Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ 2022/238 – 2022/205
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/238
KARAR NO : 2022/205
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 31/01/2020
ARA KARAR TARİHİ : 25/05/2021
NUMARASI : 2020/70 Esas
DAVACI :
VEKİLİ :
KARŞI TARAF
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
Yukarıda ilk derece mahkemesi ve dosya numarası yazılı hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi.
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile dava dışı … Üretim Sanayi ve Ticaret AŞ arasındaki görünüşte 22/08/2019 imza tarihli “Ticari Ortaklık Taahhüt Sözleşmesi” başlıklı bir sözleşmenin 3. ve 6. Maddesinde; dava dışı … Anonim Şirketi tarafından davalı şirketin aynı dava dışı … Şirketine vereceği nakdi ve gayrinakdi ödemelerin teminatını teşkil etmek üzere davacıya ait dava konusu olan taşınmaz (16636 ada 6 parsel) üzerinde davalı şirket lehine 8.500.000 TL limitle 1. Derecededen teminat ipoteği verilmesi, bunun için bu taşınmaz üzerindeki mevcut diğer 1. Derece ipoteğin (banka ipoteğinin) kaldırılmasının sağlanması hususlarında sözleşmede hüküm bulunduğunu, davacı şirketin bu sözleşmede taraf olmadığını ve davalı ile arasında herhangi bir akti ya da sair ticari ilişki vs ilişkinin bulunmadığını, davacı şirket ile adı geçen dava dışı … şirketinin aynı şirketler grubunda bulunduğunu, söz konusu sözleşme nedeniyle dava dışı … şirketinin ödemelerin teminatı olarak davalı şirket lehine 8.500.000 TL üst limitiyle dava konusu edilen, 18/09/2019 tarih … yevmiye numaralı 1. Dereceden teminat ipoteği verdiğini yani dava dışı şirketin ileride gerçekleşecek veya gerçekleşmesi muhtemel bir borcunun teminatı olarak tesis edilmiş üst sınır limit ipoteği olarak davacı şirketin 3. Kişi konumuyla verildiğini, davalı şirket ile arasında hiç bir ticari ilişki bulunmadığından veriliş amacı ve iradesinin üst limit ipoteği olduğunu, ancak İpotek Akit tablosunda sanki davacı şirketin davalıdan almış olduğu 8.500.000 TL’nin teminatı olarak vermiş olduğunun yazılı olduğunu, yani davacı ile davalı arasında doğmuş ve miktarı belli bir alacak için ana para (karz) ipoteği şeklinde tapu kaydına yazılmış olduğunu, taraflar arasında böyle bir para alış verişinin olmadığının şirket kayıtlarından anlaşılacağını, banka hesap hareketlerinden açıkça görüleceğini, ipoteğin şeklen var olduğunu belirterek, ipoteğin iptali, kaldırılmasını, ipoteğin kaldırılmaması durumunda mevcut ipoteğin davalı Şirket lehine 8.500.000,00 TL limitli üst sınır ipoteği olarak verildiğinin tespitine, davacının bu ipotekte belirtilen şekilde böyle bir temel borcunun doğmadığının ve olmadığının tespitine, mevcut ipotekten dolayı bu ipoteğe dayalı ilamlı yada ilamsız icra takibine konulmasının önlenmesine, eğer icra takibine başlanmış ise durdurulmasına dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili özetle yetki itirazında bulunarak ipoteğin kesin borç (karz) ipoteği olduğunu davacının ipoteğin teminat ipoteği olduğunun tespiti isteminin reddine karar verilmesini, davacının borcu olmadığını iddia ettiğini, ancak resmi senette belirtilen borcu ödediğine ilişkin belge sunmadığını, ipotek senedinde açıkça borç ikrarının bulunduğunu, resmi makam huzurunda da atılan imza, verilen beyanın karşısında mevcut durumun aksinin ancak yazılı delil ile ispat edilmesi gerektiğini, senede karşı iddianın ancak aynı güçte yazılı delille kanıtlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince 25.05.2021 tarihli ara karar ile “Uyuşmazlık konusu ipoteğin niteliğine ilişkin olup, kademeli olarak talepte bulunulduğundan ve ipotek tesis iradesi inkar edilmediğinden ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE,” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili tarafından; mahkemece tedbir talebinin reddine haksızca karar verildiğini, ihtiyati tedbir için aranan tüm şartların mevcut olduğunu, tedbir kararı verilmesine engel herhangi bir husus bulunmadığını, davacının ana para ipoteği olarak görülen ipoteği vermek gibi bir amacının olmadığını, dava dilekçesinde ve yargılama aşamasında bunun vurgulandığını, mahkemece davacının hiç olmayan iradesi sanki varmış da inkar edilmemiş gibi bir gerekçe ile taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, … Tapu Müdürlüğü’nün cevabı yazısı ve ekindeki 18/09/2020 tarihli ipotek talep başvurusunun davalarını ve iddialarını ispatladığını, teyit ettiğini, davada tüm delillerin henüz toplanmadığını, ancak gelen yeni belgelerin mevcut olduğunu, bu belgelerin dikkate alınması durumunda ipoteğin baştan beri gerçeği yansıtmadığının anlaşılacağını, ipoteğin gerçeğe ve hukuka aykırı, yolsuz, geçersiz, hatalı, haksız ve yok hükmünde olan ipotekten dolayı davacının mağdur olduğunu, icra tehdidi altında olduğunu, ihtiyati tedbirin geçici hukuki koruma olduğunu, davacının da bu korumadan yararlanmaya hakkı bulunduğunu, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibin bu davadan sonra yapıldığını ve durdurulması gerektiğini, HMK’nın 390/3 maddesinde belirtilen yaklaşık ispatın gerçekleşmiş olduğunu, 04/03/2021 tarihli dilekçe ile ve aynı tarihli celsede tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini mahkemece 3 numaralı ara karar ile talebin bir bilahare değerlendirilmesine karar verildiğini, ancak 12/05/2021 tarihine kadar bu konuda bir karar verilmediğini ve bir kez daha tedbir talebi verilmesini istediklerinin mahkemece 25/05/2021 tarihli ara karar ile talebin reddine karar verildiğini kararın gerekçesiz ve mesnetsiz olduğunu taleplerini kabulüne karar verilmesine bir engel bulunmadığını davacının geçici hukuki korumaya kavuşmasının mağduriyetinin artmasını önleyeceğini belirterek, kararın kaldırılması ile tedbir kararı verilmesini talep ederek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
DELİLLER:
Tapu Kaydı, … Tapu Müdürlüğü’nün ipotek talep formu vs,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava; dava konusu taşınmaz üzerine tesis edilen ipoteğin tapu kaydında “karz ipoteği” yazmasına rağmen, aslında davacı şirket tarafından aynı şirketler grubu içinde yer alan dava dışı … Anonim şirketinin davalı şirket ile arasında imzalanan “Ticari Ortaklık Taahhüt Sözleşmesi “gereğince davalı şirketin vereceği nakti ve gayrinakti ödemelerin teminatı için tesis edilen bir üst sınır limit ipoteği olduğunu, davacı ve davalı şirketler arasında anapara ipoteğinin tesisini gerektiren bir ilişki bulunmadığını belirterek tapu kaydındaki karz(anapara) ipoteğinin kaldırılması ve bu konuda yapılan icra takibinin ihtiyati tedbir kararı verilerek durdurulması istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389/1. maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep, verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması gibi sair hususlarda yapılması gerekli usul ve prosedür açıklanmıştır.
Geçici hukuki korumalardan olan ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve ihtiyati tedbirin bir sebebinin mevcut olması gerekir. Yargılama sırasında mevcut durumun değişmesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkansız hale gelmesi, gecikme sebebinin bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi söz konusu olan hallerde ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilmelidir. Görüldüğü üzere kanun koyucu bu konuda hakime oldukça geniş bir takdir alanı bırakmıştır. Ancak ihtiyati tedbire karar verilmesi için mutlaka bir tehlikenin veya zararın doğmuş olması veya halen var olması da aranmaz. Dava konusu hak veya şey bakımından ortaya çıkacak tehlike ve zararın önlenmesi için de her türlü tedbire karar verilebilir. Tedbir kararı verilebilmesi için davanın ispatına elverişli delil bulunması da zorunlu olmayıp, istekte haklı olma ihtimalinin mevcut olması yeterlidir.
Hemen belirtmek gerekir ki; ihtiyati tedbir talebini inceleyen hakimin davanın esası hakkındaki hükmünü peşinen ihdas ettiğinden söz edilemez. İhtiyati tedbire veya ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verirken hakim dava hakkındaki kanaatini yalnız ihtiyati tedbir talebi ile sınırlı olarak -kanunen gerektiği için- açıklamak durumundadır. Öte yandan ihtiyati tedbir kararı geçici nitelikte olup, durum ve şartların değişmesi ile her zaman değiştirilebilir.
6100 sayılı HMK’nın ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuş, “Yaklaşık ispat” kavramından bahsedilerek kabul edilmiştir. Yaklaşık ispat durumunda hakim, o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Yaklaşık ispatta tam ispat aranmamakla beraber basit bir iddia da yeterli kabul edilemez. Karşı tarafı riskle karşı karşıya bırakacak nitelikte verilecek tedbir kararının amacına uygun düşeceğinin kabulüne olanak bulunmamaktadır. Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
Kural olarak 6100 Sayılı HMK 389.madde ve devamı uyarınca; dava konusu edilen uyuşmazlığın esasının çözecek mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilemeyecektir. Anılan yasanın 391.maddesinde; Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir, denilmek suretiyle dosya esasına konu uyuşmazlık bakımından zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Dosya kapsamı ve yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; 6100 sayılı HMK’nın 389. maddesinde uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebileceği, devamı maddelere göre ayrıca yaklaşık ispatın aranması, tedbir kararı verilebilmesi için davanın ispatına elverişli delil bulunmasının zorunlu olmaması, istekte haklı olma ihtimalinin mevcut olmasının yeterli oluşu, ipoteğin niteliğinin dava konusu olması, taraflar arasındaki hak ve adalet dengesi gözetilerek, dava konusu edilen uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karar yerinde görüldüğünden, davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Ankara 14. Asliye Ticaret Hukuk Mahkemesi’nin 25/05/2021 Tarih, 2020/70 Esas sayılı ara kararı hukuka uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 391/3 bendi uyarınca REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70TL harçtan peşin alınan 59,30TL’nın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNE’YE İRAT KAYDINA,
3-İstinaf giderlerinin istinaf talebinde bulunan davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kararın kesin olduğu dikkate alınarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27.maddesi ile aynı kanunun 302/5.maddesi uyarınca Dairemiz kararının ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine, harç ve diğer işlemlerin ilk derece mahkemesi tarafından yerine GETİRİLMESİNE,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 24/02/2022
Başkan
Üye
Üye
Katip
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-imza ile imzalanmıştır. ¸