Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2019/1079 E. 2021/299 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1079
KARAR NO : 2021/299
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2019
NUMARASI : …..

DAVACI
KARŞI DAVALI : ………….

DAVALI
KARŞI-DAVACI : …

DAVANIN KONUSU : Endüstriyel Tasarım Hakkına Tecavüz Nedeniyle İtibar
Tazminatı, Maddi ve Manevi Tazminat, Endüstriyel Tasarım
Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkin.

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 03/04/2019 tarih ve…. E- …K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı-karşı davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili firmanın 1979 yılından bu yana ayakkabı boyaları imal ettiğini, ayakkabı boyaları hakkında endüstriyel tasarım başvurusunda bulunduğunu, …. tescil numarası ile tescil edildiğini, bu ürünün davalı tarafça müvekkili firmadan izin alınmaksızın birebir taklit edildiğini ve piyasaya müvekkili firmayla iltibas yaratacak şekilde sürüldüğünü, müvekkili şirkete ait ürünün tasarım tescilinden doğan haklarına tecavüz niteliğinde üretildiğini ve satışa arz edildiğinin haricen öğrenildiğini, söz konusu durumun piyasada yanlış algılamalara sebebiyet verdiği gibi müvekkili şirketin üretmediği ve müvekkili şirkete ait olmayan ürünler ile davalının sattığı ürünlerin benzerliği nedeni ile müvekkili şirket ile müşterileri arasında güven sorunu yaşandığını, davalı tarafın kullanmakta olduğu … adlı ayakkabı boyalarının, müvekkili şirkete ait …. adlı ayakkabı boyaları ile müvekkili şirketin tasarımı konusunda hem görsel hem de algı olarak iltibas yaratacak nitelikte olduğunu, müvekkilinin tescilli tasarımının ve ürettiği ayakkabı krem boyasının bütün karakteristik özelliklerinin davalı tarafından üretilen ürünlerde aynen kopyalandığını, davalı ürünlerinde de, müvekkilinin tescilli tasarımına ait kapak yapısı, ayakkabı süngeri, ambalaj tabanı, krem boya çevirme düğmesi ve etiket yapıştırma alanının aynen kullanıldığını, iki tasarım arasında etiketlerin dışında herhangi bir fark görülmediğini ileri sürerek, 1.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi ve 4.000,00 TL itibar tazminatının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıya ait …..numaralı tasarımın tescil tarihinden çok daha önce pek çok yerli ve yabancı firma tarafından gerek yurt içinde ve gerek yurt dışında kamuya sunulduğunu, harcıalem olduğunu, yenilik ve ayırt edicilik kriterlerini sağlamadığını savunarak, davanın reddini istemiş, karşı davada aynı nedenlerle davacı adına tescilli tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacıya ait ….nolu tasarımın, başvuru tarihinden daha önce piyasaya sunulduğu, bu nedenle söz konusu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik kriterlerini haiz olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, karşı dava yönünden yukarıda açıklanan nedenlerle davacı tasarımının hükümsüzlüğü koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile….sayılı endüstriyel tasarımın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı karşı davalı vekili, mahkeme kararının yeterli gerekçeden yoksun olduğunu ve yalnızca dosya kapsamında alınan ikinci bilirkişi heyet raporunun hiçbir değişiklik yapılmadan karara geçirilmesinden ibaret bulunduğunu, ortada gerçek anlamda gerekçeli bir kararın bulunmadığını, dosya kapsamında alınan ilk bilirkişi heyeti raporunun neden hükme esas alınmadığının kararda açıklanmadığını, taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflarca getirilme ilkesinin uygulanması gereken bir dava olduğunu ancak mahkemece bu ilkenin ihlal edildiğini, hükme esas alınan ikinci bilirkişi raporunu hazırlayan heyetin seçiminde uyuşmazlık konusunda uzman niteliğinde olmayan bilirkişi tayininden kaynaklı hataya düşüldüğünü ve ayrıca bilirkişilerin de görevlerinin kapsamı dışına çıktıklarını, asıl davanın konusu olan tasarım hakkına tecavüz talebinin neden reddedildiği ile ilgili hiçbir gerekçe sunulmadığı gibi haksız rekabet taleplerinin ise hiç incelenmediğini, yargılama harç ve giderleri ile ilgili dosya kapsamı ile uyumlu olmayan hatalı sonuçlara ulaşıldığını, karşı davanın kabulü hükmünün, karşı davacının delillerle somutlaştıramadığı iddialarının esas alınması ile tesis edildiğini, bu nedenle kararın hukuka uygun olmadığını, karşı dava açısından mahkeme kararında hükme esas alınan web sitesi görüntüsünün yeni tarihli olduğunu ve yeni tarihli görüntüde yer alan bir cümleden hareketle ürünün eski tarihte kamuya sunulduğunun kabulünün mümkün olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Asıl dava, endüstriyel tasarım hakkına tecavüz nedeniyle itibar tazminatı, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, karşı dava ise endüstriyel tasarım hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, ilk derece mahkemesi kararında benimsenerek hükme esas alınan bilirkişi raporunun özetlendiği ve bu itibarla kararın gerekçesiz olduğunun söylenemeyeceği, karşı davada hükümsüzlüğü istenen asıl davaya dayanak davacı tasarımının yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini taşımadığı, dolayısıyla asıl davaya dayanak tasarımın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, 6769 sayılı SMK hükümleri ile tasarımlar yönünden mutlak yenilik kriterinin kabul edildiği, mutlak yenilikten söz edilebilmesi için de, tasarıma konu ürünün görünümünün, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulan tasarımlardan yararlanma ve benzetme serbestisi ilkesi sınırları içinde kalmak kaydıyla, küçük ayrıntıların ötesinde farklı özelliklere sahip olmasının gerekli ve yeterli olduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24.04.2017 tarih, 2015/13749 Esas, 2017/2336 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere bir tasarımın mutlak yenilik kriterini haiz olup olmadığının resen gözetileceği, dosya kapsamında alınan ikinci bilirkişi raporunda da mutlak yenilik kriterinin değerlendirildiği, alınan ilk bilirkişi raporunda ise mutlak yenilik kriterinin değerlendirilmediği, dolayısıyla bu rapora dayalı olarak hüküm kurulamayacağı, bu nedenle davacı vekilinin taraflarca getirilme ilkesinin ihlal edildiği yönündeki istinaf itirazının yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Asıl davada, davalı eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğu da ileri sürüldüğünden ve ilk derece mahkemesince haksız rekabet yönünden bir değerlendirme yapılmadığından bu kapsamda da uyuşmazlığın değerlendirilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, asıl davaya dayanak tasarımın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu kabul edildiğinden, söz konusu tasarıma benzer ürün satışının haksız rekabet oluşturup oluşturmayacağı konusunda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2015 tarih, 2014/10921 esas, 2015/7758 karar sayılı ilamı yol gösterici niteliktedir. Anılan kararda açıklandığı üzere Türkiye’de de herhangi bir kişi adına tescilli olmayan tasarımlar herkesin serbestçe kullanımına açık olup, bu tasarımların uygulandığı ürünler nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar genel hükümlere göre çözümlenecektir. Yüksek Dairenin 30.05.2002 tarih ve 2240/5406 sayılı kararında belirtildiği üzere, daha önce kamuya sunulmuş bir tasarımın belli bir süre sonra Türkiye’de kullanılması durumunda şayet, Türkiye’de bu tasarımı ilk defa kullanan kişi büyük emek ve para harcayarak bu tasarımın kullanıldığı ürünü tanıtmış ve bir başkası da sırf bu tanınmışlıktan istifadeye yönelik olarak bu tasarımı aynen kullanmaya kalkışmış ise, bu davranışın haksız rekabet olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, haksız rekabetin varlığı için; Türkiye’de de herhangi bir tescilli sınai hak ile korunmayan tasarımın uygulandığı ürünün, Türkiye’de ilk kez piyasaya sunulup, büyük emek ve para harcanarak tanınmış olması yeterli olmayıp, bir başkasının bu emek ve tanınmışlıktan haksız surette yararlanması ve iltibası önleyecek tedbirleri almaması gereklidir. Yukarıda da açıklandığı üzere, haksız rekabetin önlenmesindeki amaç, serbest piyasa düzeninde herkesin dürüstlük kuralları içerisinde hareket etmek suretiyle rekabet kurallarına uygun olarak piyasada faaliyet göstermesi ve sonuçta; mal ve hizmetlerin nihai tüketicilerinin aldatılmasına izin verilmeksizin kaliteli mal ve hizmetlerin piyasa kurallarına göre oluşan en uygun fiyatla satışa sunulmasıdır. Bu durumda, sonradan aynı sektörde faaliyet gösteren kişiler ticari hayatta dürüstlük ilkesine uygun bir şekilde ve iltibastan kaçınmak suretiyle piyasaya mal veya hizmet ürettikleri takdirde, piyasada ilk kez üretim yapan ürünün tanınmasını sağlayan kişinin üstün hakkı bulunduğundan bahisle, sonradan faaliyete başlayan kişilerin eylemleri haksız rekabet olarak nitelendirilemez. Böyle bir üstün hakkın varlığının kabulü aynı zamanda, rekabet hukuku ilkelerine aykırı olarak piyasada o mal veya hizmetle ilgili tekel yaratılması ve serbest rekabetin ortadan kaldırılması suretiyle ekonominin sağlıklı bir biçimde gelişmesini engelleyeceğinden kabul edilemez.
Dairemizce atıf yapılan yukarıdaki Yargıtay kararlarında açıklanan ilkelere göre uyuşmazlık değerlendirildiğinde, davacının yenilik vasfı taşımayan tasarıma bir ayırt edicilik kattığının, büyük emek ve para harcayarak bu tasarımı Türkiye’de tanıttığının ve davalı tarafça da bu ayırt edicilikten istifade edildiğinin dosya kapsamındaki delillerle kanıtlanamadığı kanaatine varılmış, bu nedenle somut olayda haksız rekabet koşullarının da oluşmadığı kabul edilmiştir.
Ancak, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri hesaplanırken davacı karşı davalı tarafından 12.07.2018 tarihinde yatırılan 1.050,00 TL bilirkişi ücretinin dikkate alınmayarak, bu miktarı da davalı karşı davacı yatırmış gibi bu yönden davacı karşı davalı aleyhine hüküm kurulması doğru olmamış, bu nedenle HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş, Dairemizce ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulması gerekmişse de, yerel mahkeme kararının esasına ilişkin bir değişiklik yapılmayıp, sadece yargılama giderlerine ilişkin kısım için yeniden hüküm kurulduğundan, ilk derece mahkemesinin kararının verildiği tarihte geçerli bulunan harç ve vekalet ücreti tutarları dikkate alınmıştır.

HÜKÜM :1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03/04/2019 gün ve ….E. – …. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Asıl davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin olarak alınan 170,78.-TL harçtan mahsubu ile bakiye 126,38 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı-karşı davalıya iadesine,
5-Davacı-karşı davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı-karşı davacı tarafından işbu dava yönünden yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davalı-karşı davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan ve istinaf eden davacı-karşı davalı aleyhine hüküm kurulamayacağından, ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, reddedilen maddi tazminat talepleri için 3,931,00.-TL, reddedilen manevi tazminat istemi için hesap olunan takdiren 3.931,00.-TL olmak üzere, iki ayrı ücreti vekaletin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Karşı Davanın KABULÜNE,
10-Davacı-Karşı davalı Şirket adına tescilli 2014/07739 nolu endüstriyel tasarımın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
11-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL’nin davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
12-Davalı-karşı davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ve istinaf eden davacı-karşı davalı aleyhine hüküm kurulamayacağından, ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 3.931,00.-TL ücreti vekaletin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine,
13-Davalı-karşı davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 41,10 TL ilk masraf, 2.850,00 bilirkişi ücreti, 86,50 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 13,50 TL tebligat masrafından oluşan toplam 2.991,10 TL yargılama gideri ve 35,90.-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 3.027,00 TL’nin davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya verilmesine,
14-Davacı-karşı davalının yapmış olduğu yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
15-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran taraflara iadesine (HMK m.333),
16-Davacı-karşı davalıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı-karşı davalıya iadesine,
17-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 05/03/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 29/03/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip