Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/806 E. 2022/862 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/806
KARAR NO : 2022/862

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA ASLİYE 3. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2019
NUMARASI : 2018/853 Esas, 2019/137 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Ecrimisil

Ankara Asliye 3. Ticaret Mahkemesinin 18/02/2019 tarihli, 2018/853 Esas, 2019/137 Karar sayılı kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmuş olmakla dosya incelendi.
KARAR

Davacı, dava konusu … Mevkii, … ada … parsel … numaralı bağımsız bölümün dava dışı … İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin borcuna mahsuben 28/03/2013 tarihinde bankanın mülkiyetine geçtiğini, iktisap tarihinden itibaren 12 ay içerisinde davalıya geri alım hakkı tanınmak suretiyle zilyet sıfatı ile teslim edildiğini ve davalıya vadeli olarak satışının vadedildiğini ancak davalının geri alım edimlerine uymadığını, Ayvalık 1. Noterliğinin 11.02.2015 tarihli … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile geri ödemeleri yapmasının ihtar edildiğini, buna rağmen ödemelerin yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu taşınmazın davalının zilyetliğinde kaldığı 28/03/2013 tarihinden 03/02/2015 tarihine kadar işlemiş olan 31.200,00 TL ecrimisil bedelinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, yetki itirazında bulunduğunu, taraflar arasındaki protokol uyarınca 12 ay süre ile vefa hakkı sahibi olacağının düzenlendiğini ancak bu süre zarfına ilişkin bir bedel ödenmesinin kararlaştırılmadığını, istenen kullanım bedelinin hukuki dayanağı bulunmadığını, davacı bankanın mülkiyetini aldığı taşınmazı kiraya verme, üçüncü kişilere satma hakkının bulunduğunu, geri alım hakkının malikin bu tasarruflarına engel olmayacağını, kaldı ki taşınmazın da 03.02.2015 tarihinde üçüncü kişiye satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi raporunda belirlenen aylık ecrimisil bedelleri esas alınarak yapılan hesaplamada, taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile 28/03/2013 – 31/12/2013 tarihleri arasındaki dönem için 11.830,00 TL, 01/01/2014 – 31/12/2014 tarihleri arasındaki dönem için ….600,00 TL, 01/01/2015-03/02/2015 tarihleri arasındaki dönem için 3.770,00 TL olmak üzere toplam 31.200,00 TL ecrimisil tutarının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı, cevap dilekçesinin içeriğini yineleyerek ilk derece Mahkemesince görevsiz mahkemede alınan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüz olduğunu, bu husustaki itirazlarının değerlendirilmediğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dosya içeriğine göre … Mevkii, … ada … parsel … numaralı bağımsız bölümün kayden davacı Banka adına kayıtlı olduğu, dava tarihi itibariyle davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, davacının maliki olduğu taşınmazı davalının kullanımının haksız olduğunu ileri sürerek ecrimisil istemiyle eldeki davayı açtığı, asliye hukuk mahkemesinde açılan davada, ticaret mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, kararın kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştirildiği, HMK’nin 20.maddesinde belirlenen yönteme göre dosyanın Ankara Asliye 3. Ticaret Mahkemesinde görülmeye devam edildiği, görevsizlik kararı benimsenmek suretiyle yürütülen yargılama sonunda davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Dava, 4721 sayılı TMK’nin 995. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkından kaynaklanan ecrimisil istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar “ticari dava” olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanu’nun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında asliye ticaret mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların, “mutlak ticari davalar” ve “nispi ticari davalar” olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
O halde gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların asliye ticaret mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Ayrıca görev, kamu düzeniyle ilgili olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bir usul kuralıdır.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında, davacının 4721 sayılı TMK’nin 683 ve 995.maddelerinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı ecrimisil isteğinde bulunduğu, her ne kadar davacı tacir olsa dahi uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulamanın, asliye ticaret mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşeceği de açıktır.
Diğer taraftan her ne kadar başlangıçta asliye hukuk mahkemesinde açılan davada Ankara Asliye Hukuk Mahkemesince 09/10/2018 tarihli karar ile 2015/295 Esas 2018/579 Karar sayılı karar ile asliye ticaret mahkemesine görevsizlik kararı verilmiş ise de görevsizlik kararı kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiğinden 6100 sayılı HMK’nin 23. maddesi uyarınca yargı yeri belirlenmesi gerektirir bir hususun bulunmadığı ve daha önce verilen görevsizlik kararının bağlayıcı olmayacağı da tartışmasızdır.
O halde davacı, mülkiyet hakkına dayalı olarak ecrimisil isteği ile eldeki davayı açtığına göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yerinin 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olduğu, Mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda işin esasının incelenmesi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın esası hakkında karar verilmiş olması isabetsizdir.
Hal böyle olunca, açıklanan nedenlerle davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ecrimisil istemine yönelik eldeki davada asliye mahkemesinin görevli olduğu dikkate alınarak usul hükümleri doğrultusunda yargılama yapılarak işin esasının incelenmesi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi yönünde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalının istinaf talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-3. maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara Asliye 3. Ticaret Mahkemesinin 18/02/2019 tarihli, 2018/853 Esas, 2019/137 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda açıklanan nedenlerle davanın esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma sebebine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının ilgilisine iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince nazara alınmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/05/2022

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/05/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip