Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/764 E. 2022/954 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ …

Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/07/2021 tarih, 2019/207 Esas, 2021/541 Karar sayılı kararına karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuş olmakla dosya incelendi.
KARAR

Davacı, davalı ile arasında … ile ilgili 30.07.2018 tarih ve…. numaralı “Mali İşler Sorumluluk Sözleşmesi” imzalandığını, davalı ile sözleşme kapsamında doğmuş bir kısım hakediş bedellerini para olarak değil taşınmaz olarak kendisine verilmesi konusunda anlaştıklarını, Ankara 12. Noterliğinin 24.08.2016 tarih ve …. yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi imzalanarak Ankara/… projesi kapsamında yer alan Ankara….sayılı taşınmazdaki ….bağımsız bölümün davalıya fiilen teslim edildiğini, davalının sözleşmeye aykırı hareket ederek yükümlülüklerini yerine getirmediğini, mali ve hukuki anlamda zor durumda bırakıldığını, davalı ile akdedilen tüm sözleşmelerin Beyoğlu 13. Noterliği 31.10.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedildiğini, aynı şekilde satış vaadi sözleşmesinin de 28/11/2018 tarih, … yevmiyeli ihtarname ile feshedildiğini, sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmeyen davalıya konutun teslimi için ihbar gönderilse de sonuç alınamadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 6. Maddesinin (e) bendine göre sözleşmenin feshi halinde taşınmazı iadesine kadar davalının tasarrufunun haksız olduğunun kararlaştırıldığını, davalının taşınmazı teslim etmediği gibi borcunu da ödemediğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacı ile aralarında imzalanan … … Projesine ilişkin sözleşmenin tüm edimlerini yerine getirdiğini, 30.07.2018 tarihli sözleşmenin resmi şekilde noterde düzenlenmediğini, hukuka aykırı biçimde feshedildiğini, fesih için gönderilen ihtarnamenin hukuken hükmünün bulunmadığını, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen hakediş bedellerinin ödenmediğini, mali anlamda zor durumda bırakıldığını, sözleşmeye aykırılık iddiasının gerçek dışı olduğunu, davaya konu taşınmaza ilişkin sözleşme kapsamında 5.000,00 TL nakit ödeme yapıldığını, bakiye bedel için 24.08.2016 düzenleme tarihli 12 adet bononun davacıya verildiğini, bonoların vade tarihlerinde ödendiğini, sözleşme dâhilinde kesilen 331.306,35 TL nakit teminat tutarının mahsup edildiğini, … … Şubesinden 13.07.2017 tarihinde avans teminat mektubunun ve … 505.000,00 TL bedelli 20.07.2017 tarihli kesin teminat mektubunun hiçbir gerekçe göstermeksizin nakde çevrildiğini, sözleşme çerçevesinde iki hakediş tutarının ödenmediğini, kabul tutanağının herhangi bir ihtirazı kayıt koymaksızın imzalandığını, tüm edimlerini yerine getirdiğini, işin büyüklüğü ve hacmi gözetildiğinde gecikmelerin olabileceğini, davacının iddiaları ile sözleşmeler arasında tezatlık bulunduğunu, davanın kötü niyetli olarak açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dosya kapsamı, toplanan delillere göre taraflar arasında 15/07/2017 tarihli satış vaadi sözleşmesi dışında 15/07/2017 tarihli … … İşleri Sözleşmesinin bulunduğu, davacının bu sözleşmede iş sahibi, davalının ise yüklenici bulunduğu, dava konusu taşınmazın imzalanan eser sözleşmesine istinaden hakediş ödemesi kapsamında davalıya satışının vaadedildiği ve fiilen teslim edildiği, delil tespiti dosyasındaki hesaplamaya göre davalının yaptığı işlerin tüm işe oranının %70,71 olduğu, 15/08/2018 tarihinde düzenlenen sözleşmenin (9) No.lu hakedişe göre %36,82 olduğu, davalının yüklendiği işleri noksansız ve süresinde yerine getiremediği, davacı iş sahibinin her iki sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğu, davalının taşınmaza haksız elatmasının önlenmesi ile davacıya teslimi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın 10.000,00 TL değer gösterilerek açıldığını, 28.623,75 TL nispi karar ilam harcı, 9.632,92 TL harç gideri ve 45.052,25 TL vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, alınan bilirkişi raporuna göre harç ikmali sağlanmadan yanlış değerlendirme ile harç ve vekâlet ücretine hükmedildiğini, sözleşmenin hukuka aykırı olarak imzalandığını, Mahkemece davacı tarafından deliller süresinde sunulmadığı ve muvafakatleri olmadığı halde değerlendirme yapıldığını, Mahkemece hukuka aykırı sözleşmenin davaya konu taşınmazı bağlayıcı kılarak hukuka aykırı şekilde hüküm tesis edildiğini, bilirkişi raporuna yapılan itirazlarının dikkate alınmadığını, sözleşmeye konu taşınmazın fiilen keşfi yapılmadığını, kâğıt üzerinden inceleme yapılarak rapor hazırlandığını, tüm edimlerini yerine getirdiğini, davacının edimlerini yerine getirmediğini, lehe keşide etmiş olduğu çeklerin ticari hayatın olağan akışına uygun şekilde takasa tabi edildiğini ve davacının kötü niyetli hareket ederek edimin ifa edilmediğinden bahisle dava açtığını ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dosya içeriğine göre Ankara ili…bulunan çekişme konusu… sayılı taşınmazdaki ….nolu bağımsız bölümün kayden davacı adına kayıtlı olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşme kapsamındaki edimlerini yerine getirmeyen davalının taşınmazı kullanımının haksız olduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesi istemiyle kayıt maliki davacının eldeki davayı asliye hukuk mahkemesinde açtığı, Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/01/2019 tarih, 2019/10 Esas, 2019/5 Karar sayılı kararı ile taraflar arasındaki davanın ticari dava niteliğinde olup ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, anılan karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmadığı, 16/03/2019 tarihinde kararın kesinleşmesi sonrasında süresinde asliye ticaret mahkemesine gelen davada Mahkemece, işin esasının incelenerek hüküm tesisi cihetine gidildiği anlaşılmaktadır.
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 683. Maddesine dayalı bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar “ticari dava” olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanu’nun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında asliye ticaret mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların, “mutlak ticari davalar” ve “nispi ticari davalar” olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
O halde gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların asliye ticaret mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Ayrıca görev, kamu düzeniyle ilgili olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bir usul kuralıdır.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nin “Taşınmazın aynından doğan davalarda yetki” başlıklı 12. Maddesinde “Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer Mahkemesi kesin yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında, davacının 4721 sayılı TMK.nin 683. Maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı olarak elatmanın önlenmesi isteğinde bulunduğu, her ne kadar davacı ve davalı tacir olsa dahi uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulamanın, asliye ticaret mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşeceği açıktır.
O halde davacı, mülkiyet hakkına dayalı olarak elatmanın önlenmesi isteği ile eldeki davayı açtığına göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yerinin 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olduğu, Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının istinaf edilmeden kesinleştiği, başka bir deyişle derecattan geçmeden kesinleştiği dikkate alınarak Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile işin esasının incelenmesi doğru olmadığı gibi malvarlığına ilişkin eldeki davada mahallinde uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak elatmaya konu taşınmazın dava tarihi değeri belirlenip tespit edilen değer üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16., 27/3., 30. ve 32. maddeleri uyarınca harcın ikmalinin sağlanması gerekirken yazılı şekilde satış vaadi sözleşmesine konu değer üzerinden harcın tamamlatılması suretiyle sonuca gidilmiş olması da isabetsizdir.
Hal böyle olunca, açıklanan nedenlerle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, elatmanın önlenmesi istemine yönelik eldeki davada asliye mahkemesinin görevli olduğu dikkate alınarak usul hükümleri doğrultusunda gerekli kararın verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi yönünde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalının istinaf talebinin KABULÜNE,
2-Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/07/2021 tarih, 2019/207 Esas, 2021/541 Karar sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda açıklanan usul hükümleri doğrultusunda gerekli kararın verilmesi için dosyanın Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince nazara alınmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/05/2022

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2022