Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/388 E. 2021/1098 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ ….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ :…..
DAVANIN KONUSU : Tazminat

Yukarıda ilk derece mahkemesi ve dosya numarası yazılı hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi.
DAVA: Davacı, malik olduğu …… parsel sayılı taşınmaz içerisinde bulunan artezyen kuyusuna davalıların izin almadan döşediği su borusu ile otellerinin su ihtiyacını karşıladığını, tarafına bu iş nedeniyle bir bedel ödemediğinden ihtarname keşide ettiğini, ihtarnameye rağmen bedel ödemeye yanaşılmadığını ileri sürerek, şimdilik 100.000TL bedelin ticari avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
YANIT: Davalı …… vekili, su kaynağına boru döşemediğini ve kullanmadığını, taşınmazdaki otelin 19.03.2012 tarihinden bu yana kiracılar tarafından işletildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …….. vekili, zamanaşımı süresinin geçtiğini, oteli işletmediğinden tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, boru döşenmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
MAHKEME: İlk derece mahkemesince; davacının taşınmazındaki suyun Devletin hüküm ve tasarrufundaki genel su niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili, genel su niteliğinde bulunmadığı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2017 günlü ve… esas karar sayılı kararında belirtilen hususların yerine getirilmediği ve resen rastlanacak nedenler gerekçeleriyle istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, suya elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
TMK’nın 756.maddesi gereğince “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Özel su tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur.
Somut uyuşmazlıkta, tapu kaydında 223m² yüzölçümlü harım niteliğindeki… parselin 21.03.2008 tarihinde davacı adına tescilli olduğu görülmektedir…. 18.06.2010 günlü ve II.K.İz.21.325(6-8) sayılı yazı ile 1621 parsel sayılı taşınmazda tarımsal sulama yapılması için yeraltı suyu kullanma belgesi verildiği anlaşılmaktadır. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2017 günlü ve… esas karar sayılı kaldırma kararında dava konusu suyun niteliğinin belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi’nin kaldırma kararı sonrasında fen, ziraat mühendisi, elektrik mühendisi, jeoloji mühendisi bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır. 31.07.2018 günlü bilirkişi kurlu raporunda, dava konusu suyun genel su niteliği taşıdığı belirtilerek davalıların kullanabilecekleri su miktarı saptanmıştır. Dava konusu suyun niteliği bilirkişi kurulu raporu ile genel su olarak saptanması nedeniyle, genel sular Devletin hüküm ve tasarrufunda olduğundan, davacı verilen izin ile ancak sulama amaçlı kullanıp ticari amaç ile kullanamayacaktır. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince davacının isteminin reddine karar verilmesi doğru bulunmuştur.
Hal böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve re’sen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu; ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Ankara 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 06.11.2018 günlü ve….. Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30TL harçtan peşin alınan 35,90TL harcın düşümü ile bakiye 23,40TL harcın davacıdan ALINMASINA,
3-İstinaf giderlerinin istinaf talebinde bulunan davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Duruşma açılmadığından istinaf aşamasında davalı yararına vekalet ücreti verilmesine YER OLMADIĞINA,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 23/09/2021


¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-imza ile imzalanmıştır. ¸