer alan diğer unsurların yeterli ayırt ediciliğe sahip olmadığı, bu itibarla davalının başvurusuna konu ibare ile davacının itirazına mesnet markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunduğu kanaatine varılmıştır.
556 sayılı KHK’nin 8/1-b uyarınca iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin de aynı ya da benzer olması gerekmekte olup, mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken, mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörlerin dikkate alınması gerekmektedir. Bu hususlar dikkate alındığında, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere, davalının başvurusunun kapsamında bulunan emtia ile davacının itirazına mesnet markalarının aynı aynı tür olduğu anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’nın 8/4.maddesi uyarınca “Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilir”. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında da belirlendiği üzere, davacının itirazına mesnet markaları tanınmış markadır. Ancak tarafların markalarının kapsamlarının aynı olması nedeniyle 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesindeki koşulların değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, dosya kapsamında görüşüne başvurulan 27/11/2018 havalı tarihli bilirkişi raporunda, davalı şirketin davacı ile arasındaki ihlal davası devam ederken, 20/12/2016 tarihli tedbir kararından hemen sonra 29/12/2016 tarihinde dava konusu başvuruyu yapmasının, davalının ürünlerinde markayı tescil edildiği gibi değil farklı biçimde davacının markasına ve markasının fiili kullanımlarına benzerlik yaratacak şekilde kullandığı dikkate alındığında, uyuşmazlık konusu başvurunun davalının davacı ile yaşadığı uyuşmazlık sonucunda aleyhine verilen tedbir kararını aşmak ve olası bir ihlale hukuki çare bularak iltibas yaratabilecek kullanımlarını sürdürme saiki ile yapıldığı belirlenmiştir.
Bu bağlamda davalının başvurusunun kötüniyetli olup olmadığı yönünde yapılan değerlendirmede, dosya kapsamında bulunan belgelerden, davalının daha önce de iş bu dava konusu başvurusuna benzer bulunan bir şekli … no ile başvuru konusu yaptığı, ancak başvurunun yayıma itiraz sonucunda reddedildiği, yine davalının … sayılı başvurusunun da itiraz sonucunda reddedildiği, dosya kapsamında bulunan görsellerden davalının başvuru konusu yaptığı şekil markasını döndürerek kullandığı, davalının markasını tescil ettirdiği şekli ile kullanmaması bu davanın konusu değil ise de, başvuru konusu markanın döndürülerek kullanılmasının başvuru saiki hakkında kanaat vereceği, diğer yandan davalı şirketin davacı ile arasındaki ihlal davası devam ederken, 20/12/2016 tarihli tedbir kararından hemen sonra 29/12/2016 tarihinde dava konusu başvuruyu yaptığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davalının başvurusunun iyi niyetli olmadığı, kötü niyetle yapıldığı kanaatine varılmıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/03/2019 gün ve…. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, …. sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Davalı Şirket adına tescil edilen dava konusu ….markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile sicilden terkinine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL. maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90 TL. harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 41,10 TL ilk masraf, 3.600,00 TL bilirkişi ücreti, 359,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 90,10 TL olmak üzere toplam 4.090,20 TL yargılama gideri ve 35,90 TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 4.126,10 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 05/03/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/03/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip