Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/801 E. 2022/840 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/801
KARAR NO : 2022/840

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2019
NUMARASI : 2017/891 Esas 2019/1024 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tasarrufun İptali

Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/12/2019 tarih, 2017/891 Esas, 2019/1024 Karar sayılı kararına karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuş olmakla dosya incelendi.
KARAR

Davacı, davalı … ile aralarında boşanma ve katkı payı alacağı davalarının bulunduğunu ve davalı …’nın kendisinin alacağını almasını engellemek amacıyla dava konusu … Petrol Ürünleri Nakliyat Ticaret AŞ’deki hisselerinin tamamını kardeşi olan diğer davalı …’a muvazaalı olarak devrettiğini belirterek muvazaalı olarak yapılan pay devrinin iptali ile dava konusu hisselerin davalı … adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, dava konusu şirketlerin davalı …’nın babasına ait olduğunu, hisse devrinin muvazaalı olmayıp akrabalar arasında ve gerçekte hissenin asıl sahibine iadesi amacıyla yapılmış olduğunu, …’nın hisse devirlerinin hisselerin iadesine yönelik olduğunu ve devrin davacının kendisini aldattığı tarihten bir yıl önce yapıldığını, dava konusu şirketin babası …’ın adını taşıyan (…) ve kuruluşundan beri kardeşler tarafından işletilen bir aile şirketi olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, bila bedel yapılan hisse devrinin muvazaalı olduğunun usulünce ispatlanamadığı, öte yandan davacının mal rejimi davası yönünden hisse değerlerini yargılama konusu yapabileceği, bu davada hisse devrinin iptalini talep etmekte hukuki yararının dahi bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, her yönüyle eksik bir bilirkişi raporu düzenlendiğini ve Mahkemece bu eksik rapor esas alınarak karar verildiğini, haklı itirazlarının ve yeni bir bilirkişi veya ek rapor alınması taleplerinin de reddedildiğini, davanın kabulü gerektiğini ileri sürerek istinaf incelemesi talebinde bulunmuştur.
Dava, TBK’nin 19. maddesine dayalı olarak açılmış tasarrufun iptali isteğine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesinde Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi düzenlenmiş olup buna göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir.”
Öte yandan bilindiği üzere 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanun’nun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların asliye ticaret mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Diğer taraftan, muvazaa nedeniyle açılmış olan davalarda davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlem, davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olup davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK’nin 283/1 m.). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte yasadan doğan bir dava olup davanın takip konusu alacağın kaynağının görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi yoktur.
Yukarıda açıklandığı üzere somut olayda, davacının muvazaa iddiasıyla davalılar arasında yapılan şirket hisse devrine yönelik tasarrufun iptali isteğinde bulunduğuna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yeri 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olup dava, ticaret mahkemesinin görev kapsamı dışında kalmaktadır. Bu durumda Mahkemece davada genel mahkemenin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile işin esası incelenerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca, açıklanan nedenlerle davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, tasarrufun iptali istemine yönelik eldeki davada ticaret mahkemesinin görevsiz olduğu dikkate alınarak usul hükümleri doğrultusunda görevsizlik kararı verilmesi için dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesi yönünde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacının istinaf talebinin KABULÜNE,
2-Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/12/2019 tarih, 2017/891 Esas, 2019/1024 Karar sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda açıklanan nedenlerle usul hükümleri doğrultusunda yargılama yapılarak gerekli kararın verilmesi için dosyanın Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma sebebine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince nazara alınmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/05/2022

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/05/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip