Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1080 E. 2021/300 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1080
KARAR NO : 2021/300
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2019
NUMARASI :

Av. … –
Av. … –

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04/04/2019 tarih ve … E. – …K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin…..sayılı “…..” ibareli marka tescil başvurusu yaptığını, başvurunun ilanına davalı Şirket tarafından yapılan itirazın kısmen kabul edilerek başvuru kapsamıdan 29, 30, 43. sınıftaki bir kısım emtianın çıkarıldığını, oysa müvekkilinin unlu mamuller, hazır yemekler, hazır çorbalar vb. gıda ürünlerinin üretim ve pazarlama faaliyetini 1990 yılından bu yana “…..” adı altında gerçekleştirdiğini, 2006 yılına kadar tescilsiz kullandığı markası için 2006 yılında yaptığı başvuru neticesinde işaretin 29, 30, 31. sınıflarda……….. sayı ile tescil edildiğini, müvekkilinin 29.sınıftaki “hazır çorbalar, bulyonlar” ve 30.sınıftaki “makarnalar, mantılar, eriştiler, pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar, hububat (tahıl) ve mamulleri” için kazanılmış hakkı bulunduğunu, müvekkili başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi anlamında soyut ayırt ediciliğe sahip olduğunu, ayrıca aynı KHK’nın 7/l-c maddesi anlamında cins, çeşit, vasıf, amaç bildirici bir anlamının da bulunmadığını, “…..” ibaresinin…………… isim olduğunu, başvuru kapsamından çıkarılan malları tanımlayan bir anlamının bulunmadığını, bu ibarenin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunun da söylenemeyeceğini, davalının sunduğu en erken tarihli delilin 2010 tarihli olduğunu, müvekkilinin ise kullanım tarihinin 1990, tescil tarihinin ise 2006 yılına dayandığını, Türkiye Pastacılar ve Lokantacılar Federasyonu yazısına göre de “…..” adında bir çorba türünün bulunmadığını ileri sürerek, YİDK’in .. sayılı kararının iptaline ve tescil işlemlerinin başvuru kapsamından çıkarılan emtia bakımından devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ………. vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu, “…..” ibaresinin yaygın olarak kullanılan bir adlandırma olduğunu, başvuru kapsamından çıkarılan emtia için tanımlayıcı nitelik taşıdığını, ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davacının önceki tarihli markasından kaynaklanan kazanılmış hakkının da olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, “…..” ibaresinin 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi anlamında ayırt edici olmadığını, bu ibarenin davacı tarafından belirtilen anlamı yanında yaygın şekilde ……’yı çağrıştırması nedeniyle çeşitli yemek türlerinin adı olarak da kullanıldığını, yemek sektöründe yaygın şekilde tanımlayıcı/betimleyici özelliği olduğunu, mutfak literatüründe “……” isimli bir çorba olmasa dahi bu ibarenin toplumda yaygın şekilde bir çorba türünün adı olarak kullanıldığını, davacının kazanılmış hak iddiasının yerinde olmadığını, zira marka işaretlerinin esas unsurlarının aynı olmadıklarını, ayrıca davacının önceki markasının hükümsüzlüğü için açılan davanın da derdest bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu “…………” ibaresinin 556 sayılı KHK’nın 5. maddesinde tanımlanan “marka olabilecek” işaretler kategorisi içinde yer aldığı, bu nedenle KHK’nın 7/1-a maddesi kapsamında bir tescil engeli bulunmadığı, dava konusu ……………. ibaresinin başvuru kapsamında çıkarılmış olan 29. sınıftaki “Kuru bakliyat, hazır çorbalar, bulyonlar.” 30. sınıftaki “Makarnalar, mantılar, erişteler, pastacılık ve firıncılık mamulleri, tatlılar, hububat (tahıl) ve mamulleri” malları ile 43. sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması” hizmetleri yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi kapsamında tanımlayıcı, cins, çeşit veya vasıf bildirici nitelikte olmadığı, davacının kazanılmış hakka dayanak teşkil ettiğini ileri sürdüğü markasının taraflar arasında çekişmeli bulunduğu, bu markanın hükümsüzlüğünün istendiği, dolayısıyla kazanılmış hak iddiasının yerinde olmadığı, davacının marka başvurusunun kötü niyetli olduğunun dosya kapsamında ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK’nun 2015-M-1840 sayılı kararının davalının itirazının kabulüne ilişkin kısmı yönünden iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı TÜRKPATENT vekili, “…………….” ibaresinin, çorba, börek, pilav gibi yemeklerin türlerinin adı olarak ilgili sektörde ve tüketiciler arasında yaygın olarak kullanılan bir adlandırma olduğunu, anılan ibarenin bu anlamıyla ilgili piyasadaki üreticilerin genel kullanımına açık nitelikte bulunduğunu, reddedilen mal ve hizmetler yönünden ayırt edici olmayan ve tanımlayıcı nitelik taşıyan bu ibarenin, 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve 7/1-c maddeleri uyarınca tescilinin mümkün olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, “…………..” ibaresinin, bilirkişi raporları kapsamında ve TÜRKPATENT tarafından da tespit edildiği üzere tanımlayıcı bir ibare olduğunu ve ilgili ürünler yönünden ayırt ediciliğinin bulunmadığını, zira bu ibarenin çeşitli yemek türlerinin adı olarak kullanıldığını, davacının bu ibare üzerinde kazanılmış hakkının da bulunmadığını, dava dışı bir uyuşmazlıkta verilen mahkeme kararının da somut olay açısından emsal teşkil ettiğini, dava konusu ibarenin, 29.03. sınıftaki ürünler için uzun süreli ve öncelikli kullanımı neticesinde müvekkilinin çok tanınmış “KNORR” markası ve ürünleri ile özdeşleştiğini, davacının fiili kullanımının, müvekkilinin öncelikli kullanımından kaynaklanan tescilsiz hakları bakımından haksız rekabet teşkil ettiğini, davacının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu “……………” ibaresinin, 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi anlamında marka olarak tescil edilebilecek işaretlerden olduğu gibi başvuru kapsamından çıkarılan 29. sınıftaki “Kuru bakliyat, hazır çorbalar, bulyonlar.” 30. sınıftaki “Makarnalar, mantılar, erişteler, pastacılık ve firıncılık mamulleri, tatlılar, hububat (tahıl) ve mamulleri” malları ile 43. sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması” hizmetleri yönünden tanımlayıcı nitelik taşımadığı, nitekim Lokantacılar Federasyonu tarafından da böyle bir çorba türü olmadığının bildirildiği, içinde gıda mühendisi bilirkişi de bulunan bilirkişi heyetince hazırlanan bilirkişi raporunun da bu yönde bulunduğu anlaşılmakla, davalı şirket ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı şirket ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı şirket ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumundan ayrı ayrı alınması gereken 59,30’ar TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı taraflarca istinaf başvurusunda yatırılan 44,40’ar TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90’ar TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 05/03/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 29/03/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip